1

42 5 1
                                    

Bir dilek hakkı vardı. Öyle demişti bir yaz akşamında sırf macera olsun diye gittiği şaman. 'Tanrıdan sadece bir şey isteyebilirsin.' İnanmazdı aslında böyle şeylere ama nedense o an ta içinden inanmıştı. O tek dilek hakkında hayatının değişmesini diledi.
Bıkmıştı çünkü o monoton hayatından. Daha ondokuz yaşına gireli iki hafta olmuştu ama ondokuz yılda hiç yaşadığını hissetmemişti. O tek dilek hakkında yaşadığını hissetmeyi dilemişti.
Deli dolu birisiydi. Ailesiyle ve arkadaşlarıyla iyi geçinir onları mutlu etmek için elinden geleni ardına koymazdı. Yine de çoğu onu umursamazdı bile.
Bu dileği dileyeli bir ay olmuştu ama hayatı hala aynıydı. Ev-okul, okul-ev arada bir de arkadaşlarıyla dışarı çıkıyordu.
'Şamanlara inanmazdım zaten şimdi hiç inanmıyorum.' diye geçirdi içinden bomboş caddede yürürken. Nereye gittiğini kendisi de bilmiyordu. Ayakları onu buraya getirmişti. Evden alışveriş bahanesiyle çıkmıştı ama asıl amacı düşünmekti.
Düşünmeyi çok seviyordu ama insanlar izin vermiyorlardı. O yüzden sık sık odasına çekilir ya da hava güzelse şu anda olduğu gibi bir bahaneyle evden çıkar bilmediği sokaklarda dolanırdı.
Yine aklından bir sürü şey geçiriyordu ki iki adamın kendisini takip ettiğini fark etti. Adımlarını daha da hızlandırdı. Aklından bir sürü senaryo geçiyordu. Bunların arasından en iyi olanı çantasını alıp kaçmalarıydı.
Hızla bir köşeyi daha döndü ve koşmaya başladı. Adamlar onun koştuğunu görünce peşinden koştular. Onlardan kurtulmak için bir o yana bir bu yana koşuyordu hiç bilmediği sokaklarda. Filmlerdeki gibi bir merdiven altına saklanıp adamların gitmesini beklemek istedi ama etrafta doğru düzgün bir bina bile yoktu. Neden gelmişti ki sanki bu saçma yere?
Biraz daha koştu ve kendini bir çıkmaz sokakta buldu. 'İşte Yağmur' dedi kendi kendine 'hayatının sonuna geldin. Belki de seni öldürüp bir çöpe atacaklar.'
Adamlar geldiğinde iyice duvara yapışmıştı. Birisi iri yapılı kel bir adamdı. Diğeri kaslı yakışıklı biriydi.
'Başka türlü karşılaşsaydık kesin aşık olurdum.' dedi içinden.
İri adam başıyla kıyafetini gösterip
"O etkele benden hızlı koştun be güzelim." dedi.
"Sen bu kiloyla kaplumbağayı bile geçemezsin."
Yakışıklı olan güldü.
"Yalnız bunu abiye götürürsek adamı sinirlendirip kendini öldürtür."
Yağmur daha çok korkmaya başlamıştı. Aralarında şakalaşıp onunla dalga geçerek ona yaklaşıyorlardı ve onun gidecek bir yeri kalmamıştı.
Adamlar iyice yaklaştıklarında gözlerini kapattı. Elleriyle de kulaklarını kapatıp içinden ondan geriye saymaya başladı. Küçükken gölgeleri canavar sanıp çok korkardı. Babası bir gün gözlerini kapatıp ondan geriye doğru saymasını söylemişti. Eğer öyle yaparsa görünmez bir el canavarı alır ve götürürdü.
Çok yavaş saydığı halde sıfır olduğunda hala kimse ona dokunmamıştı bile. Yavaşça ellerini kulağından çekti.
"İyi misin?"
Ses sanki uzaktan boğuk boğuk geliyordu. 'Babamın anlattığı doğruymuş' dedi içinden. Sonra yavaşça gözlerini açtı.
Karşısında bir adam vardı. Kapşonu kafasına örtmüş, gözüne gözlük takmıştı, bir de tam gözlüğünün altından boynuna kadar bir bez parçası vardı. Yani yüzü hiçbir şekilde görünmüyordu.
Yağmur şaşkınlıkla adama bakıp
"Kimsin sen?" diye sordu.
Adam cevap vermek yerine kolundan tutup yürümeye başladı.
"Sana diyorum beni nereye götürüyorsun?"
Adam sadece yürüyordu. Yağmur kolunu hızla adamın elinden çekti.
"Beni hiçbir yere götüremezsin."
"Onların sadece iki kişi olduklarını mı sanıyorsun?"
"Senin bana bir şey yapmayacağın ne malum?"
Adam iç geçirdi.
"Sana bir şey yapacak olsam neden onların elinden kurtarayım?"
Yağmur verecek bir cevap bulmadı. Aslında içten içe bu adamla gitmek istiyordu. İçinden bir ses bundan sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını söylüyordu. Tabi eğer bu adamla giderse.
" Bir şartla gelirim seninle."
Adam tahammülsüz bir sesle
"Neymiş o?" diye sordu.
"Bana yüzünü göster ve kim olduğunu söyle. Sonuçta tanımadığım bir adamla gitmem saçma olurdu."
Adam hiçbir şey yapmadan bekledi.
"Peki sen bilirsin ben hiçbir yere gelmiyorum" deyip arkasını döndü Yağmur.
Adam hızla onu omzuna atıp yürümeye başladı. Yağmur bir yandan çığlık atıp bir yandan onun sırtını yumrukluyordu.
"İndir beni indir! İmdaaat! Adam kaçırıyorlar. Babam seni bulursa orada öldürür ya da ona bırakmam ben öldürürüm. Ya nolur indir beni nolur."
O pes edip sustuğunda adam gayet sakin bir sesle
"Tepinmen, tehditin ve yalvarman bittiyse sessiz olur musun? İki gündür uyumuyorum ve başım ağrıyor." dedi.
Yağmur daha da sinirlendi.
"Susamam. Beni indirmek zorundasın. Eninde sonunda yorulacaksın." der demez adam bir arabanın kapısını açıp onu içine koydu. Kapıyı kilitleyip ön tarafa geçti.
Yağmur öne eğilip
"Benden ne istiyorsun? Bırak beni de evime gideyim." dedi. Adam tepki bile vermedi. Bir an elini kapşonuna uzattı ama adam ondan hızlı davranıp elini tuttu.
"Sakın bana dokunma diye bağırdı."
Yağmur biraz korkmuştu. O yüzden arkasına yaslandı. Ayaklarını öne doğru uzatıp üst üste koydu. Gözlerini kapattı.
Gizemli adam güneş gözlüklerinin arkasında dikiz aynasından Yağmur'a baktı. Dirseğiyle ayağına dokunup
" Ne yapıyorsun?" diye sordu.
Gülümseyerek
"Şşşt hayal kuruyorum." dedi.
"Ne hayaliymiş o?" Sesinden eğlendiği anlaşılıyordu.
"Deadpool'un sevgilisi olduğumu hayal ediyorum."
"Allah Allah nasıl oluyormuş o?"
Yağmur öne eğilip anlatmaya başladı.
"Bak şimdi sen gerçek hayattaki Deadpoolsun. İşte yüzün o halde olduğu için yüzünü gizliyorsun. Sonra da aşık olduğun kızı kötü adamlardan kurtarıyorsun. Yani beni" dedi ellerini iki yana açarak.
"Hayal gücüne hayran kaldım ama kusura bakma öyle bir şey yok."
Yağmur geriye yaslanarak
"Üff aman be bir hayal kurdurmadın." dedi. Sonra gözlerini kapatıp
"Ben yine de öyle olduğunu hayal edeceğim." dedi.

Aşk mı Savaş mı?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin