"YANGIN'DAN SON ON ÜÇ."

157 48 65
                                    

Cihan Mürtezaoglu - Bir Beyaz Orkide.

🌹

Yangın'dan son on üç.

Ah, sevgilim öyle bir yanıyoruz ki. Bak. Ateş bile utanıyor.

Gün, saatlere ayrılırken, içimde bir not tutuyorum. En sol köşesine, parmaklarımı değdirmeden bir şeyler karalıyorum. Yaralarım var orada üzerini çizmeden, yanlarından geçiyorum. Bunu yaparken, bir yara olduğumu unutuyorum o an. Kendime yer arıyorum. En arkada sol köşemi az geçe, kurak bir yer görüyorum. Nasıl? Diyorum kendi kendime Nasıl boş buralar. Kurak köşeye gitmeyi yeğlerken, bir çocuğun bedenini görüyorum o an. Silik ama orada biliyorum. Vazgeçiyorum. O an yeniden bir yaramın üzerine yara oluyorum. Yara açmayan yere, asla uğramıyorum.

Ben bunları yaparken sen geliyorsun. Şakaklarından terler akmış yanaklarını kızarık görüyorum. Göğsün tabanını delip geçecek kadar, hızlı atıyor. Hızla gelen kurşun, Tenine zarar verecek diye deli gibi korkuyorum. Bana bakıyorsun. Ay, dur bir anda bakma diyorum içimden. Kalbim. Avucuma sığmaz adamım. Benim adamım. Sen ne güzel şeysin. Kelimelerim bile kan oldu, sana damlıyor.

Elini ensene bırakırken, bir anda kaçırıyorsun bakışlarını sanki biraz utanıyorsun. Öyle doluyor ki içim sen bunu yapınca. Ruhum altında kalıyor bu hissin. "Ben bir şey yaptım." Diyorsun kısık kısık. "Bilmiyorum yani.. Bir bakar mısın. Benim küçük kızım."

Küçük kızın. Senin küçük kızın. Bu cümlede kaç kere öldüm bilmiyorum. Peki, Toprağım sensin biliyor musun? Bilirsin tabi. Aksi taktirde Gamzende ki çukurun bir açıklaması yok bende.

Tökezleyen dilim, canına bir adım kala kalkıyor ayağa. "Hı hı," diyorum. "Hep bakarım." Terleyen avuçlarıma saklıyorum senden. Belimin çukurunda dolaştırıyorum. Sığamıyorum. Avuçlarını tutuyorum. Avuçlarımı tutuyorsun. Başım kalbinin üzerine denk geliyor. Sevgilim deli gibi atıyorsun. Kulaklarımın bu sesten sağır olduğunu hissediyorum. Pes ediyorlar. Pes etmiyorum. Kalbinin üzerine elimi bırakıyorum. Tek tek sen yapıyorum. Tenimin içinde dolaşan damarlardan bile sen geçiyorsun. Artık seni sen geçiyorum. Seni sen geçe, kalbime takılıyorum. Orada tıkanıyorsun. Ya da dur öyle değil. Sevgilim evine geldin. Ne güzel geldin. Hiç gitmemişken.

Avuçlarımı kalbinden kaldırmadan beni kucağına alıyorsun. Başım boynunun çukuruna düşüyor. Bir an sendeliyorsun. Korkuyorum. Nasıl bu kadar düşüncesiz olabilirim diye kendime kızıyorum. "Benim yüzümden," diyorum. Acıdığını düşünüp, aklımı kaçırırken. "Benim yüzümden oldu değil mi?" Diyorum Kelimelerim birer fısıltıya dönüşürken. Gülümsüyorsun. Nasıl yapıyorsun ki bunu. Kurak toprağım da çiçek ekerken. Bilmiyor musun o çürür. Çürürse toprağım zehirlenir.

"Yok," diyorsun. Gülümserken. "Sen dozu." Nefesimi geri veriyorum. Sana karışıyor. Gözlerini kapatıyorsun. Bir Nefesde sen veriyorsun. Yarınıma saklıyorum onu. Adımlarını sokağa doğru atıyorsun. Çocukların, kalabalık olduğu, sokakları geçiyorsun. Orada kuş seslerini ve çocuk sesleri birbirine karışmış. Öylesine güzel ki. Ruhumdan bir sepet çiçek bırakıyorum oraya.

Sonra kuşların, kedilerin, köpeklerin olduğu sokağı da geçiyorsun. bir sepet daha bırakıyorum oraya. Sonra duruyor adımların. Dudaklarının alnıma dokunduğunu hissediyorum o an. Sevgilim cennet döküldü dudaklarından, hadi toplamadan kopmayalım bağlarımdan.

"Burası," diyorsun. Derin yakıcı bir nefes aldığını hissediyorum o an. Heyecanımı saklandığı odadan çıkartıyorum. Kucağından inmeden görmeyi istiyorum. "Yok," dediğini duyuyorum. "Basar mısın lütfen. Ama elimi bırakma." Sen bunu diyorsun ya benden önce hareket ediyor sana tutunan tüm parçalarım. "Peki," diyorum. Asla ellerini bırakmadan. "Ay heyecanlandım canımın içi." Diyorum. Diyecek kelime bulamazken. Bakışlarını gözlerinden koparıyorum. Beni getirdiğin sokağa bakıyorum.

Eğer ki gözlerim şu dakika da kelebek olup omzuma konmayacaksa, kanat olup, ben konardım kendi omzuma.

"Ben," diyorsun. Titreyen sesinle. Ben daha ne kadar parçalara ayrılacağımı düşünürken, sokağıma bakıyorum. "Biraz sokağı boyadım. Biz her buradan geçtiğimiz de geride çocuklar oluyordu orası çok renkli. Sonraki sokakta kediler kuşlar ve köpekler vardı orası da çok renkli. Sevgilim bu sokak, kör ıssız boştu. Belki dedim. Belki bir nebze renklenir." Nefeslendiğini hissediyorum o an devam ediyorsun. "Sevgilim, ben her şeyimi sen yaptım. Geçtiğim gri kaldırımlardan utanırım." Peki kalbim sevgilim? Çatlaklarından bile sızmana, nasıl karşı çıksın. Benim her şeyim sen, senin her şeyin benken.

Avuçlarımı kaldırımın yeni boyanmış, renklerine değdiriyorum. Ellerim boya oluyor umursamıyorum. Ayağa kalkıyorum ellerimde bulaşan boyaları unutup elimi yüzüme götürüyorum bakışların yüzüme değiyor. Ben Yutkunurken, bir damla sol gözümden düşüyor konuşuyorum.

"Ben," diyorum. Büyü vurmuş gözlerimle renklerle bezenmiş sokağa bakıyorum. Şerit şerit gökkuşağı renklerinde tek tek göz gezdiriyorum. "Ben çok çirkinim burada." Bunu söylerken hemen başını sallıyorsun iki yana sanki bir ordu sana zorla bir olguyu kabul ettirmek istiyor sen inkar ediyorsun. "Yo," diyorsun. Başını sol omzuna düşürmüş, bana baktığını hissediyorum. Dayanamıyorum. Sana bakıyorum. Sana bakarken, kendi kendini öldürmeye hazırlanan, her bir parçamın pimini çekerek, yardım ediyorum. Parçamın, sana dokunacağını bilerek, belki de bu yüzden yapıyorum. Sevgilim bu beni günahkar bir kadın mı yapar? Bilmiyorum.

"Renkler," diyorsun. Bunu söylerken, Nefesleniyorsun. "Renkler bile yüzünde soluk duruyorlar." Konuşurken renklerin bulaştığı yüzüme takılıyor iç çekiyorsun. "Sen benim gökkuşağımsın. Ben sana güneşim. Nasılda güzel yansıyorsun bana. Aklım almıyor." Nasılda güzel yanıyorsun bana. Aklımı aldın.

Sevgilim, Bir inanışa göre biz doğmadan önce parmaklarımızın her birinde bir meleğin kül olduğunu söylerler. Biz dünyaya geldiğimiz de her şey parmak uçlarımızdadır. Bilirsin, en çok parmak uçlarımız yaralanır. Giden son kişiye, parmak uçlarımızla dokunuruz. Bir bebeği severken, bir kitap'a dokunurken, birinden yardım isterken. Hep yaralanır. Kül olan her bir melek aslında her şeye bir emare bırakır. Kül-lerinden doğabilmek için.

Meleklerin toprağı güldür.

Senin dokunduğun yerde gül biterken, benim dokunduğum yerde kül bitiyor.

Sana dokunduğum için.

Melek olup, yeniden sana doğabilmek için.

🌹

Okurken, hissettiklerinizi, içinizden kopup gelenleri yazar mısınız.

Gününüz çiçek gibi büyüsün güzelliğinizin içinde.

KÜL'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin