5

6 3 0
                                    

  Ertesi gün Savaş yine evde yoktu. Yağmur bu sefer onu aramak yerine karnını doyurmak için bir şeyler hazırladı. Biraz onu bekledi ama gelmeyince dayanamayıp kahvaltısını tek başına yaptı.
  Bulaşıkları da yıkadıktan sonra yapacak bir şeyi olmadığı için evi karıştırmaya başladı.
  Savaş'ın eşyaları arasında bir dosya buldu. Dosyada bir sürü kızın resmi vardı. Bu kızlar aşağı yukarı onunla aynı yaştaydı.'Bunlar kurtarılan diğer kızlar olmalı' diye düşündü. Ama neden bu kızlar kaçırılıyordu? Kim kaçırıyordu onları? Savaş'ın biz dediği kişiler kimlerdi.
  Savaş ona neredeyse hiçbir şey anlatmıyordu. Bu da yetmezmiş gibi bir de evde durmuyordu. Kim bilir neredeydi?
  Aklına ailesi geldi. Gerçekten onu hiç mi merak etmemişlerdi? Belki de telefonu Savaşa' a verdiğinde aramışlardı. Onları özlediğini fark etti.
  Dosyayı aldığı yere koyup oturma odasına gitti. Camdan dışarıya baktı. Evin arka tarafı bomboş bir araziydi. Zaten öne bakan bir penceresi de yoktu.
   Sesli bir şekilde ofladı. Tam o sırada Savaş geldi.
"Yine neye ofluyorsun?" diye sordu yandaki koltuğa otururken.
"Neredesin sen? Her sabah böyle kaybolacak mısın?"
"Sakin ol ya. İşlerim vardı onları hallettim."
"Sence de artık düzgünce konuşmanın zamanı gelmedi mi?"
  Savaş kafasını geriye atıp
"Sor ne soruyorsan." dedi.
  Yağmur koltukta iyice yerleşip boğazını temizledi.
"O zaman ilk soru biz derken neyden bahsediyordun? Yani siz kimsiniz?"
"İyi bari ilk soru kolaymış."
Yağmur ona gözlerini kısıp baktı.
"Tamam kızma ya cevaplıyorum. Biz derken ben ve ekibimden bahsediyordum. Biz polisiz yani emin ellerdesin?"
Yağmur şaşırdığını belli ederek
"Sen polis misin?" dedi. Savaş usulca kafasını salladı.
"İnanmıyorum. Hiç polise benzemiyorsun."
Savaş, arka cebinden polis kimliğini çıkarıp Yağmur'a gösterdi. Yağmur şaşırmıştı. Böyle bir adamın polis olduğuna inanmak güçtü.
  Yağmur ikinci soruya geçti.
"Bu beni kaçırmaya çalışan adamlar kim ve benden ne istiyorlar?"
"Senden ne istediklerini tam olarak ben de bilmiyorum. Bildiğim tek şey sana zarar verecekleri."
  Yağmur biraz düşündü.
"Siz polisseniz onu tutuklayamaz mısınız?"
"Hayır henüz değil. Önce planlarını ve işbirlikçilerini öğrenmemiz lazım."
"Neden ki?"
"Eğer işbirlikçileri dışarıda kalırsa yapmaya çalıştıkları şeyi yapar. Yani adamı içeriye tıkmakla sadece onlara düşman oluruz."
"Anlıyorum. Peki şey demiştin evime getirdiğim tek kız sensin. Diğerlerini kurtaramadınız mı?"
"Kurtardık ama peşlerine özel korumalar takıp evlerine gönderdik."
"Bana neden öyle yapmadınız?"
Savaş bir süre cevap verip vermemekte tereddüt etti.
  Sonra oturduğu yerden kalkıp Yağmur'un yanına oturdu.
"Çünkü sana ihtiyacımız var."
Yağmur hiçbir şey anlamamıştı.
"Nasıl yani?"
Savaş sanki bunu ona söylemek istemiyormuş gibiydi. O sırada Savaş'ın telefonu çaldı. Sanki bunu bekliyormuş gibi kalkıp yatak odasına gitti.
   Yağmur'un kafası çok karışmıştı. Ona ne gibi bir ihtiyaç duyabilirlerdi? Belki de Savaş tek başına ihtiyaç duyuyordu. Neden olmasın? Ona aşık olmuştu ve evine göndermek istemiyordu. Evet kesinlikle böyle olmalıydı. Buna inanmak istiyordu ama içinden bir parça ya öyle değilse diyordu. Yağmur onu umursamadı bile ve buna inandı.
  O gün birlikte vakit geçirdiler. Yağmur kafasında yeni yeni oyunlar buluyordu ve onları oynuyorlardı. Savaş istemiyormuş gibi yapsada içten içe o da eğleniyordu.
  Birlikte mutfakta yemekler yaptılar. Yağmur daha önce hiç bu kadar eğlendiğini hatırlamıyordu.
  Tam bir ay evden hiç çıkmadılar. Sürekli birlikte vakit geçirip eğleniyorlardı. Yağmur iyice Savaş'ın ona aşık olduğuna, onu bu yüzden evine getirdiğine inanmaya başlamıştı. Kendisi de ona karşı bir şeyler hissediyordu.
   Ara ara ailesini özlediğini hissetse de düşünmemeye çalışıyordu. Ne de olsa her güzel şeyin bir bedeli vardı.
  Birlikte uyuyorlardı. Tabi ona uyumak denirse. Sırt üstü yatıp tavanı izleyerek sabaha kadar saçma konular hakkında sohbet ediyorlardı. Sabaha karşı uyuya kaldıkları için de öğlen uyanabiliyorlardı.
  Savaş da artık Yağmur'a ayak uydurmaya başlamıştı. O da arada iskeletle sohbet ederken buluyordu kendini.
  Bir gün yine sabaha karşı uyudukları için saat bir gibi uyandılar. Savaş kahvaltı hazırladı. Yağmur'un karışmasına izin vermiyordu. Kahvaltılarını yaptıktan sonra bulaşıkları yıkadılar. Sonra da oturma odasına geçip oturdular.
  Yağmur yeni bir oyun bulmaya çalışıyordu.
"Bir kere de sen bulsan. Hep benden bekliyorsun."
"Sen daha güzel buluyorsun. Bul işte uğraştırma beni."
"Acaba bu üşengeçlikle nasıl polis oldun?"
Savaş güldü.
"İçerde adamlarım vardı."
"Torpille yani. Başka türlü mümkün değil zaten."
Savaş hala gülüyordu. Genelde Yağmur saçmaladığı zaman gülüyordu. Yağmur sırf onun sağ yanağındaki kocaman çukuru görmek için saçmalıyordu.
  Onlar gülüşürlerken Savaş'ın telefonu çaldı. Savaş birden ciddileşip yatak odasına gitti.
  Yağmur kimin aradığını merak etmişti. Neden onun yanında konuşmak yerine yatak odasına gidiyordu? İskelete döndü.
"Sence kim aradı?"
İskelet ona boş boş bakıyordu.
"Yani haklısın sonuçta o bir polis işleri vardır."
İçinden bir ses dinlemesini söylüyordu. Dayanamayıp ayağa kalktı. Yatak odasının kapısına dayadı kulağını.
"Bir haftadır neyle uğraşıyorum sanıyorsun? Kızın güven problemi var. Her şeyi sorguluyor."
    ...
"Ne dememi bekliyorsun? Bak piyangodan sana ajanlık çıktı. Benim ajanım olacaksın o yüzden buradasın mı diyeyim?"
  ...
"Onunla günlerdir ben uğraşıyorum!"
  ...
"Halledicem dedim ya sen de mi güvenmiyorsun?"
  Yağmur duydukları karşısında sarsılmıştı. Demek onu kullanmak için burada tutuyordu. Demek onun sorunları olduğunu düşünüyordu. Sırf kendisine güvenmesi için öyle davranıyordu.
  Sağ yanağında bir ıslaklık hissetti. Ağlıyordu. Kapı açıldı. Savaş şaşkınlıkla ona baktı.
"Yağmur."
Yağmur onu itip içeri girdi. Hızla kapıyı kilitleyip sırtını kapıya yasladı.
Savaş kapının diğer tarafında kapıyı açması için yalvarıyordu.
  Yağmur hıçkırarak ağlamaya başladı. Hıçkırıkları boğazında düğümleniyordu. Hayal kırıklığı resmen fiziki bir acıyla göğsüne batıyordu. Hayatında ilk defa böyle bir şey hissediyordu.
  Hayatı boyunca çoğu kişi onu kullanmış, arkasından iş çevirmişti. Ama canı hiç bu kadar yanmamıştı.
  Savaş'a aşık olmuştu. Onunda kendisini sevdiğini sanmıştı. Ama Savaş onu kullanmak istiyordu.
"Neden?" dedi hıçkırarak. Yatağa oturmak istedi ama kendinde o gücü bulamadı. Yere düştü. Savaş hala kapının arkasında kapıyı açması için yalvarıyor, ona bir şeyler anlatmaya çalışıyordu.
"Git buradan! Sesini bile duymak istemiyorum!" diye bağırdı son kalan gücüyle. Bir süre sessizlik oldu. Sonra kapı kapanma sesi geldi. Gerçekten gitmişti. Daha çok ağlamaya başladı. Sanki bir el kalbiyle sanki hamurmuş gibi oynuyordu.
   Sürünerek güç bela kendini yatağa attı. Uyumak istiyordu. Uyandığında kendini evinde bulmak, bunların hepsinin sadece bir rüya olduğunu anlamak istiyordu. Ağlayarak uyuya kaldı.
   Savaş sinirli bir şekilde karakola girdi. Kapıyı bile çalmadan başkomserin odasına daldı. Adam ne olduğunu anlayamadan ayağa kalktı. Gelenin Savaş olduğunu anlayınca sinirle
"Sana kapı çalmayı öğretmediler mi!?" diye bağırdı. Savaş onu dinlemedi bile. Burnundan soluyordu.
"Operasyon iptal!"
"Ne saçmalıyorsun sen Savaş?"
"Yağmur'u o iğrenç adamın yanına göndermenize izin vermeyeceğim."
Başkomiser sinirle yumruğunu masaya vurdu.
"Ben bu adamın işini bitirmek için ne kadar uğraştım haberin var mı? Şimdi senin saçma sapan gönül işlerin yüzünden bir sürü genç kızın hayatını tehlikeye atacak değilim."
  Savaş sinirli ve derin bir nefes aldı.
"Bakın Yağmur'un canı yanıyor. Eğer o adamın yanına giderse daha çok yanacak."
Başkomiser Savaş'ın omzuna elini koyup
"Onu korumaya çalışmanı anlıyorum ama burada binlerce insanın hayatı söz konusu." dedi.
  Ama Savaş sakinleşemiyordu. Aklına Yağmur'un hıçkırıkları geliyordu.
"Başkomiserim başka birini..."
Başkomiser bağırarak sözünü kesti.
"Bu kızı bulmamız aylar sürdü zaten! Başka birini bulmaya kalkışısırsak ne kadar geç kalacağımızdan haberin var mı senin!?"
  Savaş ona hak veriyordu ama şu an onun için önemli olan tek şey Yağmur'un mutlu olmasıydı.
"Savaş kızı ikna etmelisin. Çok az zamanımız kaldı."
Savaş usulca kafasını salladı. Ne diyebilirdi ki? O da kendince haklıydı.

Aşk mı Savaş mı?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin