içimdeki Ateş

63 4 0
                                    

2.bölüm

Neredeyim ben. Alev alev yanıyor bedenim. Hissedemiyorum. Göremiyorum. Karanlık mı burası? Hey kim var orada.

-Milena kendine gelebildin sonunda beni çok korkuttun

Sen neden bahsediyorsun nerdeyim ben. Senin burda ne işin var?

-Seni sahilde bulduğumda baygındın en yakın hastaneye getirdim. Vücudun yanıyordu ateşler içindeydin. Sonra seni bir arkadaşımın evine getirdim.

Anlamıyorum. Başım hala ağrıyor. İçim... Tuhaf... Sanki… Yangın yeri…

Küçükken havali geçirdiğimi hatırlar gibiyim. Jannet doktora götürmek yerine doktoru eve çağırmıştı. Çok küçüktüm ve ateşim çok olduğundan bana hayal gibi geliyordu ama nedense şimdi bir anlamı varmış gibi geliyor…

Neden hastane değil de evdeyim.

-Ne kadarını biliyorsun?

Neyin?

-Bu anlatacaklarıma asla hazır olmayacaksın. Seni ilk gördüğümde aramızdaki çekim ve aurandaki değişen renk karmaşası önce korkuttu beni. Bu kadar olaylardan bağımsız olman şimdi açıklıyor durumu. Farklısın Milena. Bunu sende biliyorsun. Korkuyorsun biliyorum korkmalısın da ama ırkının kaderi senin o içindeki ateşi yönlendirebilmene bağlı.

Açık konuş ucube sen neden bahsediyorsun. Hayretle dinliyordum ama bu kez duymuyordum onu. Cris konuşmaya devam ederken sesi sakinleştiriyor korkularım, ağrılarım hafifliyordu sanki. Etrafımızda dönen renkleri ve ay ışığından dolayı duvara yansıyan gölgelerimizi o zaman fark ettim. Bir an kaybolmasını bekledim ama öyle olmadı…

Bu gerçek mi? Şaşırmış gibi davranan ve sonra ne dediğimi anlayan Cris:

-Görebiliyor musun?

Evet. Yanıma oturup fazla telaşlı bir şekilde:

-İlk ne zaman farklı şeyler görmeye başladın?

Senin okula geldiğin gün. Küçük bir çocuk gibi savunmasız bana ne yapmam gerektiğini söylemesini bekledim. Ben bu değildim…

-Güçlü bir büyü etkisindesin. Sık sık ateşlenmeni önlemek için. Ufak insan hastalığı gibi atlatıyorsun ama öyle değil. Bu senin güçlerini bastırmak için yapılması gerekli olduğu düşünülen birşeydi.

Dur bir dakika. Ben neyim? Sen kimsin?

-Her şey yavaş yavaş. Önce sakinleşmelisin.

Jennatla yüzleşebilecek kadar sakinim. Sen nesin büyücü falan mı? Bana her ne yaptıysan işe yaradı ucube.

-Bazen nasıl birbirimizin kaderiyiz diye düşünüyorum. O kadar inatçı ve asisin ki…

Annemi Tanıyor musun? Bu sonu yüzündeki gülümsemeyi alıp götürdü ve gözlerini gözlerime dikti.

-Kahin Tina. O kadar güzel ve asil bir kadındı ki sen kesinlikle babana benziyor olmalısın.

Yastığı kaptığım gibi ona attım. Dişlerini gösterecek kadar olmasa da gülümsemesi içimi ısıtıyordu bu ucubenin. Yanında inatçı bir çocuk gibi davranmak bile umurumda değildi. Devam et.

-Fazla tanıdığım söylenemez çünkü ben göreve geldiğimde o Dünya ya kaçmış.

Nasıl anlamadım. Sen de mi kahinsin. Yine o gülümseme.

-Uyumalısın. Sabah devam ederiz.

Ama uykum yok ki benim derken gözlerim kapanıyordu… Napıyorsun banaa…

Sabah Kendi evimde uyandım ve ne Jannet ‘ten nede Cris ten ses yoktu. Evde kimse yoktu. Nedense yalnız değilmişim gibi de geliyordu. Kapı çaldı ve gelen Nik.

-Selam Milena

Gelsene Nik.

-Provaya gidiyorum geçerken uğramak istediğim. Gerçi dün hiç buraya dönecek gibi değildin ama şansımı denemek istedim. Konuşmaya ihtiyacın olduğunda numaramı biliyorsun.

Özür dilerim Nik. Dün… Ne oldu bilmiyorum.

-Jannet biraz bahsetti.

Nee. Kolundan çekip içeri çektim ve mutfağı işaret ettim. Ne konuştunuz.

-Hiç. Hiç bir şey.

Nik benimle arkadaş kalmaya çalışıyorsan hemen dökülsen iyi olur.

O anda elinde tuttuğu benim anahtarlarımla hazır yemekle birlikte Cris geldi. Cris ve Nik öylesine nefretle bakışıyorlardı ki hiç erkek kavgası çekemeyeceğimden…

Kesin şunu. Sen devam et Nik.

-Hayır gitsem iyi olacak prova unuttun mu?

Bence de gitmeli derken Cris’in aurası renk değiştirdi. Bu da ne demek oluyor şimdi. Dur Nik.

Cris kolumdan tutup.

-Milena uzak dur ondan. Seni Dünya’da takip eden kötülüklerden olduğunu düşünüyoruz.

Bu da ne demek şimdi onu 17 yıldır tanıyorum ve benim tek arkadaşım. Hem düşünüyoruz derken. Kimsiniz siz? Git evimden Cris. Bu olayı kendi başıma halledeceğim. Jannet işten dönmek üzeredir.

-Jannet’in bir daha döneceğini sanmıyorum.

Ne diyorsun sen sorularım var hem de bir sürü nereye gitti peşinden gidelim.

-Sakin ol Milena ben sana yardım etmek için buradayım.

Sinirleniyordum hemde fazlasıyla. İçimde patlamak üzere olan öfke benden bağımsız ilerliyordu sanki.

-Milena kes şunu

Neyi?

-Öfkeni kullanmayı öğrenmezsen kendini öldüreceksin…

Fakında değildim. Üzerime geçirdiğim hırkamın ucu tutuşmaya başlamıştı. Ben korkuyorum. Neler oluyor bilmiyorum. Ağlıyordum Cris’in bunu görmesini istemiyordum dönüp odama gidecekken kolumdan yakalayıp kendine çekti.

-Yanındayım. Her zaman.

Göz yaşlarımı elleriyle silerken gözlerimden öptü. Dudaklarında o muzip gülümsemesiyle:

-Beni fazlasıyla istiyorsun değil mi?

Hiç te bile. Elinden kurtulmaya çalışırken dudaklarını dudaklarıma örttü.

-Maite Zaitut

Şaşkınlıla gözlerine bakarken. Benn. Ben bu dili nasıl anlayabiliyorum…

Aklımdan geçen tek şey Cris’in beni sevdiğini söylemesi değil de annemin kolyesindeki yazıyı çözmekti. Peki neredeydi bu kolye.

Şeytanın KehanetiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin