1- Çete Başı Junhoe Hyung

1.5K 60 88
                                    

Herkesin hayatında bir heyecan vardır, öyle değil mi? Benimkinde yoktu işte. Babamın bir şirketi vardı. Annemin ise dedikodu seven arkadaşları. Benim? Benim kimsem yoktu. Ailemde umursamazdı zaten beni.

Sürekli depresif birisiydim. Sevdiklerime gülerdim, sevmediklerimin yüzüne bile bakmazdım

Soğuk bir ailede büyümenin dezavantajlarından birisi de buydu işte,

Sürekli takıldığım bir çete vardı.. Gecelerim onlarla geçerken, gündüzlerim odamda geçerdi, bu her zaman böyleydi

Kim derdi ki, zengin bir ailenin oğlu olan ben, serserilik yapıyorum?

Bana hiçbir zaman öğretilmedi.. Nasıl arkadaşlar seçemem gerektiğini, birisini nasıl sevmem gerektiğini.. Hepsini kendim öğrendim ben.

Daha doğrusu öğrenemedim..

14 yaşımdayken sigaraya başladım mesela.

Ergenlik dönemlerimde, şuan olduğum kadar olmasa da, zor zamanlar geçirdiğimi sanardım. Arkadaşlarım sigaranın iyi geldiğini söylerken haklıydılar.. Biraz denedim ve sigara dostum oldu.

Ama bunlardan ailemin haberi yoktu.
Olmayacaktı.

Saat gece yarısına gelirken, aynada kendimi inceledim. Kulaklarıma küpelerimi, parmaklarıma yüzüklerimi taktım.

Bedenimi son kez inceleyip odamdan çıktım ve sessiz olmaya çalışarak mutfağa adımladım.

Çantama, Çetedeki hyunglarım için atıştırmalık bir şeyler atıp koridorda ilerledim ve çıkış kapısına geldim. Kapıyı yavaşça açtım ve bedenimi dışarıya çıkardıktan sonra geri kapattım.

Baya yol ilerledikten sonra bizimkileri görmemle, Onlara doğru koştum..

"Selam" sesim her zamankine göre daha durgundu..

çetenin en büyüğü, junhoe hyunga sarıldım. Kısa bir süre onlara katılamamıştım.

"Selam, ufaklık. İki gündür yoksun. Nerelerdeydin?"

Gülümseyerek saçlarımı karıştırdı ve benim de gülümsememi sağladı..

En sevdiğim junhoe hyungdu.. Bana her zaman abim gibiydi, dertlerimi dinlerdi ve her zaman yanımda olduğunu söylerdi. Diğerleri zaten kimseyi umursamıyordu. Hepsi kendi halindeydi.

"Özür dilerim hyung, bilirsin işte.. Ailevi meselelerden birisi."

"Yine mi?"

"Maalesef."

Destek olmak istercesine sırtımı sıvazladı ve ayağa kalktı..

"Gençler, biz bugün ikimiz takılacağız. Siz de yapın bir şeyler."

Kafalarıyla onayladıklarında, junhoe hyung yanıma gelip kolunu omzuma attı ve karanlığa doğru adımlamamızı sağladı. Ailevi bir şeyler yaşadığım zaman hep böyle yapardı. Beni dinlerdi..

"Neler oldu bakalım?"

"Bu sefer durum kötü hyung.. Ailem anlamış gibi, bana çok kötü bakıyorlar. Babam da hep bir şeyler düşünüyor. Öğrenirlerse beni evden atarlar."

"Hey. Öğrenmeyecekler. İçini rahat tut, Tamam mı?"

"Nasıl öğrenmeyecekler hyung? Babam cin gibidir."

"Gerekirse birkaç hafta gelmezsin."

"Öyle mi yapmalıyım?"

"Öyle yapmalısın. Fakat.. Yarın bir toplantı yapacaktık. Yarından sonra gelme, tamam mı?"

"Tamam, hyung.."

Asık yüzüme baktığında, hoşlanmayan mırıltılar çıkardı.

"Ahh hadi ama. Gülümse. Bu gece ikimize bira ısmarlayacağım."

Hafif de olsa gülümsemem, onu da gülümsetmişti..

Junhoe hyung.. Onu seviyordum..

"Teşekkür ederim hyung.. Ama gitsem daha iyi."

Çantamdan atıştırmaları çıkardım ve  ona uzatıp arkamı döndüm.. Şaşkınca bana bana bakıyordu.

"Hey!"

Yavaş adımlarımı durdurup, ne deyeceğini bekledim.. Sessiz ve karanlık bu gecede, sadece ikimizin nefes sesleri duyuluyordu..

Adım sesleri netleşti.. Junhoe hyung karşıma geçti ve bana yaklaştı.

Orta kalın dudaklarını, benim dudaklarıma değdirdi ve geri çekildi.

"Bunu unuttun.."

Gülümsedim ve ince kollarımı uzun boynuna doladım. Yüzlerimizi yeniden yaklaştırdım ve ikimizi derin bir öpücüğe çektim..

O gecede, o karanlık gecede sadece ikimizin öpüşme sesleri duyuldu..

 compulsory marriage | kookminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin