'3'

1.8K 146 135
                                    

Görüntülü konuşmamızı sonlandırıp 10 dakikaya geleceğini söylemişti. Benim ise aklımda sadece tek bir isim yankılanıyordu, Jung Hoseok. İsmi bir o kadar yakın gelirken bir o kadar da uzak geliyordu. Aynı bölüm de okumamızın ihtimali kaçtı? Sınıfım da Jung Hoseok vardı ama o bu muydu? Dans canavarı olarak tanınırdı, derslerine çok önem vermese bile açıklarını kapatmak için çoğu zaman kütüphanedeydi. Kızıl saçları ve neşe saçan gülüşüyle üniversite ortamında en çok tanınan isimlerden biriydi.

Kulağıma dolan arama sesiyle bakışlarımı bilgisayarın ekranına kaldırdım. Onun olduğuna dair emin olmak istiyordum. Aramasını kabul ederken tekrar onu ekranda görmemle gülümsedim. Üstüne beyaz bir tişört geçirmişti. Tercihim çıplak olmasından yanaydı ama bu şuan için uygun değildi. Aklımda ki düşüncelerden dolayı küçük bir kıkırdama saldım.

"Kıkırdarken küçük bir kediye benziyorsun."

Melodik sesi kulağıma ulaştığı gibi bakışlarımı ona yönlendirdim.

"Kedi mi?"

O da bu dediğime gülmüş, kafasıyla onaylamıştı. Elini yanağına yaslamış beni izliyordu. Onun beni dikkatlice izlemesi yanaklarımı kızartmıştı. Küçük kahkahası kulaklarıma dolunca bakışlarımı ona yönlendirmiştim. Şimdi bütün her şeyi ortaya çıkarma sırasıydı değil mi?

Dikkatlice tek kaşımı kaldırdım ve ona baktım.

"Jung Hoseok. Aynı sınıfta olmamıza rağmen böyle bir şey yapma cesaretinde nasıl bulunabildin?"

Biçimli kaşları çatılmış, yavaşça elini yanağından çekmişti.

"Karşımda dikkatimi çeken birisi ve bende de dolu dolu deli cesareti var."

Dediklerinden sadece dikkatimi ilk cümlesi çekmişti. Dikkatini mi çekmiştim?

"Dikkat çekmek?"

Soru sorar bir biçimde ona baktığımda yavaşça arkama yaslandım. Vereceği cevapları merakla bekliyordum. O da aynı şekilde arkasına yaslandı.

"Üniversiteye ilk geldiğimden beri dikkatimi çekiyorsun."

"Tamamiyle bana anlatmaya ne dersin?"

Karşımda ki bedenin utandığını ilk defa görmüştüm. Hadi ama çıplak dururken bu kadar utanmadın ama sana masum bir soru sorunca mı bu kadar utandın? Cidden bu genç kimsenin bilmediği şeylerle doluydu. Dudaklarını aralayıp diliyle dudaklarının üstünden geçti. Anlık olarak dilinde ki piercing parlamıştı ve benim de dikkatimi çekmişti. Bir piercinginin olduğunu etrafta ki konuşmalardan biliyordum ama hiç görmemiştim. Konuşmaya başlamasıyla bütün dikkatim ona kaydı.

"Aslında seni ilk bahçe de gördüm. Dans pratiği yapmak için hızlıca ilerliyordum ama dikkatimi sen çektin. Kimsenin olmasını umursamadan sevimli bir şekilde o kediyle konuşuyordun. Senin tam yanında durmuştum ama hiç bakmadın. O günden sonra da sürekli gözlerim seni aradı. Aynı bölüm de olduğumuzu görünce çok sevinmiştim. Ortak derslerimiz çoğunluktaydı ve sürekli gözlerim senin üstündeydi. Bir gece bar da denk geldik ve ilk öpücüğümü aldın."

"Ne?"

Siktir! Onun ilk öpücüğünü mü almıştım? Hatırlamıyordum ki. O anlar silik silik aklımın bir köşesindeydi. Sadece kafa dağıtmak amaçlı gitmiştik ama ben yine aşırıya kaçıp fazlasıyla içmiştim. O an yanıma yaklaşan birinin farkındaydım ve aniden dudaklarına yapıştığımın da ama bu isteyerek olmamıştı. Bütün vücudum pişmanlıkla yanıp kavruluyordu.

"Ben üzgünüm."

Hoseok tebessüm edip ensesini kaşımıştı.

"Sorun yok Yoongi."

İsmimi de mi biliyordu?

"İsmini biliyorum. Çünkü ilgi duyduğum birisinin ismini bilmemek saçma olmaz mıydı?"

O bana ilgi duyuyordu, bu bir şaka falan olmalıydı.

"Benimle dalga geçmiyorsun değil mi?"

İnsanlara şüpheyle yaklaşmak elim de değildi. Birçok kez aldatılmıştım, kandırılan taraf olmuştum. Ama artık aklım başımdaydı ve en son olan olaylardan dolayı kendime çeki düzen vermiştim.

"Dalga geçilecek bir konu değil Min."

Sertleşen ses tonuyla gözüme aşırı seksi geliyordu.

"Yani sürekli dikkatimi çekiyorsun, yaptığın hareketler hoşuma gidiyor ve özellikle bir şeylerle ilgilenirken ki suratın aşırı hoş. Çoğunlukla kütüphane de denk geldiğimizde ders çalışırken sürekli alt dudağını büzüyorsun ve kaşlarını çatıyorsun."

Beni birilerinin bu kadar izlediğinin farkında değildim. Resmen dış dünyaya kapalı bir kutuydum. Birkaç arkadaşım haricinde kimseyi de kendi dünyama almazdım.

"Beni bu kadar izlediğinin farkında değildim."

"Seni izlemek elim de değil. Sadece ne zaman tanışacağız diye düşünüyordum. Şu uygulama sayesinde seninle tanışmak olağan üstü. Hiç beklemezdim ve karşıma çıkınca bir an ne yapacağımı bilemedim. Sadece ilk başta beni tanımamanı istedim. Tanısaydın ileriye gitmezdin ve anında kapatırdın. Elime böyle bir şans geçmişken de onu kullanmamak aptallık olurdu."

Dobraca bütün her şeyi dökmesiyle şaşkınca ona bakmıştım. Şaşırdığım tek konu hiç çekinmeden bu kadar açık sözlü olmasıydı. Aslında yakışıklı birisiydi. Biçimli vişne rengi dudakları, küçük bir burnu, kızıl saçları, biçimli vücudu ve 2 tane küçük gamzesi vardı. Yani tam anlamıyla kusursuzluk abidesiydi. Namjoon'un ısrarları sonucunda dans yarışmasını izlemeye gitmiştik ve onu ilk defa orada görmüştüm. Bu zamana kadar hiç dikkatimi çekmemişti, ama yaptığı keskin hareketlerle onu izlemeden edememiştim. Neden şimdi tanıyamamıştım bir fikrim yoktu.

"Açık sözlüsün."

Dudaklarımdan dökülen kelimelerle dişlerini gösterecek şekilde gülmüştü.

"Eğer sana açık olmazsam bana güvenmezsin."

Dediği şeyler aşırı doğruydu. Yalan söyleyen insanları sevmezdim ve bana açık olmayan insanlarla muhattap olmazdım. Düşüncelerim arasından dudaklarımdan dökülen kelimelere ben bile şaşırmıştım.

"Yarın bana gelmeye ne dersin?"

Cidden ona böyle bir teklif de mi bulunmuştum? Biçimli kaşları havalanmış, hemen sonrasında normale dönmüştü. Ben ise utanmıştım işte. Utançla ensemi kaşımıştım ve bakışlarımı kaçırmıştım.

"Neden olmasın? Bu arada telefon numaranı alabilir miyim?"

Ondan da karşı bir atak gelince rahatlamıştım. Diğer türlü tek taraflı yürüyormuşum gibi bir his oluşmuştu.

"Tabii."

Telefon numaralarımızı birbirimize vermiştik ve elimde ki telefonu masanın üstüne bırakmıştım.

"Şimdi gitmem gerek Min. Sana mesaj atabilirim değil mi?"

Soru sorar bir biçimde bana bakıyordu.

"Evet yani tabiki de."

"Görüşürüz o halde."

Elini bana sallayarak kameraya doğru eğilmişti ve bir yandan da gülümsüyordu. Ben de istemsizce elimi kaldırıp sallamıştım.

"Görüşürüz Seok."

Bitirilen aramayla derince bir nefes vermiştim. Tanrı aşkına! Bana ilgi duyan birisi vardı ve bu kişi de Jung Hoseok'tu. Sınıfın en gözde öğrencilerinden biri ve kızlar tarafından ilgi duyan birisiydi. Eh tabiki de erkekler de ona karşı ilgiliydi. Fakat o da bana ilgiliydi. Düşüncelerimden dolayı küçük bir kıkırdama salmıştım. Bu çok heyecan vericiydi.

~°~

Yani buluşturmadan da olmaz xhdjzh

Lovėly 'SopėHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin