1.Bölüm

449 13 3
                                    

Mutfaktan gelen tıkırtılarla bilincim kendine gelmeye başladı. Demek annem uyanmış kahvaltıyı hazırlıyordu.

Ne kadar uyanmış olsamda yataktan ka

lkmak istemiyordum. Bir kerecikte olsun okula geç kalsam veya gitmesem ne olurdu? Hiç bir şey. Gözlerim kapalı yatakta oyalanmaya başladım. Ama vicdanım yakamdan düşmüyordu.

Yorganımı tekmeleyerek ayaklarımı yataktan aşağıya sarkıttım. Bir kaç dakika hali ya dalgınca baktıktan sonra ayağa kalkıp sandalyemin üzerinde her zaman ki gibi asılı duran okul formama yöneldim. Tam cektimin son düğmesini iliklemistim kiher zaman ki gibi annemin beni çağıran sesini duydum. Hızlıca yatağımı ve odamı topladım. Kahvaltı masasına oturduğumda babam her zaman ki gibi gazetesiyle ilgileniyordu annem ise masanın eksikleriyle ilgileniyordu. Kalhvalti etmeye başladığımızda annemle babam günlük sohbetlerine başlamışlardı benim ise ağzımı bıçak açmıyordu her zaman ki gibi.

Her zaman ki gıbi

Her ... Zaman..ki

Her...

Hayatımi özetleyen kelimelerdi. Hiçbir degisiklik, yarın için bir umut yok. Hep aynı monotonluk. Bu küçük köyde daha fazlasını bekleyemezdiniz. Buradan nefret etmiyorum. Ama burası... Biraz... Sıkıcıydı. Herkes kaderine razıydı ve ben belli yasa geldikten sonra annemin benim için istediği biriyle evlenmek istemiyordum. Tek mutluluğum gece kafamı yastığıma koyup bir gün buralardan gittigimi yeni bir hayata yelken açtığımı hayal ederdim. Bu nedenle gecenin gelmesini iple cekerdim.

Kahvaltıdan sonra kilerden montumu alıp giyindikten sonra atkim ve şapkamla sıkı sıkı sarındım. Uzaktan bakınca dev bir balon gibi durduğuma eminim. Ama görünüşüme pek te önem veren biri degildim. Gayet sıradan bir görüntüm vardı. Bu ufak yerde tek dikkat çeken özelliğim gözlerimdi. Gözlerimi annemden almıştım. Onun kadar iriydi, onun gibi renkliydi, ama ne onunkiler kadar güzel değildi.

Buz tutmuş yolda yürürken botlarımın buzları ezdiğinde çıkan sesi dinliyordum. Ocak ayının ortasındaydık ama hala kar yağmıyordu ve ben karın o pamuksu beyazlığının hayalini kuruyordum. Her yerin o bembeyaz pürüzsüz çarşafın altında kalmasına bayılıyorum. Sanki sihirli bir anmış gibi pencerenin kenarına tüner karın yağmasını izlerdim ve hiç birşeyin dikkatimi dağıtmasına izin vermezdim.

Okula vardığımda herkes "her zamankinden " ayrı heyecanlıydı. Sakince ve bir o kadar meraklı sınıfa girip sırama oturdum. Eninde sonunda olayı ogrenecektim. Ve haklıydım da tam beş dakika sonra samimi olduğum arkadaşım sınıfa rüzgar gibi girdi. Soluğu yanımda almisti. Nefes nefese sırasına oturup zaman kaybetmeden konuşmaya başladı.

"İnanamayacaksın"

"Neye?" İstifimi bozmadan.

"Aldığım duyumlara göre bu sene not oratalamasi yüksek olan kişi Seoul'de iyi bir liseye giriş hakkı kazanacakmis " bunu öyle hızlı söylemişti ki pek inandırıcı gelmemisti. Şüpheyle ona baktim. Ona inanmiyordum.

"Bana öyle bakma bu konuda ciddiyim kaynaklarım sağlam. Hem neden sana böyle saçma bir şaka yapayım ki ?" Tek kaşını kaldırarak.

"Bilmem, güne biraz heyecan katmak için?" Bende onu taklit ederek tek kaşımı kaldırmıştım. Bana ilginç bir yaratık gibi baktı ve kendin bilirsin dercesine omzunu silkti.

İlerleyen saatlerde doğruluğu kanıtlandı. Okul herkesi bahçeye toplayıp duyuruyu yaptı. Arkadaşım bana dönerek demiştim dercesine gozelrini büyüttü. Bütün bahçede büyük bir uğultu hakimdi. Ama ben sadece çevreme bakıp tepkileri ölçüyordum.

İstediğim fırsat önüme çıkmıştı ışte peki ben neyi bekliyordum ? Ben neden tepkisizdim bilmiyordum. Kendime geldiğimde dersler bitmiş eve gidecektik. Uyuşukluk halimden sıyrıldım ve kafamda planlar oluşturmaya başladım. Yol boyunca aklım durmadan çalışan bir makine gibi sürekli fikirler üretiyordu. Eve gider gitmez çalışma programımı baslattim. Ama aklımı kurcalayan bir mesele vardı aileme nasıl anlatacaktim.

Akşam yemeği için mutfağa gittiğimde rahat duramiyordum. Elimle veya masadaki çatal bıçakla oynuyor, zaten düzgün olanı düzeltmeye çalışıyordum. Kısacası huzursuzdum. Annem bir sorunum olduğunu neyse ki anladı.

"Okulda bir şey mi oldu ?" Yumuşak bir sesle

"Ah, evet!" Bu coşkulu çıkışım annemi şaşırtmıştı. Ama ben olaya kendimi o kadar kaptirmistim ki şaşkınlık sonrası oluşan korkuyu gözlerinde görmemiştim.

"Okul bu sene not ortalaması yüksek olan bir kişiye Seoul'de iyi bir lise giriş hakkı verecekmiş." Tam devam edecektim ki annem araya girdi

"Ah bu harika bir şey ama ben doğruluğuna pek inanamadım. Çünkü şimdiye kadar yapılmamış bir duyuru neden dönem ortasında yapılsın ki. Bence bu, okulun öğrencileri daha fazla çalışmaya teşvik etmek için bir uygulama"

"Annen hakkli kızım her ihtimali düşünmelisin. Doğruluğu olsa bile dönemin başındaki notların o kadarda iyi değil bunu sende biliyorsun. Bence sakince bir kere daha dusunmelisin" herhangi bir tartışma istemediğini belli eden bir ses tonuyla söylemişti babam.

Onlar haklıydı. Ben ise hiç bir şey düşünmeyen sorumsuz bir çocuktum. Bu sözleri beni kırmak için değildi elbet hayallerimden siyrilmam daha sonra kötü bir şekilde kirilmami istemedikleri için söylemişlerdi.Ama ben sinirliydim. Ofkem aptalliğıma yönelikti. Amma aptaldım.

Fakat içimde bir yerlerde hala çırpınan umut kırıntıları vardı. Ya başarabilirsem ,ya gercekse ... Bunu öğrenmeliydim.

Ne kadar kabullenmiş görünsemde kazanmak için calisacaktim. Bakalım kader bana nasıl bir oyun oynayacaktı?

KaderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin