Babaannem ayağa kalktı ve biraz daha yürüdük. İkimizde hiç konuşmuyorduk ama hala şoktaydım. Şimdi ne olacaktı? Babaannem beni nereye götürüyordu?
Büyük bir evin önünde durduk. Ev masallardan fırlamış gibiydi. Oldukça renkli ama bir o kadar da eskiydi. Babaannem kapıyı tıklattı ve geri çekildi, kapı bir süre sonra açıldı. Kapıyı açan, gözleri altın sarısı ve saçları koyu mavi bir kızdı. Kızı görünce biraz ürpermiştim. Zira hayatımda daha önce sarı gözleri ve mavi saçları olan birini hiç görmemiştim. Ve bunun tam tersi, yani saçlarının sarı, gözlerinin mavi olması gerekmez miydi? Ben tüm bunları düşünürken kız adımı seslenmiş ve içeri girmemi söylemişti.
Adımı nereden biliyordu? Korktum. Ben girmek istemedim. Bunun üzerine kolumdan sıkıca tutup içeriye soktu, babaanneme de gitmesini söyledi ve kapıyı kapattı.Sonra tekrar kolumdan tutup beni salona kadar sürükledi. Ona kolumu bırakması gerektiğini çünkü canımın yandığını söyledim. Hiç aldırmadan beni salonun ortasına attı. Karşımda duran 4 tane kız ve 1 erkek vardı.
Kızların gözleriyle saçları aynı renkteydi sırasıyla kızlar; kırmızı, sarı, mor ve yeşil renkteydiler.
Gözleri ve saçları sarı olan kız bana elini uzattı: "Merhaba, ben Chryseis. Artık bizimlesin. Sana burda yardımcı olmaya çalışacağız. Biz Candanceler yani parlayan savaşçılar." . Kırmızı saçlı kızı göstererek: "Bu Rozalva." dedi. Ardından mor ve yeşil saçlı kızları göstererek: "Bu Fialka ve bu da Xylia." dedi. En sonunda beni içeriye getiren altın sarısı gözlü ve mavi saçlı kızı göstererek: "Bu ise Azura." dedi. En sonunda biraz şişman olan erkeği göstererek: "Bu da Aias." dedi.
Kırmızı şaçlı kız, yani Rozalva "Bizden korkma, sana zarar vermeyiz." dedi. Ben hâla konuşmuyordum ve sadece onları inceliyordum. Çok sert ve bir o kadar da naziktiler. Babaannem beni neden buraya getirmişti ki? Bu kızlar bana nasıl yardımcı olabilirlerdi?
Ayağa kalktım. Cryseis bana: "Hadi gel de sana odanı göstereyim." dedi. Ben de tamam anlamında kafamı sallayarak onu takip ettim. Bir odanın kapısında durduk. "Bu oda senin için." dedi ve kapıyı açtı. Oda çok pisti. Kendimi sormadan edemedim: "Gerçekten bu oda benim mi?" dedim. Cryseis neyi ima ettiğimi anlamış olacakki "Hayır" dedi. Sonra eliyle sihir yaparak odayı çok güzel bir hale getirdi. Yaptığı sihirden etkilenmiştim. Neler olduğunu anlayamamıştım. Cryseis nasıl oluyordu da sihir yapabiliyordu? Yoksa onlar periler miydiler....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP PRENSES
Teen Fiction'Bana baktı ve dedi ki: "Beni iyi dinle güzel kızım. Sen artık küçük değilsin ve sana bunu söylemenin vakti geldi. Sen o küçükken öldü denilen kayıp prensessin."... Duyduklarım karşısında şok oldum. Şimdi o yıllar önce bebekken gezide ölen prenses g...