2.Bölüm (Merak)

246 48 27
                                    

KIRISHIMA

Kapıda dikilmiş bir şey söylemeden öylece bana bakıyordu ve bu ne düşündüğüne dair olan merakımı arttırıyordu. En sonunda "Hadi ama bu kadar garip bir surat takınma!" dedim her zaman ki neşeli halime bürünmeye çalışarak. "Beni içeri davet et en azından."

"Tsch..." Kapıyı açık bırakıp içeri geçerken "İstediğini yap." demişti huysuzluğundan vazgeçmeden.

Ben kapıyı kapatıp peşinden içeri ilerlerken o odanın en ucra köşesine tüneyip sinirli suratını bana dikmişti. "Ee?" Diye sordu gergince bacaklarını sallarken. "Ne konuşmak istiyordun?" Sesi yine son kelimelerde kesilmişti. "İkimiz... Hakkında?"

İnat eder gibi odada ona en yakın olan yere karşısına oturdum. "Neyin var senin?!" Kalkıp bu sefer başka bir yere otururken "Azıcık uzaklaş!" demişti öfkeyle. "Beni boğuyorsun."

Elimi enseme atıp gülümsemeye çalıştım onu daha fazla kızdırmamak için. "Üzgünüm üzgünüm, sadece sesimi daha iyi duyurmak istemiştim sanırım."

"Tsch, konuş hadi." Sürekli bacaklarını sallayıp duruyordu bir derdi varmış ya da gerginmiş gibi. "Sallanmayı bırakır mısın? Dikkatimi dağıtıyorsun."

"Bana ne yapacağımı söyleme!"

İç çekip "Sence de fazla öfkeli değil misin?" diye sordum. "Neyse, boşver." Gülümsemiştim. "Bu hallerine alıştım aslında ama benim derdim son günlerdeki tavırların."

"Tavırlarımla bir sorunun mu var ha kızıl kafa?!" Ellerimle durmasını anlatmaya çalışan işaretler yaptım hafif çekingen bir şekilde. "Sakinleş sakinleş."

Gerçekten ona ne söylesem öfke patlaması olarak bana geri dönüyordu ve bu şekilde bir adım bile ileri gidemiyordum. En sonunda "Benden kaçıyorsun!" dedim sesimi biraz yükselterek.

Susup kafasını yana çevirmişti. "Bak gördün mü? Kaçıyorsun işte." Kafamı önüme eğip "Tam da arkadaş olmaya başladığımızı düşünüyordum." dedim. "Beni görmezden gelmelerin canımı sıkmaya başladı."

"Aptal mısın sen?" Mırıldanır gibi çıkan sesine karşılık ona baktığımda "Öyle bir şey değil taş beyin." demişti ifadesiz bir suratla.

"O zaman nasıl bir şey?" Saçlarımı karıştırırken gergince başlamıştım cümleme. "Seninle Midoriya kadar uzun bir arkadaşlığımız yok o yüzden..."

Lafımı kesip "Bunun o aptal Deku'yla bir ilgisi yok!" diye gürledi birden. "Onunla bir ilgisi yok, bu iki..." Susmuştu, ikimizle ilgili mi diyecekti yoksa?

"İkimizle ilgili." Bunu söylediğinde nedensizce gülümsemiştim, onun yüzündeyse gergin bir ifade vardı, üstelik kızarmış görünüyordu.

Bir dakika Bakugo utanıyor muydu? Bu kulağa çok garip geliyordu. "O zaman sorun ne?" Omuz silktim. "Neden benden kaçıyorsun?" Cevap vermeyince eklemiştim. "Neden arkadaş olamıyoruz?"

"Çünkü istemiyorum." Sözlerine bir anlam verememiştim daha doğrusu anlamak istememiştim. "Ne demek istiyorsun?" Bu kez sesi titreyen bendim.

O ise yüzüme bakıp daha sert bir sesle "Seninle arkadaş olmak istemiyorum." demişti. Başımdan aşağı kaynar sular dökülmüş gibi hissetmiştim o an, her ne kadar bana sert davransa da en azından beni arkadaşı olarak gördüğünü düşünüyordum ama şimdi tüm büyü bozulmuştu.

"Aah..." İç çektim. "Demek öyle..." Suratımdaki ifade donmuştu adeta. "Anlıyorum..." Ne diyebilirdim ki? Bunun üstüne başka ne söyleyebilirdim, ona karşı yeterince pişkin davrandığımı düşünüyordum ve fazlasını yapmaya gücüm yoktu artık.

"Tsch..." Oturduğu yerden öfkeyle kalkıp yanıma geldi ve beni yakamdan tutup sarsarken "Bu suratının hali de ne böyle?!" diye sordu. "Hiç senlik değil!"

"Ama..." Tekrar bağırıp "Kendine gel!" dedikten sonra "Tam bir aptalsın." demişti donuk gözlerime bakarken. "Arkadaş olmak istemiyorum çünkü..."

Yutkundum, bağırmıyordu artık. Sakinleşmişti ama üzerinde bir gerginlik vardı, bense eğer yakamı bırakırsa düşüp kaybolacakmışım gbi hissediyordum.

Gözlerini devirip yakamdaki sıkı elini gevşettikten sonra yüzüme bakmaktan kaçınarak "Daha fazlası..." demişti. Ve yine utanmıştı, hatta yutkunmuştu kendini bir itirafa hazırlar gibi. En sonundaysa bağırmıştı bana yine. "Daha fazlası olmak istiyorum seni taş kafalı herif!"

İçimden Geçenler (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin