chilled 2 heart

411 59 37
                                    

❈ ❈ ❈

Saat 22.01'di.

Bu saate kadar dışarıdaydık, eve daha yeni girmiştik. Motosiklet yarışına katıldık, teleferiğe bindik, lunaparkta cüzdanımızı boşalttık, yemek için satın aldığım her şeyi Taehyung'un ağzına tıktım, bir ara çevredeki en yüksek gökdelenin tepesinde anılardan bahsettik, her beş dakikada bir duygusallaşıp gözlerimi sulandırarak Taehyung'u beni öpmeye zorladım ve bundan daha fazlasını da yaptık.

Hayır! Öpüşmekten fazlasını değil, yanlış anlamayın. Daha çok yere gittik anlamında dedim.

Şu anda ise üstümdeki tişörtü yere fırlatıp kendimi siyah yatak örtüsü üzerine atmış, kollarımı ve bacaklarımı iki yana açarak uzanıyordum. Yorgun hissediyordum ama sadece fiziksel anlamdaydı, ruhum öyle güzel doymuştu ki mutluluğun her zerremi sardığını hissediyordum. Hayatımdaki en güzel gün, açık ara farkla bugündü ama gece yarısında değişeceğini biliyordum. Ne kadar kurtulması için umut etsem de ya benim ya onun ölmesi gerekiyordu, bunu anlayabilmiştim ama kabullenmek istemiyordum. Kabulleneceğim tek şey varsa o da hayatımı gözümü kırpmadan onun acılarını yok etmek için feda edebileceğimdi. Ama onun da sonrası vardı, ölümüm onu daha fazla acıya boğabileceğini de düşünmek zorundayım.

Derin bir iç çektim. Sonsuz bir labirentin ortasında dikiliyormuş gibiydim.

Birkaç dakika önce açılan musluğun kapanmasıyla düşüncelerim dağılarak Taehyung'ta toplandı. Biraz evvel duş alması gerektiğini belirtip odamızdaki banyoya girmişti. Acaba su mu kesildi diye düşündüm, bir dakikada yıkanmış olamazdı.

Kapı aniden açıldı.

''Seokjin,'' göğsü benim gibi çıplak bir şekilde nefes nefeseydi ama nedeni çok açık değildi. Ne olmuştu ki bu kadar terli ve darmadağın görünüyordu, aynı zamanda nefes kesici.

''Taehyung sen, iyi misin?'' diyerek dirseklerimin üzerinde doğruldum gözlerimi çıplak üst bedeninden kaçırmaya çalışarak. Zorlanıyordum.

Kapı pervazına ellerini kuvvetle bastırarak ''Hayır. Ah, şey, ben düşündüm de...'' dediğinde bu garip tavırlarını dikkatle izliyordum.

''Duşa hemen girmek yerine seninle seviştikten sonra girmek daha mantıklı geldi.'' dedi ifadesi ciddileşip arzulu bir hâl alınca.

Dediklerine karşı dudağımı yalayıp yutkunduğumda bana attığı bakışları düşünmenin çok amaçsız olacağını kanıtladı.

Kesinlikle mantıklıydı.

''Hımm, iyi düşünmüşsün sevgilim.''

Kelimeler ağzımdan çıktığı gibi gözlerindeki ifade kat kat daha karardı ve görebildiğim açlığıyla gözlerini üzerimde -özellikle omuz ve göğüs kısmımda- gezdirdi. Birbirimizin etkisi altına girdiğimizi anlamıştım ve sabırsızlandım. Tenini tenimde hissetmek istiyordum, hemen, şimdi.

Bedenini heyecanla beklediğim ama kırmızı gözlerini beklemediğim bir anda üzerime atlayıp dudaklarını en saldırgan hâliyle benimkilerle kavuşturduğunda kısık bir inleme kaçmıştı ağzımdan, ona doğru. Belki de en vahşi şekilde dans ediyordu dudaklarımız, daha önce hiç bu kadar fazla hissetmemiştim. Çok fazlaydı, çok fazla. Güneyime hücum eden ısıyla şimdiden sertleşmeye başladığımı fark etmiştim. Ayak parmaklarım kıvrılıp duruyor, ellerim sırtında yer alarak çıplak göğüslerimizi birbirine daha çok bastırıyordu. Onun elleri ise durmuyordu, yaramazdı. Yanaklarımdan çeneme ilerliyor, kulaklarımın altından boyun hattıma omuzlarıma kadar iniyor, göğüs uçlarıma değmemeye özen göstererek bel kavisime geliyor ve tekrar aynı yoldan yukarı çıkıyordu. Hissettiklerim korkunçtu, dehşeti duyumsuyordum. Zirveye şimdiden çıkmış ve orada asılı kalmış bir şekilde bekliyordum. Hem atlamak, hem de hep orada kalmak istiyordum ve bu ikilem aslında en büyük zevki doğuruyordu.

Chilled Heart | Taejin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin