THE VAMPIRE DIARIES

28 4 2
                                    

The Vampire Diaries

-Ah Luke hadi ama bu kadar erken kalkmak zorunda mıyız?

-Yapmamız gereken işler var uykucu.

-Tatildeyiz hem ne işi bu?

-Su mataralarımızı doldurucaz kıyafetlerimizi sırt çantalarımıza yerleştiricez ve bu otelden çıkışımızı yaptıktan sonra yolda bir markete uğrayıp bir kaç atıştırmalık alıcaz.

Luke bu arada çantasını toplamaya başlamıştı bile. Bense bıkkınlıkla kafamı tekrar yastığa gömdüm. Tam yataktan çıkmak için kendimi hazırlarken Luke kafamdan aşağı yarım sürahiyi boşaltıp gülme krizine girmişti. O gülerken ıslatılmış ve uykusuz olmanın verdiği sinirler elindeki sürahiyi kapıp kalan yarısınıda üstüne boşalttım. O ise sırıl sıklam olmaya aldırmadan gülmeye devam ediyordu. Bir zaman daha güldükten sonra sonunda sinirli bakışlarımı fark edip yanıma oturdu.

-“Hadi ama prenses sadece bir şakaydı. “ ağzından bir kıkırdama daha kaçmıştı.

-“Hmm gerçekten mi?” Deyip elime geçirdiğim ilk yastığı kafasına geçirdim. Ben de gülmeye başladım.

-“Bu bir savaştır. Al bakalım.” Demesiyle kafama bir yastığın inmesi bir oldu. Artık karşılıklı kahkaha atıyorduk.

  Yastık savaşımız Luke’un, onun kafasına atmayı planladığım yastığı elimden alıp beni dudaklarıma küçük bir öpücük kondurmasıyla bitti. Hemen eşyalarımızı toplayıp mataralarımızı doldurduk otelden çıkışımızı yaptıktan sonra yol üstündeki markete uğrayıp kahvaltımız olan poğaça ve portakal suyunu aldık. Yavaş yavaş otobüs durağına ilerlemeye başlamıştık. Sıradaki durağımız Virginia’ydı. Ve önümüzde 698 millik bir yol ve 10 saatlik bir yolculuk vardı. Bütün günü yolculuk yaparak geçirecekdik. Neden böyle bir şey yaptık biz de bilmiyoruz gerçi bizden mantıklı bir hareket beklenemez.

   Bütün bir yolu Luke’la sohbet ederek ve birbirimizin omzunda uyuyarak geçirdik. Mystic Falls’da gece olduğu için havada akşam serinliği vardı hemen hırkalarımızı çıkarıp üstümüze geçirdik. Kendimize kalacak bir motel arıyorduk. Etrafta barlar vardı. Ve sarhoş insanlar yarı ayık şekilde kaldırımlarda yürüyordu. Barın dışında iki kişi öpüşüyordu gerçi ayaklarının dibine damlalar akıyordu ama bunu  alkolün daha fazla tuvalete gitme ihtiyacı uyanadırdığına bağladık. Yanımızdan sarhoş insanlar geçiyordu. Bize çarpmamaları için dikkatlice yürüyorduk ancak o kadar dikkat etmeme rağmen arkadan sert bir darbe almamla yere düşmem bir oldu bu sırada boynumdaki madalyon yere düşmüştü. Hemen  uzanıp aldım ve boynuma geçirdim. Hangi yüzüne dokunduğuma dikkat etmeden…

  Yürüye yürüye üniversite gibi bir yere gelmiştik. Ve şu ana kadar hiç bir motel yazısı görememiştik. En sonunda birine sormaya karar verdik. İlk karşımıza çıkan kişi arkadaş grubuyla gezen sarışın bir kızdı. Yanına yaklaşıp “Merhaba biz turistiz acaba buralarda kalabileceğimiz bir motel var mı?” diye sorduk. Kız “Bir düşüneyim… En yakın motel ne tarafta Elena?” diye sordu yanındaki esmer kıza. Daha Elena cevap veremeden yanındaki sarışın çocuk lafa atladı “En yakın motel şehrin biraz dışında. Araca ihtiyacınız var” diye cevap verdi. Bu sırada Elena “Merhaba Elena ben Matt” diye yanındaki adının Matt olduğunu öğrendiğimiz sarışın çocuğa takıldı. Kendi aralarında gülüştüktem sonra sarışın kız bizi hatırlamış gibi bize döndü ve bir aracımız olup olmadığını sordu. Biz de olmadığını ama bir taksi bulabileceğimizi söyledim. O da gülümseyerek bize eğer ihtiyacımız olursa diye telefon numarasını verdi ve istediğimiz zaman arayabileceğimizi söyledi. Bu gruptan ayrıldıktan sonra barlar sokağının kenarında taksi beklemeye başladık. Etrafta çok daha fazla sarhoş insan vardı. Akşam soğuğu çıkmıştı. Luke’a daha fazla sarıldım.

     Yaklaşık 20 dakika kadar beklememize rağmen bir tane bile taksi geçmemişti. Bu kadar bar olmasına rağmen taksi olmaması garipti. Bu millet evlerine nasıl gidiyordu. Düşüncelere dalmışken Luke beni dürttü. Ve kaçışan insanları gösterdi. Bir gariplik vardı. İnsanlar çok korkmuş  gözüküyodu. Biraz tırsmıştım açıkçası. Etrafta bizden başka insan kalmamıştı. Şehir resmen ölü gibiydi. Bir kaç dakika boyunca ne olduğunu kavramak için etrafımıza bakındık. En sonunda adı “Mystic Grill” olan bir bar-restoranttan iki adam çıktı. İkiside kumraldı. Ama bir tanesi diğerinden daha uzundu. İkiside gayet mutlu gözüküyordu ve keyifli keyifli bize doğru yürüyorlardı. Yaklaştıkça ağızlarının kenarının kırmızı parlak bir şeyle kirlendiği belli oluyordu. İkisi de aynı anda kollarını ağızlarına sürerek kırmızı şeyi temizlediler. Burda görgü kuralları uygulamada değil miydi! Nerde bu devlet! Nerde bu millet! Neyse bu adamlar bize iyice yaklaşmışlardı ve hiç kibar davranacaklarını sanmıyordum. “Bu adamlar hiç normal gözükmüyorlar Luke” diye fısıldadım. “Boşver bakmayalım” diye yanıtladı. Ama titrek nefesinden onun da korktuğunu anlyabiliyordum. Luke kollarıyla beni daha da sıkı sardı ve tekrar taksi beklemeye başladık. Arada adamlara doğru kaçamak bakışlar atıyordum. Gittikçe bize doğru yaklaşıyorlardı. Yüzleri tamamen netti artık. Onlara her baktığımda bir yerlerden hatırlıyomuşum gibi geliyordu. Ama çıkartamadım. Dikkatimi yola vermeye çalıştım. Lanet olsun! Hiç taksi yoktu. Sanki herkes yer yarılmış da içine girmiş gibiydi. Son bir kez daha o korkunç adamlarla aramızdaki mesafeye bakmak için kafamı döndürmüştüm ki bir anda sevgilimin kollarından ayrılıp daha kaba bir vücuda yaslandım.  Daha ne olduğunu anlamadan boynuma sivri iki şeyin geçtiğini hissettim. Çığlık atmak istiyordum ama acı ve şaşkınlıktan atamıyordum. Bir süre sonra iyice başım dönmeye başladı. Gözlerim korkuyla Luke’u arıyordu. Bir süre sonra iyice kendimden geçtim...

2. Bölüm sonu :D Bundan sonra hikayeye devam etmeye karar verdim :DD

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 17, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

DİZİLANYONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin