3- Ayrı Kalmamıza Engel Olamaz

683 46 18
                                    

Yorgunluk akan bedenimle güne başladım,

Ağrılarımla uyuyabildiğim de söylenemezdi gerçi.

Canım yanıyordu ve ben o adamı öldürmek istiyordum.

Sabaha kadar canımı yakmıştı ve ona aynılarını yaşatmak gelmişti binlerce defa içimden.

Sok kez aynada kendime baktım,
Lavabodaki işlerimi hallettikten sonra yavaş adımlarla kapıya yaklaşıp odamdan çıkmış bulundum.

Merdivenlere geldiğimde, annem ve babamın konuşmaları doldurdu kulağımı..

"Onu yollayacağım."

Hazırlıksız kaldığım bu cümle karşısında kaşlarım havalanmıştı bile..

"Ne? Nereye yollayacaksın?"

"Bilmiyorum. Yüzünü dahi görmek istemiyorum."

"Onu düzeltebiliriz.. Sonuçta hiçbir zaman yanında olmadık, ona ne yapacağını öğretmedik.."

"Çok doğru bir yol mu seçti peki?"

"Onu her nereye göndereceksen, yapamazsın. O bizim öz oğlumuz."

"O zaman yanında olsaydın öz oğlunun. Beni konuşturma şimdi."

"Yanında olamadım.. Ve kötü bir yol seçti."

"Yolunu kendisi seçti. Onu bu evden yollayacağım."

"Yollayamazsın."

"Evet yollayacağım. Onu evlendireceğim."

Dediği şey ile olduğum yerde dikleştim.

"Bunu yapamazsın. Tanrım.. O 20 yaşında daha yeni girdi. Yakında pişman olup bırakır o peşine takıldığo saçma insanları."

Annemin beni koruması nedensizce hoşuma gitmişti..

"Evlendireceğim. Elimizde kalamaz. Evlendikten sonra ne bok yerse yesin."

"Onunla konuşmayı denese-"

"Konu kapanmıştır."

"Sana hiçbir şey demiyorum."

Annem son sözünü söyledi ve masadan kalktı. Sonrasında salondaki koltuklara yerleşti.

Haberim yokmuş gibi aşağıya indim ve masaya oturdum. Gözleri üzerimdeydi..

Bakışlarımı anneme çevirdiğimde kaşlarının çoktan havalandığını görmüştüm. Yaralarımı inceliyordu.

"Ne bakıyorsunuz?"

"Evimizin serserisi de geldi."

Elime aldığım çatalı yavaşça yerine koydum ve kafamı babama çevirdim.

"Beni aşağılayamazsın."

"Ne demek aşağılayamam? Soyadımızı zedeliyorsun."

"Senin dediklerini yapmak gibi bir zorunluluğum yok, anladın mı? Hayalindeki o Süt bebelerini süslemeyeceğim. Sigara da içerim, çeteye de takılırım, adam da öldürürüm. Bu seni asla alakadar etmez,"

"Ha, eğer çok istiyorsan.. Bana para verirsin ve başka bir eve çıkarım. Hoş, benim de işime gelir."

"Senin için boşu boşuna para harcamayacağım, merak etme."

"Dediğini yapmak gibi bir seçeneğim yok. İstersen bana bir ev ayarlarsın, istemezsen de gözünün önünde yaşamaya devam ederim."

"İkisini de yapmayacağım. Seni evlendireceğim."

Kısa süreli bir bakışmadan sonra dediklerini tabiki tepkisiz bırakmadım,

"Öyle bir şey olmayacak. Buna gerçekten inanıyor musun?"

Gözlerini kısıp bana yaklaştı.

"Seni öyle savunmasız bir yerinden vuracağım ki.. Asla hayır diyemeyeceksin."

Sonrasında ayağa kalktı ve ayakkabılarını giyip evi terk etti.

Ben ise birkaç lokma daha yiyip, geldiğimden beri beni izleyen anneme çevirdim bakışlarımı.

"İzlemesi güzel, öyle değil mi?"

Masadan kalktım ve sorumun cevabını beklemeden merdivenlerden çıktım.

Odama girdiğim gibi telefonumun çalması beni şaşırtmıştı..

'Junhoe hyung..'

Onun aramasıyla, dünya'da iyi insanların da olduğu gerçeği yeniden serpilmişti yüzüme.

Telefonu cevaplandırdım ve gülümseyerek konuşmaya başladım.

"Ah, hyung.. Nasılsın?"

"Ben iyiyim de.. Jimin, dün niye gelmedin? Seninle konuşacaklarım vardı.."

"Hyung.. Ben de seninle konuşacaktım aslında, fakat babama fena yakalandım.."

"Ne?"

Şaşırdığı, ses tonundan anlaşılıyordu.

"Önemli değil. Buluşalım mı hyung?"

"Tabii, jimin.. Buluşalım. Seni, size en yakın parkta bekliyor olacağım."

"Tamam hyung. Görüşürüz."

Telefonu kapattım ve direk boy aynama koştum. Yaralarımı kapatmam gerekiyordu..

🏳️‍🌈

"Ah, çok bekletmedim değil mi hyung?"

"Hayır jimin. Daha yeni gelmiştim"

Kısa bir sarılmadan sonra, banklardan birisine oturduk.

"Baban ne yaptı? Canın yanıyor mu?"

"Önemli bir şey yok. Şimdi ise beni yollamak için evlendireceği söylüyor."

"Evlendirmek mi?"

"Evet, evlenmek."

"Sana açılmayı planlıyordum.."

"Aslına bakarsan bende, ama yapabileceklerinden de korkuyorum."

Cebinden bir sigara çıkardı ve yaktı.. Derin bir çekişten sonra, boğazındaki tüm dumanın havaya karışmasını sağlamıştı.

"Sen de beni seviyorsun yani, öyle mi?"

"Aslında sana hayranlık besliyordum, sonralarda hoşlandığımı ve seninle olmak istediğimi fark ettim."

Sigarasından bir kaç kere daha çekti ve yere atıp bana tamamiyle döndü.

"Birbirimizi gerçekten sevdiğimiz sürece, hiçbir şey senden ayrı kalmama engel olamaz."

"Bu.. Bekle, gerçekten mi?"

"Kimse bilmediği sürece, sürdürebiliriz jimin."

"Sevgili mi olacağız?"

"Beni seviyorsan, evet. Sevgili olacağız."

"Uh.."

Kollarımı boynuna doladım ve sıkıca sardım onu. Onun da elleri belimi bulmuştu bile!

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 08, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

 compulsory marriage | kookminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin