"and I finally surrendered the war." son kez dokundurdu parmaklarını ukelelesine. bugün her zaman olduğundan daha güzeldi hava. bu yüzden en sevdiği şarkıyı tekrar coverlamak istemişti. kahverengi saçları ılık rüzgarla dağılıp alnını ortaya çıkarıyordu. etrafta kimse olmamasına rağmen saçlarını düzeltmeye çalışıyor, rüzgar her seferinde onunla zıtlaşacak olsa bile ısrarla saçlarını alnına getirmeye çalışıyordu. "her türlü çirkinim neden uğraşıyorum ki." belki de hayatı boyunca yüzlerce kez kafasından geçirdiği bu düşünce tekrar gün yüzüne çıkmıştı.
yaptığı coverı paylaşıp kendini çimlerin üstüne attı. gökyüzündeki bulutları izlerken ukelelesiyle bir şarkı daha çalmaya başladı. "heaven only knows where you've been but I don't really need to know.." telefonuna gelen bildirimle şarkısı yarıda kesilmişti. şarkının güzelliği ve kuşların cıvıltılarını bozan bildirim sesine karşı yüzünü ekşitti.
💬 1 YENİ MESAJ
hyunseok gguk antrenmana gidiyoruz gelmeyeceğine emin misin?cevapla göster bildirimi temizle
huzur bulabildiği tek ortamda dahi aklına tekrar kötü şeyler dolduğunda omuzları düştü. artık kendini gösteren alnını da umursamıyor, kuşların cıvıltılarını da duymuyordu. kafasındaki uğultular anın tüm güzelliğini rüzgarla uçurup götürmüş, onu düşünceleriyle yalnız bırakmıştı. "basketbol oynamak yerine kız gibi sesinle şarkı söylemene anlam veremiyorum." "kıza neden yüz vermedin fırsat ayağına kadar gelmiş tanrım delirmiş olmalısın." "gençler bir kızla arkadaş olduğumuza inanamıyorum." "dostum şaka yapıyoruz alınmıyorsun, değil mi?"
hesabını birkaç ay önce açmıştı. minik kasabalarında huzurlu olabileceği tek yere gelip çimlerin üstüne uzanırdı hep. ukelelesiyle şarkılarını söyler, hesabında paylaşırdı. içini de dökerdi zaman zaman oraya. parmakları klavyeye dokundukça sanki rahatlar, daha iyi hissederdi. kimlik, cinsiyet, yönelim, hiçbirini umursamadan kendi olabilirdi. en azından birkaç saatliğine kurtulurdu dünyanın çirkinliğinden. "kendi çirkinliğimden kaçamam ama biraz daha huzurluyum en azından." derdi kendine. ılık rüzgar tenine çarptıkça sıkıntıları azalır, kendini cennette gibi hissederdi.
"neden yarıda bıraktın şarkını?" kendisinden iki dönem büyük olan çocuk aniden sorunca irkilmişti jeongguk. kafasını arkaya çevirip defteri ve birkaç kalemiyle yerde uzanan çocuğa baktı. "yine gelmiş" diye geçirdi içinden. burayı bir tek jeongguk bilirdi. başka ülkeleri görmemiş olmasını umursamadan 'dünyanın en güzel yeri' adını vermişti bu yere. bir ay öncesine kadar sadece o gelirdi. kim taehyung sihirli parmaklarını kağıt üzerinde kullanmak için burayı seçene kadar. jeongguk'un onun geldiğini anlamak için dönüp bakmasına gerek kalmazdı. yanyana oturmamalarına rağmen kim taehyung gelişiyle lavantalarını saçardı sanki kot pantolonunun ceplerinden. rüzgar lavanta kokusunu jeongguk'un burnuna taşır, huzurunu ikiye katlardı. jeongguk hep merak ederdi parfüm mü kullanıyor yoksa kendi kokusu mu diye. ama bir türlü dökmezdi dudaklarından kelimelerini sormak için.
jeongguk onunla çok bir şey konuşmamıştı. taehyung, jeongguk'un bildiği kadarıyla pek arkadaş canlısı değildi. en azından jeongguk onu hiç birisiyle takılırken görmemişti. arada okulda sanat atölyesine girip çıkarken görürdü. onun dışında taehyung kendi çapında, kimseye zararı olmayan, yalnızca sanatıyla uğraşan bir çocuktu. durmadan çizim yapardı. jungkook zaman zaman 'bugüne kadar kaç tane resim çizmiştir acaba' diye merak ederdi. canı sıkıldığında da yüzüstü yatar, ellerini çenesine koyup taehyung'un bitirdiği resimleri saymaya çalışırdı. bazen sayarken uyuyakalırdı. sohbetleri olmamasına rağmen taehyung onu, "geç oldu evine gitmelisin tavşancık." diye uyandırırdı. jeongguk ilk tanıştıklarında adını söylemesine rağmen taehyung ona hiç adıyla seslenmemişti, hep tavşancık derdi.
"tavşancık?" jeongguk düşüncelerinden sıyrılıp kendine gelince ona doğru dönüp bağdaş kurdu. "taehyung sence benim sesim kız gibi mi?" sorusuyla kaşlarını çatmıştı taehyung. bugün saçları normalden daha da dalgalı olduğundan oraya buraya savruluyor, önem vermediği belli olan bir görüntü oluşturuyordu jeongguk'a. ama yine de çok güzeldi kim taehyung. kendisi, kağıdına aktardıklarından daha çok çizilmişe benziyordu. her ayrıntısına ayrı özenilmiş, aylarca en güzel halini alsın diye uğraşılmış bir sanat eseri gibiydi taehyung. jeongguk ilk zamanlar çok fark etmese de daha sonra taehyung'un resim yapışını izlerken gözlerini oynattığı kalemlerinden çok ona kayarken bulurdu. "o çok güzel, öyle bir yüz için nelerimi vermezdim." der, eve gidince aynanın karşısına geçip suratını asardı.
"biri böyle mi söyledi?" taehyung'un küçükken babasıyla yaptığı kocaman bir ağaç evi vardı. tüm boyaları, kalemleri oradaydı. buna rağmen bir süredir buraya geliyordu. sanki burası ilham doluydu. başka bir yerde kalemini kağıda dokundurunca zorlanıyor gibi hissediyordu artık. bunda jeongguk'un meleksi sesinin rol oynadığını düşünüyordu. her geldiğinde yavaşça çimlere oturur, duyup şarkısını bölmesin diye oturana kadar nefesini tutardı. ama jeongguk bir şekilde her seferinde anlardı geldiğini. dikkati dağılınca parmakları yanlış notalarda tur atar, birkaç saniye çabalayıp doğru notaya geri dönerdi.
jeongguk bir süre sessiz kalınca almıştı cevabını taehyung. çantasından resimleriyle dolu bir dosya çıkardı. jeongguk kaşlarını çatmış ne yaptığını anlamaya çalışıyordu. taehyung dosyayı jungkook'a tuttu. "bunları görüyor musun? ne kadar fazlalar." çantasından bir deste daha resim çıkarıp onları da dosyanın üstüne koydu. karşısındaki çocuksa hala ne olduğunu anlamamış, öylece parmaklarıyla resimleri saymaya çalışıyordu. "ben bütün bu resimler için ilhamımı senin sesinden aldım tavşancık." jeongguk duyduğu şeyle cevabını aldığını anlayınca minik bir gülümseme belirmişti yüzünde. uzun zamandır hiç bu kadar mutlu olduğunu hatırlamıyordu. taehyung tek bir cümlesiyle jeongguk'un birçok yarasını iyileştirmişti. "gerçekten böyle mi düşünüyorsun? teşekkür ederim taehyung!" taehyung çocuğun bu kadar heyecanlanmasına gülümsedi ve çizimine döndü.
Yeni Gönderi
bunnycovers ⌵
bugün çok güzel bir gün 🎨Aa 🔗 📷 GIF 🎥
Gönder