"Geyikle tavşanı ne yapacağız?" dedim kendi eşyalarımı atın üstüne bırakırken.Kafamı çevirdiğimde Taehyung'un çoktan oraya doğru gittiğini görmüştüm.Yanına vardım ve onun gibi hayvanlara üstten bakarken geyiğin hala kıpırdadığını gördüm.Can çekişiyordu.
Bu basit hayvanın gözlerinde kendi geleceğimi görüyordum.Tüylerim diken diken olmuştu.
Taehyung,bir dizini yere koyarak acı çeken hayvanın yanına oturdu.İlk önce onun gözlerine şefkatle bakarak başını okşadı.Zavallı hayvanın o an çıkardığı sesler,kalbimi acıtıyordu.Onun için üzülmüştüm.Taehyung da benimle aynı şeyi düşünüyor olacak ki kemerinden çıkardığı bıçakla çevik bir şekilde geyiğin boğazını kesip acısına son verdi.
Bir süre daha başını okşadıktan sonra bu sefer kalkıp tavşanın yanına gitti."O ölmüş," dedim belki fark etmemiştir diye."Onu da saraya götürecek miyiz?"
"Artık tavşan avlamak istemediğimi söylemiştim," demişti parlayan irisleriyle bana bir bakış attıktan sonra.Tavşana saplanmış oku çıkardıktan sonra hayvanı kulaklarından tutup kaldırarak kucağına aldı.Geyiğe gösterdiği sevginin aynısını ona da,tüylerini okşayarak gösterirken bir an o güçlü ellerinin benim üzerimde de dolanmasını istedim.Beni de öyle okşamasını,parmaklarının saçlarımın arasından geçtiğini hayal etmeden duramamıştım.
Taehyung,birkaç adım ötemizdeki ağaca doğru ilerlediğinde dikkatim dağıldı ve onu takip ettim.Tavşanı yeniden toprağın üstüne koydu.Kenarda bulduğu bir taşla hızlı bir şekilde,tavşanın sığabileceği büyüklükte bir çukur açtı.Ne yaptığını nihayet anladığımda ben de onun yanına eğildim.O,tavşanı açtığı çukura koyunca da üstünü ben örttüm toprakla."Boşuna öldü." dedim aradaki sessizliği bozarak.
"Hayır," dedi Taehyung."İnan bana,boşuna değildi."
Gözlerimin içine yine o ifadeyle bakıyordu.Gizemli ama sinsi.Ve ben yine onu çözemiyordum.O da aynı şeyleri mi hissediyordu benim için yoksa beni açık bir kitap gibi okuyabiliyor muydu?O kafasının içine girip neler düşündüğünü öğrenebilmek için pek çok şeyimi feda edebilirdim.
Kafamı iki yana sallayarak düşüncelerimden kurtuldum ve ayağa kalktım."Madem bizim yüzümüzden öldü,arada sırada onu ziyaret etmeliyiz."
Ellerimi birbirine vurup tozlardan kurtulduktan sonra kemerimdeki hançeri çıkardım.Tavşan'ın olduğu ağaca TJ harflerini kazıdım ve merakla bana bakan Taehyung'a gülümsedim."Bu,yerimizi bulmamıza yardımcı olacak.Bak!" dedim ve elimle,heyecanlı bir çocuk gibi tek tek harfleri işaret ettim."Taehyung'un T'si ve Jungkook'un J'si."
Kafasını yere eğip hafifçe gülümsedi."Burada işimiz bittiğine göre artık gidebiliriz.Geyiği al asker."
Sonra ise arkasını dönüp atına ilerledi.Geyiği omuzlarıma alıp kendi atımın arkasına bağladım.Taehyung,hazır olduğumu görünce atını sürdü ve ormandan çıktık.
Dağın tepesinden aşağı doğru atlarımızla koşturuyorduk.Aramızda sözlü bir anlaşma geçmemesine rağmen yarışıyor gibiydik.Bazen ben onun önüne geçerken bazen o,yanımdan geçip önümde yerini almadan önce sinsi bir gülüş atıyordu.Her zaman düşünmekten karışık olan saçları bu sefer rüzgardan dolayı böyleydi.Ağaçların olduğu alandan çıkmış,koca şehri altına alan manzara ile ilerliyorduk hızlı bir şekilde.Hava kapalıydı.Bulutlar,elimizi uzatsak dokunabileceğimiz bir seviyedeydi.
Neden bilmiyorum ama hiçbir önemi olmayan bu andan çok hoşlanmıştım.Baş başa zaman geçirdiğimiz nadir anlardan biriydi.Aramızda bir resmiyet vardı tabi ki.Yine de pek çok buzu eritmiş sayılırdık.