--Frisk Gözünden--
Bembeyaz bir yerdeydim, ölüm sessizliği vardı. Ölmemeyi ummuştum. Galiba bir rüyadaydım. Aniden kulağımda birşey hissettim. Onu göremiyor fakat dokunabiliyordum. Sonra birinin gülme sesini duydum. Bu ses... Chara'ya aitti. Y-yoksa.....
Ben: ANNNENİN------ Chara!!!
Chara: Okula geç kalıyoz salaq.
O an aklıma geldi. Hemen kıyafetlerimi giyip çantamı aldım ve okula doğru koştuk.
--Okuldan Sonra--
Okul bittiğinde Chara ile eve gitmeye başladık. Bu okula habire lanet ediyordum. Herkes bana yavşıyordu. En azından yanımda Chara vardı. Onların ağğğm--- ehem... Korkutuyordu. Hemde çok.
Bu olayları düşünerek eve kadar vardık.
Yemeğimizi yedik ve odamıza kapandık. Chara telefonuyla uğraşıyordu, ben ise camdan şu "EBOTT" Dağı denilen yere bakıyordum. Efsanelere göre orada canavarlar yaşarmış. Ve oraya 6 tane insan düşmüş ve geri gelmemiş.--Chara Gözünden--
Telefonumu şarja taktım ve Frisk'e baktım. Acaba o dağı mı merak ediyordu? Onu bilemem ama ben çok gitmek istiyordum. Nedeni ise yeraltına ilk düşen insan olmam ve oradaki ailem. Ve kardeşim Asriel... Önemli yanı bunu hiç Frisk'e anlatmamıştım. Ama bir karara vardım. Bu akşam oraya gidecektik.
Hiçbir şey düşünmemiş gibi davranıp onun yanına oturdum.
Ben: Hey Frisk, neye meraklısın?
Frisk: Sadece o dağda ne oluyor merak ettim.
Ben: Oraya gidelim mi?
Frisk: N-ne! Tab2 gitmek istiyorum. Lütfen gidelim!!!
Ben: Tamam o zaman. Kendine bir çanta hazırla. Bende hazırlayacam. Yiyeceğe gerek yok. Kıyafet falan al.
Frisk: Tamam. Umarım birşey olmaz...
Ben: Umarım... Akşama çıkarız.
Frisk: Tamam.
--Akşam--
Çok yağmur yağıyordu. Lanet olsun! Yeraltına gidemeyeceğiz.
Frisk: Ne yapıcaz?
Ben: Gidicez!
Frisk: Olmaz! Şimşek çakıyor, duyup görmüyor musun!? Ya bize çarparsa? Ne halt yicez.
Ben: Ben--- bilemiyorum. Tamam, yarın gide----
Sözümü tamamlayamadan aniden eve şimşek çaktı. İkimizde çok korkmuştuk. Hatta Frisk ağlıyordu.
Frisk: BURADA ÖLECEĞİZ!
Ev artık yanıyordu. Heryeri yakıyordu. Bir şimşek buna sebep olmuştu.
Ben: Hayır ölmeyeceğiz!
Dedim bağırarak. Hemen cama yumruk attım ve kırdım. Sonra evin içinden çıktık. Ve oradan baya uzaklaştık. Frisk'e baktığımda ağlıyordu ve elinde iki çantada vardı. Sonra olan oldu. Evimiz patladı. İkimizde evin önüne gittik ve yanan eve baktık.
Aniden ayağımda bir sıvılık hissettim. Altıma baktığımda o şeyin kan olduğunu gördüm. Bunu gören Frisk daha da ağlamaya başladı.Frisk: Annemiz ve babamızı orada bıraktık...
Ben: Sakinleş, herşey yoluna girecek.
Frisk: Ne girecek! Kalcak yerimiz yok! Evlatlık alın bizi diye dilenicez mi?
Ben: Hayır, O dağa gidicez ve orada kalacağız. Ben orada çok zaman geçirdim. Bir aile tanıyorum, orada kalıcaz.
Frisk: Onlar Ca-na-var!
Ben: Umurumda değil gideceğiz, göreceksin!
Frisk: Tamam, çabuk!
Hemen yardırarak dağa tırmandık. Ucuna geldiğimizde ise dağın içine baktık. Kapkaranlıktı.
Ben: Hazır mısın? İlk sen atla.
Frisk: Tamam.
Frisk hazırlandı. Fakat tam atlayacağı zaman büyük bir şimşek çaktı. Frisk birden çok korktu ve dengesi gidip ayağı kaydı. Sonra da dağın içine düştü.
Ben: FRİİSK!!!
Çok afallamıştım. Ama onu kurtaracaktım. Bende hazırlandım ve oraya atladım.
(453 kelime)