they say i'm too young to love you, you say i'm too dumb to see

235 24 49
                                    

Kitabı Lana Del Rey - Brooklyn Baby şarkısı ile okumanızı öneririm. 

Bucky

Son kez baktım ona. Hâlâ Peggy'nin yanına gideceği için hazırlanıyordu. Söyleyemezdim ona, onu Peggy gibi sevdiğimi söyleyemezdim. Ona ilk aşık olduğumu fark ettiğimde on altı yaşındaydım. İkimiz de Brooklyn bebeğiydik. Sonra orduya katılmıştım, çavuş olarak. Onun katılmaması için içimden çok kez dua ederdim, sonra onun katıldığını duydum. Tamam, dedim. Onu bu sefer kaybedeceğim. Ama öyle olmamıştı. Onu kaybetmemiştim. HYDRA beni kaçırdığında beni bulmuştu. O kadar çok mutlu olmuştum ki onu gördüğümde, hâlâ aklıma geldiğinde gülümserim ister istemez.

Sonra trenden düşmüştüm tabii... Sonsuza dek onu göremeyeceğimi biliyordum ama görmüştüm. Onu öyle özlemiştim ki...

HYDRA hafızamı sildiğinde hala bu küçük çelimsiz kişi aklımdaydı, asla çıkmamıştı ki. Benden ne olursa olsun vazgeçmeyişi, beni önemsemesi, beni sevmesi (arkadaşça olsa bile) çok güzeldi ve ben bunların hiçbirini hak ettiğimi düşünmüyordum.  Tony'nin ailesine yaptığımı bilmesine rağmen benim yanımda oluşunu asla unutamazdım. Bana yaptığı hiçbir iyiliği unutamazdım. 

Bunu ona söyleyemezdim ama söylersem arkadaşlığımızın sonsuza dek mahvolacağını biliyordum. Beni arkadaş olarak sevmesine bile razıydım.

Sam bana baktı. Burukça gülümsedi, biliyordu. Steve'i sevdiğimi biliyordu ve sürekli ona bunu söylemem gerektiğini söylüyordu. Sam'e baktım. ''Ona bunu söyle, belki burada kalır.'' güldüm keyifsizce. ''Söylesem bile,'' dedim ve durdum. ''Arkadaşlığımız mahvolur Sam. Beni arkadaşça sevmesine bile razıyım.'' 

''Kimin arkadaşça sevmesine razısın Buck?'' duyduğum sesle kalbim heyecanla atmaya başladı. O olduğunu söyleyemezdim. Yapamazdım bunu.

Ben, Kış Askeri.

Dünyada korkuyla namım yayılmışken sevdiğim adama onu sevdiğimi söylemekten korkuyordum. Dünya benden korkuyordu, ben de aşkımdan.

''Şey,'' diye gevelemeye başladım. ''Biraz konuşabilir miyiz?'' Steve kaşlarını çattı. Anlayamamıştı. Onun kolunu tuttum ve kenara çektim. Dudaklarımı ıslattım, bir an Steve'in dudaklarıma baktığını gördüm ama beynimin oynamasıydı bu, biliyordum. Sürekli yapardı bunu.

Sürekli.

''Tabii Buck, ne konuşmak istiyorsun?'' derin bir nefes aldım, Sam haklıydı belki de. Söylemem gerekiyordu yoksa bu benimle mezara kadar giderdi.

''Ben birisini seviyorum.'' dedim bir çırpıda. Steve'e bile bakamıyordum. ''Bunu anladım zaten akıllı. Sam ile konuşmanızı duydum.'' içimden 'Ha siktir!' dedim. Steve duysaydı 'diline dikkat et.' diye çemkirirdi, bu yüzden içimden demiştim. ''Ee Buck, söyle artık kimi seviyorsun?'' biraz daha sessizce bekledim. Onun sabırsız olduğunu biliyordum, sonuçta ben birisini seviyordum.

Ben,

James Buchanan Barnes.

Nam-ı diğer Kış Askeri.

''Ben...'' dedim yine sessizce ve hızlıca söyledim:

''Ben seni seviyorum Steven.'' tekrar ayak uçlarıma baktım. Onun yüzüne bakamazdım, muhtemelen yüzünde şaşkınlık ile tiksinç arası bir şey olurdu.

Hadi ama! Yaklaşık 85 senelik arkadaşınız sizi seviyor ama sen onu arkadaş olarak görüyorsunuz. Eminim o da bana bunları söyleseydi ben de aynı onun gibi tepki verirdim.

''Buck,'' dedi fısıldayarak Steve. ''Bana bak.'' yutkundum ve farkında olmadan kapattığım gözlerimi açarak ona baktım. ''Biliyorum.'' dedi Steve. ''En başından beri biliyorum ve bana ne zaman söyleyeceğini bekliyordum. Gideceğim zaman söylemek zorunda mıydın Buck? Söylemek için gideceğim zamanı mı bekledin?''

''Ha siktir!'' çıktı dudaklarımın arasından ve ağzımı ellerimle kapattım hızlıca. Steve ''Diline dikkat et, çavuş.'' dediğinde istemsizce göz devirmiştim. ''Bekle, sen nasıl? Ne? Ne zaman?'' salakça sorduğum sorulara güldü Steve. ''Bucky, bunu o kadar çok belli ediyordun ki...'' 

''Hayır.'' dedim hemen itiraz edercesine. Güldü, güldüm.

''Seni sevdiğimi ekibe söylediğimde onlar seni sevmek için çok genç olduğumu söylerdi.'' fısıldadığım zaman Steve de benim gibi fısıldadı:

''Sen de görmem için çok aptal olduğumu söylerdin Buck. Biraz geç oldu ama, anlamam uzun sürmedi.'' 

''Biraz mı?'' diye kaşlarımı kaldırdım. ''Baya sürdü bence Steven.'' Steve elini yanağıma getirdiğinde istemsizce gözlerimi kapattım. ''Bana böyle seslendiğinde aniden on altı yaşımdaki halime dönüyorum. Çelimsiz, sıska ve küçük.'' yanağımı okşarken söylediği sözlere gülümsedim ve gözlerimi kırpıştırarak açtım.

''Ve ben, o çocuğa aşığım.'' dedim ve nereden geldiğini bilmediğim, büyük ihtimalle bir tarafımdan, ellerimi onun yüzüne koydum ve dudaklarına uzandım. Gözlerim kapalı, kalbim deli gibi atarken onun karşılık vermeyeceğini bilmeme rağmen öptüm onu. Tam ayrılacağım sırada ellerini belime koydu ve beni kendisine bastırarak karşılık vermeye başladı.

Nefessiz kalana dek öpüştüğümüzde gülümsedim ve ayrılan taraf ben oldum. Alnını alnıma yasladı, gözleri kapalıydı. ''Söylemeyi unuttum ama ben de,'' dedi Steve. ''Ben de seni seviyorum Bucky.''

Ondan biraz uzaklaştım. Şaşkınlıkla ona baktığımda kahkaha attı. ''Ah Bucky, zaten Peggy'nin yanına gitmiyordum ki.'' kaşlarımı çattım ve o devam etti. ''Seni kurtarmaya gidecektim Buck, sadece senin beni sevmeyeceğin düşüncesi yüzünden Peggy'nin yanına gideceğimi söyledim.'' 

''Seni pislik!'' dedim omzuna bir yumruk atarken. ''Bekle, beni kurtarmak derken?'' dedim aklıma takılan soru ile. ''Trenden düştüğün günü hatırlıyor musun? O zamana geri dönecektim ve seni kurtaracaktım. Böylece kolu kopmamış ve HYDRA seni bulmamış olacaktı.''

Ona şefkatle baktım. ''Ah, Steven..'' dedim ve ona yaklaşıp tekrar öpmeye başladım. Öpüşmemizin bilmem kaçıncı dakikasında Tony bağırdı.

''Lanet olsun! Sizin yüzünüzden Sam'e 100 dolar vereceğim. Ya bak hala öpüşüyorlar, ulan ayrılın.'' yüzümüze fırlatılan terlikle ayrıldığımızda Tony'e baktık.

''Ya güzelim ortamın içine sıçmak zorunda mısın?'' diyen Steve'e baktım.

''Diline dikkat et Steven Grant Rogers.'' Steve bana göz devirirken güldüm.

Tony "Her zaman." dedi. Steve ve ben göz devirdik.

Tony, Sam'i kovalamaya başlamıştı.

''Siz bizim üzerimizden iddiaya mı girdiniz?'' Steve ile ikimiz bağırdığımızda Sam konuştu.

''Herkesle iddiaya girdim. ''Pietro, Clint, Bruce, Pepper, Peter, Carol, Stephen ve Tony!'' diye bağırdı.

''Hepinizin bana 100 dolar borcu var çünkü iddiayı kazandım. Steve ve Bucky sevgili artık.'' Sam bize koştu ve ikimize de sıkı sıkı sarıldı.

''Bucky senden pek haz almadığımı bilirsin ama sana teşekkür ederim çünkü sayenizde artık zenginim!'' diye bağırdı. Sam beni yanağımdan öptüğünde Steve öksürdü. Hemen ayrılan Sam eliyle dudağını sildi, ben de yüzümü tiksinç hale getirip yanağımı ovaladım. Sonra Sam koşmaya başladı.

''Ee yani biz şimdi sevgili miyiz?'' diye soran Steven'a baktım. ''yok, bu saatten sonra kuzenimsin. O yüzden öptüm seni zaten.'' deyip göz devirdim. ''Tabii ki sevgiliyiz salak.'' Steve güldü ve birbirimize sarıldık.

Hayatımda ilk defa pişman olmayacağım bir şeyi yaptım ve onu sevdiğimi açıkladım. Sam'e ne kadar katılmayı istemesem de o haklıymış, lanet olsun! 

VOV! 954 KELİME, LET YOU DOWN'DAN SONRA YAZDIĞIM EN UZUN KİTAP.

BERBAT OLDUĞUNU BİLİYORUM AMA BA NA NE!

Flop kalacak ama olsun, sizi yine de çok seviyorum!

🎉 brooklyn baby / stucky one-shot [tamamlandı] hikayesini okumayı bitirdin 🎉
brooklyn baby / stucky one-shot [tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin