Uyandığımda Diego yanımda değildi. Her zamanki gibi kahvaltı hazırlamak için mutfağa geçtiğini mutfaktan gelen küçük seslerden anlamıştım. Avucum beyaz çarşafı sımsıkı içine alırken hafifçe gülümsedim.
O beni asla terketmeyecekti. Biz her zaman beraber olacaktık. Bu düşüncelerin bana huzur verdiğini hissedebiliyordum.
Neredeyse herşey güzel gidiyordu. Tam bir hafta boyunca o yokken, okuldayken ben okuma ve yazma öğreniyordum. En azından uğraşabilecek aktivitem vardı ve çalışırken ev o kadar beni boğmuyordu. Ayrıca televizyonu insanların günlük yaşamları hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak için izliyordum. Rahat ve normal gelmesi için.
Kalemi bırakırken mutlulukla yazdıklarıma baktım.
Diego çok yakışıklı ve nefes kesici.
Diego hep aklımda ve kalbimde.
Öğrendiğim harflerle bu tür kısa cümleler kurabiliyordum. Uzun cümleler şuanlık beni zorluyordu ama yavaş yavaş yapabildiğimi hissediyordum.
Yanaklarımın yandığını hissettim. Diego bunları okuduğunda yazabildiğim için mutlu olur muydu?
Saat beşe gelirken cümleleri en az yüz defa yazarak tekrar ediyordum. Kapı sesiyle şaşkınlıkla başımı koridora doğru çevirdiğimde zihnimde direk şimşekler çaktı.
"Diegoo!" dedim sonunda mutlulukla ayağa kalkıp kapının girişine doğru hızlı adımlarla vararak.
Diego kapıyı arkasından kapatıp ihtiyatlı bir tavırla bana baktığında kollarım sımsıkı onu sarmıştı bile. Genişçe gülümseyerek başımı kaldırarak ona baktım.
"Bugünün nasıldı? Okulda ne yaptın? Hilal ve Meriç'i hiç görmüyorum, neden?" dedim sorularımı hızla sorarken. Gözlerim büyümüş bir şekilde merakla ona bakıyordum.
"Kızım manyak mısın? Yeni geldim bir dur." İşaret parmağıyla alnımın ortasına pıt diye vurup geri çekilmemi sağladı. Elimi alnıma götürürken Diego yorgun bir vaziyette lavaboya girip yüzüme kapattı.
Omuzlarım düşerken onu rahat bırakmaya karar verdim.
Tekrar salonun ortasındaki sehpaya yaklaştım ve bağdaş kurup yazı yazmaya devam ettim.
Tam yeni bir sayfa açıp iki farklı cümleyi defalarca yazarken gözlerimin artık yorgunluktan kapanacağını hissediyordum. Farklı cümleler yazmak öğrenmek için daha akıllıca olmalıydı fakat bu cümlelerden başka bir cümle yazma gereği duymuyordum.
Başıma koyulan yumuşak elle uyku gülümseyerek başımı yukarı kaldırdım.
"Kaç sayfa yazdın?" dedi merakla yanıma bağdaş kurup eline kalemle yazdığım kağıtları alarak. O normal bir şekilde kaşlarını çatarak kağıdımda göz gezdirirken ellerimi yanaklarıma koymuş bir şekilde ona baktım. Kağıda bakarken bile mükemmel olmak zorunda mıydı?
Birden kağıttan bakışlarını çevirmeden elini yüzüme salladı. "Dünyadan aptal kediye."
"Özür dilerim!" dedim ellerimi sehpaya koyarak. Kaşlarımı çatıp sehpanın üstündeki kağıtları saydım, Diego sayesinde yirmiye kadar saymasını biliyordum.
"On iki sayfa." dediğimde dirseğini sehpaya yaslayıp elini yanağına koydu.
"Bu ne lan?" dedi kaşlarını çatarak kağıtta yazan cümlelere bakarak. "On iki sayfa sadece iki tane farklı cümle mi yazdın? Ve sadece benim hakkımda?"
Kızgınlıkla başını bana çevirdiğinde hafifçe onaylayarak gülümsedim. "Senin hakkında! Beğendin mi?"
Şey, aslında bunu sormamam gerekiyordu. Pek memnun olmuşa benzemiyordu, o kadar onun hakkında yazmıştım. Daha çok dehşete düşmüş gibiydi yazdıklarımdan. Neden beğenmemişti ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAH KEDİ
Teen FictionKediniz bir insan kıza dönüşse napardınız? Diego yağmurlu bir gecede sahiplendiği gece siyahı tüylü kedinin hayatını değiştireceğinden habersizdi. Minik miyavlı bir hikaye okumak istiyorsanız, buyrun.