2. BÖLÜM

12 3 0
                                    

-- -- -- -- -- -- --
😺
Kaldırımda okula doğru yürürken lüks bir arabadan inip,yolun ortasındaki yavru kedileri kucağına alan;güneş ışığından daha parlak olan çocuğa baktım. O simsiyah kıyafetlerin içindeki beden nasıl böyle parlardı?
Kucağındaki kedileri kaldırımda,duvarın kenarına koydu ve sevdi. O mükemmel biçimde yaratılmış eller ve biçimli parmakları ile kedileri okşarken o parmakların altında keyifle hareket eden kedi yavrularının yerinde olmak için nelerimi vermezdim.
   Gittikçe gün ışığı çocuğa yaklaşırken burnuma gelen nefis çiçek kokusu tanıdık geldi. Etrafta çiçek olmaması garipken çocuğa yaklaştıkça koku yoğunlaşıyordu. Bu Asya Gün Işığı çiçeği kokusu! Yanından geçtim.

-Demek kedi hoş

Arkasına dönene kadar ilerlemiştim bile. Üzerimdeki gözlerini hissederken fısıldadım.

-Ben eğer Min Yoongi isem, Gün ışığı kokan çocuk hayat bizi tekrardan karşılaştıracak ve bir daha ayırmayacak.

-- -- -- -- -- -- -- --
🌞
    Bahçede olan saçma olayı atlatıp okulun içine girdim. Güzel bir okuldu. Böyle gereksiz insanların burada olması saçma. 

   Koridordan geçen bir çocuğa müdürün odasını sordum. Teşekkür edip tarif edilen yere yürüdüm. Kapısında müdür yazan odanın önüne geldiğimde kapıyı tıklatıp içeri girdim. Karşımda biraz tombul, orta boylu ama kel olmayan hatta yakışıklı, takım elbiseli adam duruyordu. Selam verip kendimi tanıttım.

-Ben Jung Hoseok. Bu okula yeni geldim ve kaydım yapıldı.
 
Adam gülerek oturduğu yerden kalktı ve yanıma gelip benimle tokalaştı.

  -Oo Hoseok hoş geldin. Ben Müdür John. Ben de seni bekliyordum. Baban ile çok iyi anlaştık, seninle de öyle anlaşacağımızı düşünüyorum. Bir sıkıntın olduğunda direk bana gel. Hiç çekinme.

   Bu adam gereğinden fazla mı iyi?  Yoksa babam buraya fazla mı para yatırdı ?

   Müdür  John ile bakışırken kapı açıldı  içeri sarı saçlı, saçları karışmış, beyaz tenli bir oğlan girdi. Ardından öğretmen olduğunu düşündüğüm adam.

   -Müdür bey bu hergele durduk yere Chang Woo'ya vurmuş.

    Müdür John'un yüzündeki gülümseme sinirli ve korkunç bir görüntüye dönüşmüştü. Bağırdı.
 
    -Seninle anlaştığımızı sanıyordum Yoongi.  Son 1 aydır kimseye bulaşmadın. Nerden çıktı bu böyle!

   Adının Yoongi olduğunu düşündüğüm çocuğu bakarken bana döndü ve sırıttı.

   -Hocam Chang Woo okulumuza yeni gelen arkadaşımıza sataştı. Ben de onu Chang Woo'ya karşı korumak için  Chang'la konuştum ama anlamadı. Ben de ona başka şekilde anlatmaya çalıştım.

    Yeni gelen çocuk mu o da kim? Yeni gelen biri için başka biri ile mi kavga etmişti? Müdür Bey sakinleşmişti. Keyifle güldü.

   -Yoongi seni ilk defa takdir ediyorum. Hoseok'umuzu koruduğun için teşekkürler.
Öğretmen Park, Chang Woo'yu odama çağır. Yoongi sen çıkabilirsin.

    Ne! Şimdi korunan, bir çocuk uğruna kavga edilen çocuk  ben miydim?  Aish! Ne kadar aptalım ! Demek o zibidinin adı Chang Woo.
    Öğretmen ve Yoongi kapıdan çıkarken Yoongi'ye baktım. Cidden beni korumak için mi ona vurmuştu yada başka bir şey vardı da bunu mu bahane ediyordu?
  
    Müdür John bana döndü ve gülümsedi.

   -Şimdiden seni sevmeye başladılar Hoseok'umuz güneş gibi parlıyor. Hadi sana sınıfı söyliyeyim ders 5 dakikaya başlıyor.
 
     Hoseok'umuz mu ciddi mi bu adam? Buranın lise olduğuna emindim. Anlaşılıyor ki babam para basmış bu okula ve ben hâlâ o kadar zengin olduğumuzu pardon zengin olduğumuzu düşünmüyorum.

    -Sınıfın 12-C Hoseok. Üst katta, istersen seninle eşlik etmesi için birini bulabilirim. Yada ben eşlik edeyim sana.

     Çişe de beraber gidelim. Tanrım umarım buradan sağ salim çıkabilirim. 
     Düşüncelerimi içime gömüp gülümseyerek müdürümüze cevap verdim.

   -Ah çok teşekkür ederim ama kendim gidebilirim. İyi günler efendim.
  
    Kapıya doğru ilerlerken müdürün "bir şey olursa yanıma gel " sözlerini geride bırakıp kapıyı açtım ve dışarı çıktım. Sola baktığımda kapının yanındaki duvara yaslanmış şekilde duran Yoongi'yi gördüm. Ona dikkat etmeyerek yanından geçiyordum ki konuştu.

   -Hey bir teşekür yok mu?
 
    İçerde konuştuğunda da garipsemiştim ama bu ses bana bir yerlerden tanıdık geliyordu. Ama çıkartamıyordum. Ayrıca ne için teşekür edecektim?
  Durup ona döndüm ve gözlerim kısarak ona baktım.
 
H:   -Ne için?

Y:   -Chang Woo'yu dövdüğüm için.  Sonuçta sana karışmıştı. Ben de seni korudum bir daha sana karışamaz merak etme.

     Aigo bu kendini ne sanıyor böyle! Ondan beni korumasını isteyen mi oldu?
     Sakin bir sesle cevap verdim.
 
   -Senden beni korumanı, benim için birini dövmeni falan isteyen  olmadı ki zor durumda bile değildim. Öyle olsa bile kendim hallederim senin korumana ihtiyacım yok. Tanımadığın biri  için saçma salak hareketlere girişme.
 
    Söylediklerime karşın sinir bozucu bir şekilde sırıttı. Onu takmayarak hızlı adımlarla koridorda ilerleyerek onu geride bıraktım.

-----------------
😺

   -NE! Hyung ne yapacağım dedin? Chang Woo'yu dövmek mi? Aklını mı kaçırdın?
 
  -Taehyung bağırmaya devam edersen asıl insanlar senin aklını kaçırdığını düşünecekler. Chang Woo kime karışmaması gerektiğini öğrenmeli.

   Ayağa kalktığım gibi kantine ilerledim. O serseri çoğu zaman saçma salak aylaklardan oluşan grubu ile kantinde otururdu.
    Kantine girdiğim gibi etrafa bakındım. Tam da tahmin ettiğim gibi masada arkadaşları ile oturuyordu it. Bir hızla yanına geldim ve o ne olduğunu anlamadan suratına sertçe bir yumruk geçirdim. Yumruğun etkisiyle sandalye ile geriye doğru düşerken kantin sessizleşmiş öğrenciler bize bakıyordu.  Chang Woo sinirle yerden kalkmaya çalıştı ve önüme geldi. Kanayan burnunu koluyla sildi.

   -Ölmek mi istiyorsun?  Ne yaptığını sanıyorsun?
  
  Kulağına eğildim ve sessizce konuştum.

   -İkimiz de canımız yansın istemiyoruz öyle değil mi? O yüzden okuldaki insanlara artistlik etmeyi ve sataşmayı bırak.  Hele ki yeni gelen kişilere.  Eski defterleri ortaya dökmek istemeyiz değil mi?

    Geri çekilip yüzüne baktığımda dişlerini sıkıyordu.  Gülümsedim.

   -Anlaştığımıza sevindim Chang Woo.

  Öğretmen Park geldi. Olayı öğrenip beni müdürün odasına götürdü.  İçeri girdiğimizde gün ışığı kokan çocuk  da oradaydı. Bana baktı, göz göze geldik. İlk defa. Ona sırıttım. Olanları anlatıp müdürün odasından çıktım ve duvara yaslanıp onu bekledim.
   Kapı açıldığında o tarafa bakmadan karşı duvara baktım . Önümden geçerken sordum.

   -Hey bir teşekür yok mu?

   Dediğim şey ile durdu ve bana döndü . Gözlerini kıstı.

H:   -Ne için?

Y:   -Chang Woo'yu dövdüğüm için.  Sonuçta sana karışmıştı. Ben de seni korudum bir daha sana karışamaz merak etme.

    Sinirle kaşları kalktı ve aksine sakin bir sesle cevap verdi.

  -Senden beni korumanı, benim için birini dövmeni falan isteyen olmadı ki zor durumda bile değildim. Öyle olsa bile kendim hallederim senin korumana ihtiyacım yok. Tanımadığın biri  için saçma salak hareketlere girişme.

     Dediği şeyler ile sırıtırken hızlı adımlarla yürümeye başladı.
    
      Evet gün ışığı kokan çocuk belki tanışmıyoruz ama birbirimizi tanımak için bolca zamanımız olacak. Sert tavırların hoşuma gitti. Evet kendini de koruyabilirsin buna inancım tam  Ama artık hayatıma girdin öyle kolay da çıkamazsın. Sen istesen de istemesen de seni koruyacağım ve yanında olacağım. Bunu özel bir çaba ile yapmama bile gerek kalmayacak çünkü bizim artık yolumuz kesişti. Bir daha da ayrılmaz.

-- -- -- -- -- --

Eveet. Yavaş yavaş olaylar başlıyor. Yeni bölümler için hesabımı takip etmeniz ve bölümleri votelemeniz yeterli.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 01, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Daylight  | SOPEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin