İyi okumalar
14 hafta..özgürlüğümün alındığı bu yandan beri 14 hafta geçti.Berbat bir durumdaydım.Düzeleceğime dair umudum vardı ama katiller tarafından uçup gitti.Doktorlar da katil sayılır.Bir bakarsın kurtarıcın bir bakarsın cellatın olurlar.En azından burada öğrenebildiğim tek şeydi.
İlaçları almaya başladığımda etkisini 3 gün sonra görmeye başladım.İyileşme belirtleri yerine daha kötü sonuçlar almak korkuttu.Canımı öldürmek yerine eziyet çektiriyorlardı.Ufak ufak parçalarla bitiyordum.Zayıflamaktan kemiklerimi sayabiliyorum.İnanabiliyor musun?kıyafetlerimi giyemiyorum.Saçlarım dökülüyor yavaş yavaş.Yemek yiyemiyorum.Kabus bununla yetinmiyordu.Anlık girdiğim krizler Alex'i özgür bırakıyordu.Kontrolüm elimde değil.
Herkesi özledim.Katlanamıyorum daha fazla.Annemin yanında oturarak güvende olduğumu bilmek istiyorum.Abimin beni kucak gelmesine,babamın benim başımı okşamasına ihtiyacım var.Sağlam duran ailemin geri gelmesi lazımdı.Bir damla suya muhtaç kalan kuş gibiyim.Sürünüyorum..Tek bir dileğim var.Bir mucize olsun ve şu kapıdan birisi beni ziyarete gelsin.
*kapı açılma sesi*
İlaç saatim gelmiş olmalı.Hafifçe doğrulup tepsiyi almaya gidecektim.Beni şoka uğratan şeyle çivilendim oldugum yere âdeta.
Rüya görüyor olmalıyım..
"Neden geldin?"
Utanmaz bir halle içeri doğru yürüdü.
"Hoşbuldum"
Aferin soya sosu çok mükemmel davrandın.İnsan neden hoş geldin demez.Ben ise taşladım bildiğin.
"Pardon hoşgeldin Jimin"
Kendi kendini gülmemek için zor tutmuştu.Düştüm resmen.Hâla eskisi gibiydi.Mutlu ve sevecen.
"Şşş şimdi sessiz ol.Güvenlikten zar zor geçirdim kutuyu.Gel bak sana ne getirdim."
Cidden o büyük karton kutuda ne vardı.Yeni kıyafetler ya da kitaplardı muhtemelen.
"Otur sandalyeye.."
İtaat ettim sözlerine.Bir yavru kadar savunmasızım şu an.Aman Tanrım gözlerim mi doluyor?
Kutuyu açtığımda açıkçası biraz hayal kırıklığına uğramıştım.Kocaman tarih ansiklopedilerini ne yapacaktım ben.Sanki ömrümün sonuna kadar yaşayacağımı ima eder gibi bunları getirmişti.
"Ömrümün sonuna kadar yetecek kadar kitap getirmişsin."
Dedim acı gülümsemeyle..
"Çaktırma onlar sıradan kitap değil."
"Nasıl?Anlamadım.Lütfen şaka yaptığını söyle.."
Dalga geçercesine iş yapıyordu sandım ama gerçekleri kitapların içini açınca öğrendim.
"Delirdin mi Jimin?Bu yemeklerde neyin nesi?"
"Sakın itiraz etme her şeyi biliyorum.Zayıfladığını..Krizlerinin arttığını..Bir deri bir kemik kalmanı..Bu lanet yerden çıkmak istediğini de biliyorum."
Nasıl olabilir?Mümkün mü? İyiki öğrendin.Ölüyorum burada..Sessizce..Günlerdir..Sensiz..Vicdan azabı beni yiyip bitiriyor Jimin.Tanrı beni duydu sonunda.Teşekkur ederim.Minnettarım.
Gözyaşlarım bir bir akmaya başladı yanağımdan.Kendimi tutamayıp Jimin'in boyuna sarılıp hüngür hüngür ağlamaya başladım.
"B-beni affet lütfen.Sana yaşattığım acıdan dolayı özrümü kabul et.Ben istediğin her şeye razıyım."
Nefes nefese kalmıştım.Hâlen ona sarılırken sözlerim onun kollarını belime dolayışıyla karşılık buldu.Daha da üzülmeme neden oluyordu.Sevdiğine zarar vermek üzerine tonlarca film çekilebilir fakat fiziksel zarar vermek bu cidden pişman edici dehşet bir duyguydu.
"Bitti ve geçti.Bunun olmasında bir neden vardı.Unutma her şeyin sebebi vardır.Sen iyi ol.Ben de daha iyi olacağım."
Biraz sarılıp ağlamamdan sonra yine konuştu.
"Hoseok hyungun güvenlik sistemini ne kadar oyalabileceğini bilmiyorum.Yemeklerini yemelisin."
Ayrılmak hoşuma gitmese de onu kollarımdan ayırdım.Hâla anlayamadığım bir şey vardı.
"Yemin ederim anlamıyorum.Ne işler yapıyorsun?"
"Otur ve yemeğini ye anlatacağım"
________________
Offf bana bir ilham geliyorki ayayayayayay anlatamam bu bölümu beğenirsiniz inşallah yorum yazmayı unutmayın ❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
So-Young Or Alex||Park Jimin
FanfictionBen farketmeden tüm dünyam cehennemim oluverdi.