1.2

157 15 3
                                    

{ yazar }

Hava kararmıştı. Çocuklar çimenlerin üstüne serdikleri örtüde oturmuş hem yemek yiyor hem de sohbet ediyorlardı. Uzaktan gören birisi hiç sorunu olmayan arkadaşlar görürdü bu tabloda ama öyle değildi. Büyük sorunları vardı ve beraber atlatmaya çalışıyorlardı.

         Kutuda son kalan makarona aynı anda elini atan Jeno ve Donghyuck birbirlerine ölümcül bakışlar atmaya başlamıştı. Bu ikisininde en sevdiği alıştırmalıktı. Jeno bi teklif sundu "Üçe kadar sayıyorum üç deyince ilk alan kazanır." Saymaya başlamıştı. Tam bir dedi iki diyecekken Hyuck çoktan almıştı makaronu. Herkes gülerken Jeno kollarını göğsünün üstünde birleştirmiş Hyuck'a bakıyordu. Gülmeye devam ederken konuştu Hyuck "Tanrı aşkına Jeno hangi aptal üçe kadar saymanı bekler ki?" Hyuck mu fazla akıllıydı yoksa Jeno mu fazla saftı bu herkes için sırdı.

        Saat on ikiye yaklaştığında kimi uyuyor kimi uzanmış yıldızları seyrediyordu. Mark Jeno'ya baktı. Jeno ona göz kırpınca yavaşça yerinden kalktı ve Donghyuck'un yanına gitti. Çimenlerin üstünde uzanıyordu. Yanına uzandı ve eline dokundu "Hyuck bişey konuşabilir miyiz?" Genç olan ne konuşacağını anlamış olacak ki gülerek yerinden kalktı. Mark önde Hyuck arkada ağaçların arasında kayboldular. Mark ömründe ilk defa bu kadar heyecanlanmıştı. Hyuck'u yere oturttu. Sonra önüne oturup ellerini avuçlarının arasına aldı "Heyecanlıyım o yüzden uzatamam. Ben seni seviyorum Hyuck. Hemde çok seviyorum. Sadece son olanlardan sonra bunu daha fazla içimde tutmamam gerektiğini düşündüm. Sonuçta yarınımız bile garanti değil. Beni reddetmen umrumda bile değil. Yarınımızın bile garanti olmadığı bu dünyada benimle anı yaşar mısın? Her anımızın sonsuzluk gibu olmasına izin verir misin?" Gözlerinden akan yaşlara aldırmadan sevdiği çocuğun boynuna dolamıştı kollarını  Donghyuck. Karşısındaki biliyordu ki bu olumlu cevaptı. Bunun üzerine dudakları birleşti iki gencin. En özel öpücüklerini birbirleriyle paylaştılar o gece. Renjun'in hisleri doğru çıkmıştı. Bu gece bu iki genç mutlu olmuştu.

         Onlar geceyi birbirlerine sarılıp geçirirlerken diğerleri çoktan uyumuştu. Hepsi yan yana dizilmiş uyuyorlardı. Jisung ve Chenle birbirine sarılmış, Jeno da onlara sarılmıştı. Renjun karnı ağrıdığından sırt üstü uyuyordu. Jaemin de sol kolunu sağındaki Renjun'in boynuna dolamış mışıl mışıl uyuyordu. Uzaktan çok sevimli görünen gençler yakından da öyleydi.
 
       Renjun acıyla gözlerini açtı. Karın boşluğundaki acının tarifi yoktu. Boynundaki kollardan kurtulup ayağa kalktı. Biraz su içmek için eşyaların olduğu masanın yanına doğru giderken başı döndü. Masanın yanına geldiğinde daha fazla ayakta kalacak gücü yoktu. Bedeni yerle buluşurken kafasını masaya çarptı. Olduğu yere adeta yığılıp kaldı küçük bedeni. Kafasının kanaması da cabasıydı. Sonunun yaklaştığını hissetmişti.

        Jaemin olduğu yerde dönünce eli boşluğa geldi. Gözlerini açtığında yanındaki boşlukla karşı karşıya kaldı. Hemen ayaklandı ve gözleriyle etrafı taradı. Masanın dibindeki karaltıya kayınca gözleri koşarak oraya gitti. Yerde yatan Renjun'i görünce elleri ayakları boşalmış gibi oldu. Çaresizce bağırdı "Injun kalk!" O sırada yanına oturup başını elleri arasına almıştı ki ellerinin kızıla boyanmasıyla şok oldu. Ne yapacağını bilemez halde bağırdı "Çocuklar kalkın. Jeno baksana. Kime diyorum ben. Injun'a bişey oldu. K-kafası... Kan var burda."

       O bağırırken diğerleri de gelmişti. Mark arabayı getirmeye gitti. O sırada Jaemin hala sayıklıyordu "Kan var. Injun uyan. Gitme nolur gitme. Sensiz olmaz. Gitme..." O kucağındaki çocuğa bakıp ağlarken Mark gelip Renjun'i alıp arabaya götürdü. Sevdiği ellerinden bi anda kayan Jaemin korku ve acıyla tekrar bağırdı "GİTME!" O masanın dibinde ağlarken Mark ve Hyuck çoktan Renjun'i hastaneye getirmişlerdi. Bi süre sonra da diğerleri geldi.

        Jaemin bi karar verdi tam da orda. Hastane koridorunda. En yakın zamanda Renjun'e söyleyecekti onu sevdiğini. Madem onu kaybedecekti hiç bişey kalmamalıydı içinde. Biliyordu kolay olmayacaktı ama bir şekilde bunu yapacaktı. İlk iş olarak Min'i ortadan kaldırmalıydı ama bunu yapamazdı. Injun ona resmen bağlanmıştı. O da onu Min'den soğutmaya karar verdi. Bu şekilde ona içini açtığı zaman kafasını kurcalayan bi etken ortada olmayacaktı. Bu fikir aklına yatınca Mark'ın yanına gitti.

        Büyük olan sandalyede oturuyordu. Jaemin onu kolundan tutup bahçeye çıkardı. Konuşmaya başladı "Söyliycem ona. Her şeyi anlatıcam. Önce onu Min'den sogutucam sonra ona açılıcam. Ne derse desin. Umrumda değil artık. Her an onu kaybedecekmişim gibi geliyor. Onu tamamen kaybetmeden benim olmasını istiyorum. Bana yardım eder misin hyung?" Mark anlamışçasına kafasını salladı. Bu çocuklara yardım edecekti ama nasıl? Bunu biricik sevdiğiyle halledebilirdi. Kendine güveniyordu. Bu çocukları son kez mutlu edecekti. "Tamam Jaemin. Sana yardım edicem. Nolursa olsun sizi mutlu görmek istiyorum. Her zaman arkanızdayım ama önce Injun'u hastaneden çıkarmalıyız. Zaten kafasına dikiş atıldı. Bu işi bi kaç gün erteleyelim. O bi kaç günde de planımızı yaparız. Plansız olmaz." Anlaşma tamamdı. İkı gencin mutluluğu için olan anlaşma.

        Renju hastaneden çıkınca Jaemin'le eve geldiler. Tek istediği uyumaktı ve öyle yapacaktı. Hiç bişey demeden gidip kendini yatağa bıraktı. Jaemin üstünü değişip gelene kadar çoktan uyumuştu.

         Jaemin sevdiğinin odasına girince uyuduğunu gördü. Melek gibiydi. Yanına gidip yatağın köşesine oturdu. Sevdiğinin saçlarına elini daldırdı. Nazikçe okşadı saçlarını. Renjun de mırıltılar çıkarmıştı uyurken. Bundan hoşlandığını söylerken yalan değilmiş diye düşündü Jaemin. Uyurken bile hoşuna gidiyodu saçlarının okşanması.

       Yavaşça yanına yattı büyük olanın. Ondan büyüktü tamam ama küçük gösteriyordu. Hatta son zamanlarda minnacık kalmıştı. Yatakta biraz daha aşağı kaydı Jaemin. Başını sevdiğinin göğsüne yasladı. Kollarını da minik bedenine sardı. Kokusunu içine çekti. Huzur buydu onun için ; Renjun.

         Huzurluydu Jaemin ama hesaba katmadığı bişey vardı. Kokusunu içine çekip sarhoş olmasını sağlayan bu bedenin sahibi o sırada uyanmıştı. Ve Jaemin'i görüyordu. Ona dokunduğunu hissediyordu ama ses etmiyordu. Hoşuna gitmişti onun da. Bi o kadar da kafası karışmıştı. Sabah olunca sormaya karar verdi. Sonra kollarını o da Jaemin'e sardı. Sabaha kadar hiç ayrılmayacakmış gibi sarılarak uyudu iki arkadaş(!).

TRISTEZA 《renmin 》Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin