Çizgili gömleğimi giyerken, aynı zamanda Hyunjin ile konuşmaya çalışıyordum.
"Tanrım biraz hızlı olur musun?"
Hyunjin, apartmanın önünde bekliyordu ve benim de hızlı olmam gerektiğini söylüyordu.
"Biraz bekler misin, giyiniyorum işte!"
Telefonu kapatıp parfümümden bolca üzerime sıkarken bel çantamı da alıp koşarak evden çıkmıştım.
Hyunjin beni görmesi ile yaslandığı duvardan çekilip hızla parmaklarını parmaklarımdan geçirdi ve koşmaya başladı.
"Neden koşuyoruz hyung?"
Soğuk hava yüzüme çarparken, üşümeye başlamıştım.
"Son otobüsü kaçırmamak için aptal!"
Gözlerimi devirip ona ayak uydururken, yaklaşık on beş dakikalık koşuşun ardından otobüs durağına gelmiştik.
"Tanrım kaçırdık işte!"
Parmakları hala parmaklarımda iken, kalbimin hızlanmasına avuç içimin alev alev almasına ve yanaklarımın kıpkırmızı olmasını engelleyememiştim.
"Jeongin, kameran yanında mı?"
"Neden?"
"Eun Ae'ye anlatacaklarım var."