3

14 3 0
                                    

  Yağmur sabah perdenin arasından yüzüne vuran güneşle uyandı. Yerinde doğrulup iyice gerildi. Sonra yatağın diğer tarafına baktı. Boştu. Yataktan kalkıp oturma odasına oradan da mutfağa baktı ama Savaş yoktu. Son çare banyoya baktı ama orada da yoktu.
   Elleri belinde onun nereye gitmiş olabileceğini düşündü. Bulamayınca sinirlenip iskelete çattı.
"Sen nasıl görmezsin? Bütün gün bizi izliyorsun zaten. İnsan bir ev arkadaşına nereye gittiğini sorar."
   Sonra iskeletten umudu kesip onu aramaya çıkmaya karar verdi. Üzerine ceketini alıp evden çıktı. Sokakta yine o garip insanlar vardı. O gün ona daha sempatik geliyorlardı.
   Sokağın sonuna kadar yürüdü. Tam sağa dönecekken sol tarafta kafasında kapşonuyla Savaş'ı gördü. Bir adamla konuşuyordu. Hızla yanına gitti.
  Adam onu görünce baştan aşağı süzdü. Savaş Yağmur'u görünce kolundan tutup geldiği yere doğru götürmeye başladı.
"Burada ne işin var senin?"
"Sana bakmaya geldim."
"Ben geliyordum zaten. Bu şeklide davranarak kendini tehlikeye atıyorsun. Buradaki insanlar yabancıları sevmezler."
   Eve geldiklerinde Savaş aldığı malzemelerle kahvaltı hazırladı. Yağmur da tezgahın üzerine oturup onu izledi. Dümdüz burnunu, elmacık kemiklerini, simsiyah gözlerini dudaklarını inceledi. Kemikli uzun parmakları sanki dokunduğu her şeye hayat veriyordu.
   "Benim burada ne işim var?" diye sordu birden bire. Bu kadar mükemmel bir insanla aynı evi paylaşmayı hak edecek ne yaptığını düşünüyordu.
   Savaş elindekini bırakıp Yağmur'un yanına geldi. Tam karşısında durup
"Yaşamak istiyorsan burada kalmak zorundasın." dedi.
"Sence de biraz abartmıyor musun?"
Savaş ellerini Yağmur'un iki yanına koyup onun yüzüne doğru eğildi.
"Hiçbir şey bilmiyorsun."
"Sen de anlatmıyorsun."
"Seni kıstıran adamlar varya onlar büyük patronun adamları. Bu büyük patron belirli insanları kaçırıyor. Sonrasında onlara ne yaptığını kimse bilmiyor. Biz de kurtarabildiğimiz kişileri kurtarmaya çalışıyoruz."
"Yani bu şekilde evine aldığın tek kız ben değilim. " deyip kollarını birleştirdi Yağmur.
   Savaş onun o haline güldü. 'Çok güzel gülüyor.' diye geçirdi içinden Yağmur.
"Hayır evime aldığım tek kız sensin."
Yağmur çocuksu bir sevinçle
"Gerçekten mi?" dedi.
Savaş Yağmur'un kulağına eğilip
"Kucağıma aldığım tek kızda sensin." dedi. Yağmur çok farklı hissediyordu.
"Neden böyle oluyor?" diye sordu.
Savaş bir şey anlamamıştı. Geri çekilip
"Nasıl oluyor?" diye sordu.
"İşte seni iki gündür tanıyorum ama annemden daha yakın geliyorsun."
"Çünkü şu an hayatında sadece ben varım. Sadece benimle konuşabilirsin, sadece bana güvenebilirsin."
   Yağmur düşündü. Bu açıklama onu tatmin etmemişti. Yine de uzatmak istemedi.
  "Hadi gel karnını doyuralım." dedi Savaş. Ses çıkarmadan kahvaltılarını yaptılar. Sonra da birlikte bulaşıkları yıkadılar. İşler bittikten sonra oturma odasına geçtiler.
   Yağmur ayaklarını sallayarak
"Sen bütün gün burada ne yapıyorsun?"  dedi. Bir yandan da etrafı inceliyordu.
"Genelde evde durmuyorum. Bugün senin için buradayım."
"Dün gitmiştin ama."
"Sabah da gitmiştim ama kedinin teki peşimden geldi."
Yağmur gülümsedi.
"Oyun oynayalım mı?" diye sordu.
Savaş oflayarak kafasını geriye attı.
"Sen kendi kendine oynasan olmaz mı?"
"Ben deli miyim neden kendi kendime oynayım?"
"Kendi kendine konuşuyorsun ama."
"O başka."
Savaş gülerek
"Tamam tamam ne oynuyoruz?"
Yağmur işaret parmağını yanağına vurarak düşünüyormış gibi yaptı.
"Soru-cevap oynayalım. Ben sorayım sen cevapla."
"Neden?"
"Ne demek neden? Vakit geçirmek için."
"Hayır neden sadece ben cevaplıyorum?"
"Çünkü ben seni tanımıyorum."
"Zaten ben seninle büyüdüm." Yağmur işin o tarafını düşünmediğini fark etti. En başından beri sadece onun her şeyi bildiğini düşünüyordu.
"Tamam o zaman bir sen bir ben ama önce ben."
"İyi hadi başla. Ama çok özele girmek yok."
"Peki ilk soru geliyor. Neden burada yaşıyorsun?"
"Öyle gerekti."
"Bu bir cevap değil."
"Off ne meraklı çıktın sen ya. Seni kaçırmaya çalışan adamın beni bulamaması için."
"Peki sıra sende hadi sor."
Savaş biraz düşündü.
"Eğer bir gün senden çok zor bir şey istersem benim için yapar mısın?"
"Ne olduğuna bağlı."
"Tamam sıra sende."
"Ailen yok mu?"
"Ailem..."
İçerden telefon sesi geldi. Bu Yağmur'un telefonuydu. Telefona bakmak için kalkıyordu ki Savaş onu oturtup kendisi gitti.
  Biraz sonra elinde telefonla geri geldi.
"Bunu kapat yok et."
"Neden?"
"Sen soru sıranı savdın. Ayrıca ben ne diyorsam o. Kapat o telefonu kullanmayacaksın."
"Neyim ben ya evden dışarı çıkma. Kimseyle konuşma. Telefona bakma. Hatta onu yok et. İstersen zincirle beni şuraya. Önüme de bir kap yemek koy."
"Saçmalama telefon sinyallerinden yerimizi bulabilirler. Hatta sen onlara bırakmayadabilirsin. Kimseye söylemeyeceğin ne malum."
   Yağmur telefonu Savaş' a verip yatak odasına gitti. Kapıyı kilitleyip yatağa oturdu. İki günde hayatı tamamen değişmişti. Tamam kendisi istemişti ama böylesini değil. O ailesi ve onu gerçekten seven arkadaşlarıyla mutlu bir hayat yaşamak istemişti. Şimdi ise ailesiyle mutsuz olmayı yeğlerdi.
   Tanımadığı bu adam onu etkisi altına almıştı bile. Derin bir iç çekti. Kokusu burnuna doldu. Ne oluyordu ona böyle? Neden bu adamın her zerresine bu kadar hayrandı? Neden her cümlesi onu heyecanlandırıyordu?
  Oflayarak sırt üstü uzandı. Tavanı izlemeye başladı. Bir yandan da iki gün önceki hayatını ve şimdikini düşünüyordu.

Aşk mı Savaş mı?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin