-1-

542 26 43
                                    

.

Seni ilk kez rüyamda gördüm. Dün gece.
Rüyalarım genelde öyle olmazlardı.
Daha önce
hiç
öyle olmamışlardı.

Ormandaydık. Karanlık olan bir ormanda... Güneş sanki sadece senin için ışıyor gibiydi. Sen ve senin çevren dışındaki her yer karanlıktı. Güzel bir ormandı orası. Her ne kadar sana güzel olduğunu söylesem de o an irkmiştim o ormandan. Karanlık yerlerde yalnız olmaktan hoşlanmam.

Kuşlar ötüyordu. Onların ötüşü içimdeki ürpertiyi alıp götürmüştü. Bu yüzden onlara minnettar olduğumu söyleyebilirim. Eğer onlarla tekrar karşılaşırsak onlara teşekkür etmek isterim. Şu anda yanındalarsa benim yerime teşekkür eder misin?  Benim için bir iyilik yapmış olursun. Tanımadığın biri için iyilik yapmayı ne kadar istersin bilemem ama...
Etraftan kuşlardan başka hayvanlar da vardı ve onlar seni izliyordu. Tıpkı benim seni izlediğim gibi...
Hayranlık ve merakla...

Elin kanıyordu.
Seninle aramızdaki mesafe fazlaydı ama bunu yine de görebiliyordum.
Eline n'olmuştu da kanıyordu?
Her ne olduysa da canını çok yakmış gibi görünüyordu...  Senin için cidden üzülmüştüm.

Bir taburede oturuyordun. Önündeki son derece büyük ve ihtişamlı piyanodan dramatik bir parça çalıyordun.
Sanırım doğaçlama basıyordun piyanonun tuşlarına ve duygularını anlatmaya çalışıyordun. Parçana eklediğin mırıltıların hissettiklerine yoğunluk kazandırıyordu. Mırıltıların o kadar hoştu ki... Gerçekten saatlerce dinleyebilirdim seni.
Parçan canımı yakıyordu. Ciddi bir üzüntünün içinde olmalıydın bu kadar kederli bir parçayı doğaçlarken. Birilerinin böylesine yoğun ve derin bir hüzün içinde oluşu beni de üzer. Ama senin parçan kalbime sert darbeler indiriyordu. Canımı yakmak için çok değişik bir yol seçtiğini söyleyebilirim sadece...

Mırıltılarının arasında kaybolurken seni süzdüm. Beyaz dökümlü bir elbise vardi üzerinde, melek gibi görünüyordun. Bu belki de hayvanların sana karşı olan tutumlarını açıklamaya yeterdi.
Ayaklarin çırılçıplaktı. Acımıyor muydu öyle yere bastıkça ayakların?
Ama belli ki hic basmamıştın.
Biraz zayıftın sanki. Kolların inceydi, parmakların da ayrıca uzundular. Lakin omzundan akan ve ellerine erisen bir kanaman vardı. Tam olarak neren kanıyordu yara var mıydı göremedim. Görsem de sanki anlayamazmışım gibime geliyor.
Elinden damlayan kan tuşların arasına girerek kayboluyordu.
Bu...  ahh... Büyük israf...

Her bir damla kanın, piyanonun halihazırda yeterince melankolik çığlıklarına kattığı burukluk beni derinden parçalamıştı.
Sanki benim canımı yakmışlar ve vücudumu parçalamışlar. Sanki dökülup heba olan her damla kan, benim kanım. Kendimde boğuluyormuşum gibiydi.

Aniden durdun. Çaresiz görünüyordun. Piyano çalmayı ve mırıldanmayı bıraktığında zamanın durduğunu hissetmiştim. Ancak kuşlar hâlâ ötüyordu ve diğer hayvanlar da kendi aralarında konuşmaya başlamıştı. Sanki az önceki minik serenatını konuşuyorlardı.

Bana doğru baktın. Sen bana doğru bakınca tüm hayvanlar da bana doğru baktılar ve kuşlar ötmeyi bıraktı. O an içimi tekrar küçük bir ürperti sardı. Belki de bu heyecandı. Ayırt etmesi zordu...
Sen bana bakınca ben de sana baktım... 
O kadar güzel bir yüzün vardı ki... Büyülüyordun insanı... Yüzünle, sesinle, hislerinle, yeteneklerinle (birden fazla olduklarını biliyorum)... gercekten bir melektin galiba.

  Ağlamaya başladın sonra. Ancak her sey o kadar ani oluyordu ki kalakalıyordum sürekli.  Kalakalmama rağmen istemsizce incelediğim o güzel yüzünün ağlarken bile çok güzel olduğunu düşündüm. Ağladığından olsa gerek yanakların, burnun, dudakların, gözlerin biraz kırmızı görünüyordu. Tam yaninda olmadığımdan net bir şekilde seçemedim yüzünü ama görebildiğim kadarı dahi bayılmama yetecek kadar güzeldi. Ne büyük ne küçük bir burnun vardı, dolgun dudakların, iri ve yuvarlak gözlerin vardı. Yanakların tombuldu ancak cok şirinlerdi. Siyah, uzun ve dümdüz saclarin vardı. Çok koyu olmayan bir beyaz tene sahiptin. Kaşların inceydi.
Gözlerinden düşen her bir damla da tıpkı kanım gibi israf oluyordu. Yüreğim sızlıyordu. Seni ağlarken göreceğimi tahmin etmemiştim hiç... Gözyaşlarını silmek istemiştim, ellerimle. Ancak cesaretimin ona yeteceğini düşünmedim, çok da doğru düşünmüşüm...
Çaldığın parçanın etkisi daha yeni yeni geçerken senin gözyaşların onun yokluğunu andırmıyordu sanki.

Uyandığımda düşündüğüm ilk şey bunun bir kabus olabileceğiydi. İlk kez bir rüya yüzünden gerçekten canım yanıyor...

Oturduğun tabureden kalktın ve yanıma geldin: yavaş ve sessiz adımlarla...
Sen kalktığın andan beri acıyla atan kalbim atışlarını hızlandırmıştı. Sen tam karşımda durduğunda ise kalbimi o saniye içerisinde söküp atmanı istemiştim. Kalbim gerçekten bu kadar fazla acı ve adrenalini kaldıramazdı çünkü.

Bana doğru yürürken seni tekrar baştan ayağa süzmüştüm. Biliyorum bunu sana açıklıyor olmak biraz tuhaf ama...

Kanatların vardı ve tuhaf derecede gerçekten gerçek ve seninmiş gibi duruyorlardı. Ama sen piyano çalarken yoktular. Birden var olmuşlardı.
Parçalanmış ve kırıktılar.
Simsiyahtılar.
Çok büyüktüler.

O kadar zarif görünüyordun ki kelimeler buna gerçekten kifayetsiz kalırlar. Kocaman kanatlarına, bana yaklaştıkça belirginleşen yaralarına rağmen hayatımda gördüğüm en zarif kadındın. Garip bir enerjin var ama cezbedicisin de. Bu bende en çok seni istememe sebep olan şey galiba.

Senin güçlü biri olduğunu düşünüyorum.

Çenemi tuttun.
O anda kalp atışlarım öyle bir hızlandı ki... Senin yaralarının ve gözyaşlarının kalbime çektirdiği acılar o an kalbimin atışını bastıramıyordu.

Aniden tüm vücudumu kanatlarınla sardın.

Tam da bu anda uyandım işte.
Uyandığımda nasıl hissettiğimi sana anlatamam. Tanımlayabildiğim tek duygu korkuydu... Neyden korktuğumu bile bilmiyorum üstelik.
İlk önce bir kabustan kurtulduğum için sevindim ama sonra...
Sadece seni tekrar görmek istedim.
Uyumaya çalıştım belki rüyam devam eder diye ama başaramadım.

"Yardım et." Uyandıktan sonra duyduğum şey...  Sen fısıldadın değil mi? Ne için yardım istiyordun peki? Her ne için yardım istersen iste,  sadece sana yardım etmeliyim. Ama bunun için önce seni bulmalıyım...  Nasıl yapacağım? Şu an kendimi delirmiş gibi hissediyorum... Çocuklar da öyle diyor zaten...
Ahh... 

Senin sadece rüyamdaki bir karakter olmadığını hissedebiliyorum.
Her şey o kadar gerçekçiyken sen benim hayal gücümün bir ürünü olamazdın...

Seni bulacağım....
Ve seni bulduğumda sana tüm üzüntülerini ve acılarını unutturacağım. Sana yardım edeceğim.

.

the beaten 🎔 - jia hanyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin