-Ooo! Sen de mi buradaydın? Nasılsın abi?
-Bi oturup çay içeyim, dedim. İyiliğimizde idare ediyoruz. Sen nasılsın canım?
-Benimde okul işte, ne olsun. Sıkıyor dersler biraz.
-Salla, geç. Şurada bir çay içtin mi, bütün dertlerin dökülür.
-Senin dertler de geçiyor mu?
-Yok canım, benimkiler kapanmayan yaralar.
-Neydi ismi? Abi o kadar kadın geçti ki hayatından, etraftan duyduğum dedikodularından bile isimleri aklımda kalmıyor.
-Lafa bak, lafa. Tabi hayatımı kadınlara adayacağım. Ceylan'dı sonuncusu.
-Hah! Abi sendeki de ne şans! Bütün kadınlar mı seni aldatır, terk eder, kandırır?
-Güzeller ama..
-Bırak abi, boş ver artık sevgilileri.
-Olur mu hiç öyle şey? Baksana, ne kadar güzel yaratılmışlar.
-Hâlâ gözün karı kız peşinde..
-Eh, safları da var ama onların zekasına hayran kalınır canım. Üç hafta önce maaşımı çektim. Eve geldim, Ceylan bir bavulu hazırlıyor. Gitmeye hazırlanıyor demek ki. Kız gördü bu parayı. Gözü kalmış, belli. Bir baktım, o bavul yatağın altına girdi. Bir hafta boyunca orada kaldı. O bir haftada Ceylan, bende üç beş kuruş bıraktı anca. Kadın zeki işte..
-Abi, hiç sorunun kendinde olduğunu düşündün mü?
-Yav, sen de beni gerizekalı çıkardın ortaya.
-Estağfurullah.
-Ben sanki bilmiyor muyum elini tuttuğum kadınları. Kaç kadın gelmiş gitmiş. Sarrafı oldum ben onların, sarrafı.
-Derdin ne o zaman abi? Geçenki de bankadaki paralarını çekip gitmemiş miydi?
-Haklıydı o kadın ama, sesim bir an olsun yükselmişti.
-Paranı alması için bir sebep mi bu?
-Öyle deme, yufka yüreğim var işte benim.
-Nereye kadar böyle?
-Bilemiyorum Mehmet. Her gün evimde "Paramparça" çalıyor. Dilimde "1994 Eliyle, Samanyolu'na". Cemal Süreya oldum, çıktım ortaya. Bak, neler diyorum? Cemal Süreya da hakkatli adam.
-Nazım Hikmet seviyorum ben.
-Bak, konuşurken çay söylemeyi unuttuk. Bize iki çay! Nazım Hikmet seveni ateist ilan ediyorlarmış imam hatiplerde.
-Abi kulaktan kulağa geçen şeyler bunlar. İmam, hoca hanımlar çıkarmak amacıyla açılan bu okullar şimdi yolu değiştirmiş.
-Açık olanı bana ver. Şuradan da bir limonu uzat.
-Abi senin kimde ahın kalmış? Hiç mi hayır görmeyeceksin bir kadından?
-Bilmiyorum canım. Köydeki kızın mı aklında kaldım, bilmiyorum. Anamın köyünden biri, geçti karşıma "Seni severim, benimle evlen." dedi. Olmayacağını söyledim kıza. Bak, hâlâ aklımda kırgın bakışları. Bir kadının kalbi kırıldı mı, bin yıl da geçse silinmez o günden. Öyle kırgın bakışlarının altında yangınlar var, kin, nefret, aşk, sevgi.. Köydeki esmer kızın gözleri de öyle bakıyordu. Haketmişim.
-Evlenmeyi düşünmüyor musun?
-Yok canım, daha tadacağım kadınlar var.
-Abi, sen de bu kadınlara tapıyorsun ha.
-Ağzına vuracağım bir tane. Ben onların Allah'ına kurban oluyorum be. Şu zekayı yaratanın vardır bir hikmeti.
-Meltem taa iki sene önce bana demişti, güzel şeyler yazıyormuşsun sen.
-Yok be. İki kelimeyi bir araya getiremem kağıda. Terk edildikten sonra alıyorum kalemi elime, öylesine döküyorum içimdekileri. Ağlamıyorum ha. Ne diyor İbrahim Tatlıses "Şemmame"de: "Gelmiyorsun ne yapayım? Diyorsun ki , yiğit ağla. Ayıptır, utanırım."
-Kürtçe'ye mi merak saldın abi?
-Nurgül de Kürt'tü. Gidip keyiflensin diye Kürtçe halay açardım. İçi kıpır kıpır olurdu. Bu Kürtler'in de böyle bir huyu var işte. Düğünlerinde neden halay bir ordu oluyor sanıyorsun? Hepsinin içi kıpır kıpır, dayanamıyorlar.
-Ben böyle doğru tespit görmedim abi.
-Kaç kadın gördüm, olsun o kadar. Buranın da çayı ağızda bir tat bırakıyor. Kürtler buna "tal" diyormuş. Yok yok, biber turşusuna mı diyorlardı?
-Sohbet güzel ama kız arkadaşım beni bekliyor abi, gitmem lazım.
-İyi iyi, bir iki saate bir kadın uğrayacak buraya. Sen de dikkatli ol canım, bu aralar yaya kazaları arttı.
-Ağzından yel alsın abi. Sen de dikkat et, bu kadın da sahtekâr çıkmasın ha. Görüşürüz.
-Görüşürüz. Babana selam söyle.
-Aleyküm selam.Şubat, 2017
Gülhane Parkı
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yaşadım, tanrım
Historia Corta"Limonlu çayı, iki sene önce beraber olduğum Muşlu Kübra alıştırdı. Şu Muşlular'ın da salataya limonu yok ama çaya var."