Ders bittiğinde iki sınıf da derin bir oh çekti. Solucanlarla ömür boyu yetecek kadar vakit geçirmişlerdi.
Tae, Jimin ve Jungkook Gryffindor ortak salonuna giderken Bitkibilim'e küfürler yağdırıyordu. Üst sınıftan Jackson ve Hoseok da onlara katıldığında hep birlikte yol boyu gülüştüler.
"İyi ki benim eşim sendin Jiminie. Başka birine de aynı rezilliği yapsaydın tüm karizmam çizilirdi." dedi Hoseok, kardeşinin solucanları toprağa bırakırken bitki fidanlarını bozuşunu hatırlayarak.
Jungkook sırıttı. Jimin abisine dil çıkardı. Jackson da gülerken lafa katıldı, "Benim eşim Jungkook'tu. Yemin ederim her şeyi benden iyi yaptı." dedi.
Jungkook gülümsedi, Jimin onun ensesine arkadan şaplattı. "Şımartma şunu hyung, alt tarafı gübrelerle arasının iyi olduğunu öğrendik." dediğinde herkes güldü.
Jungkook da ona bir tane geçirirken Şişman Kadın portresinin önüne geldiler. Şişman Kadın çayını yudumladı. "Şifre değişti. Bina başkanınız nerede?" dedi. Grup bekleyip kenara çekilirken Jaebum arkalardan portrenin önüne geldi. Şifreyi söyleyip kayan tablonun ardından ortak salona girince yeni şifreyi herkese duyurmak için kenarda durup tüm öğrencilerin toplanmasını bekledi. Sonra asayı boğazına doğrultup 'sonorus' diye fısıldadı.
Sesi yükselince konuştu. "Bu hafta boyunca parolamız 'goose quill'. Unutmayın, bina harici kimseyle paylaşmıyoruz. Ve Jackson, bu kurala sen de dahilsin."
Jackson kendisine dönen bakışlara sırıtıp masumca omuz silkti. "Hadi ama JB, kızları yatakhaneme pencereden alamam ya." dediğinde erkekler hönkürürken Jaebum gözlerini devirip onu duymamazlıktan geldi ve üst kata doğru gözden kayboldu.
Jackson Hoseok'a döndü, "Neyse, gel geçen hafta sakladığım kaymak biralarını gömelim." dedi. Hoseok sırıtarak kafasını salladı ve ikisi çocuklara kısaca el sallayıp merdivenlere yöneldi.
Jimin, Jungkook ve Taehyung girişteki şöminenin önündeki koltuklara yayılmış uzanıyordu. Ödevleri akıllarına gelinceye kadar bir süre mayıştılar. Sonra da kalkıp görev paylaşımı yaparak parşömenlerini doldurmaya koyuldular.
***
O akşam yemekten sonra herkes yatakhanelere dağılmadan önce Jimin, kızlar tuvaletine giden Solar'ı durdurdu. "Selam. Nasılsın Solar~" diye kız sırnaşınca Solar tatlı tatlı gülümsedi.
"İyidir Jimin, sen nasılsın?"
Jimin de gülümseyerek iyi olduğunu söyledi ve etrafı kolaçan edip kimsenin bakmadığına emin olunca Solar'ı kolundan tutup koridorun bir kenarına çekti. "Hala Min Yoongi'den hoşlanıyor musun?" diye direkt konuya daldı.
Kızın yanakları kızarıp gözleri şaşkınlıkla açılırken, "Hayır dersem bana çıkma teklifi mi edeceksin?" dedi.
Jimin kıkırdadı. Kızlar onun için harika arkadaşlar olsa da, bazen fazla şımarık ve geveze oluyorlardı. O yüzden Jimin onlarla ilgilenmeyi uzun zaman önce kesmişti. Kafasını olumsuz şekilde iki yana salladı. "Evet dersen sana onunla ilgili bir teklif sunacağım."
Solar bir an düşündükten sonra omuz silkti. Hogwarts'ta muhteşem Min Yoongi'den hoşlanmayan kızın olmadığını söyledi ve kısa bir tartışmanın ardından 100 olmasa da 20 galleon'a tüy kalemi almayı kabul etti.
Jimin sevinçle parayı alırken hem asık suratlı Yoongi'ye herkesin hayran olmasına, hem de kızların bu kadar psikopat olabileceği gerçeğine bir kez daha şaşırdı.
Keyifle ortak salona dönerken 20 galleon'la yapabileceği şeyleri kafasında listelemeye başladı.
***
Aynı gece Slytherin yatakhanelerinden birinde, beş yataktan iki tanesinin perdeleri çoktan çekilmişti.
Namjoon, Seokjin ve Yoongi, Yoongi'nin yatağının yanında yere oturup sırtını dayamış renk değiştiren gazozlarını yudumlarken bir şeylerden konuşuyorlardı.
"Bu yıl da takıma girmeyi düşünmüyorum." dedi Seokjin. "Joonie çok ısrar ediyor. Sen ne dersin Yoongi?"
Yoongi ayaklarını uzatmış, önündeki yere kadar uzanan camdan açık araziyi izliyordu. Kafasını sağa çevirdi. Hemen yanında Jin, onun yanında Namjoon vardı.
Seokjin'in işte tam burada yağcılık beklediği çok barizdi. Resmen her yıl takıma girebilmek için naz yapardı. Sorun şuydu ki, Jin hiçbir zaman Quidditch'te iyi olmamıştı. Onun olduğu takımın avantajı, karşı takımın Seokjin'den korkup rahat oynayamamasıydı. Ne de olsa son sınıf Kim Seokjin, Slytherin bina başkanı Kim Namjoon'un ve Slytherin Quidditch takım kaptanı Min Yoongi'nin en yakın arkadaşıydı. Kendisinin bir ünvanı olmasa da özgüveni ve havasıyla her zaman diğer ikisinden daha ön planda olur ve daha çok ilgi çekerdi.
Yoongi her zaman Namjoon'la kendini daha rahat hissederdi. Zaten yaşıt oldukları için vaktinin çoğunu onunla geçiriyordu. Abisi Seokjin ise... İnsanlar etraflarında yokken gerçekten eğlenmeyi bilen ve Yoongi'yi neşelendirebilen birisiydi. Topluluk içinde ise otoritesini korumak için en yakınlarına bile emir verebilirdi. Yoongi henüz bundan rahatsız olmadığı için arkadaşlığını sorun etmiyordu. Zaten tüm Slytherin binası onu sözsüz bir şekilde 'lider' olarak kabul etmiş gibiydi. Güç hiyerarşisi de Hogwarts kurulduğundan beri Slytherin'den eksik olmayan bir şeydi. Sonuç olarak beş yıldır arkadaşlıkları sorunsuzca ilerliyordu.
"Yoongi-ah?" dedi Seokjin ve solundakini dürttü. Yoongi sık sık düşüncelere kapılmazdı, net konuşur ve net davranırdı. Bir cevap beklenildiğini fark edince doğruldu.
"Sadece takıma girmek istediğin zaman söylemen yeterli. Gerisine karışmayacağım." dedi. Seokjin ve Namjoon bir süre daha bu konuyu tartışırken Yoongi aklına gelen şeyle onlara tekrar döndü. "Bu arada, sizin şu velet var ya..."
Namjoon gözlerini devirdi. "Taehyung mu?"
Yoongi kafasını salladı. "Hani onun etrafında gezen birkaç çocuk var, adlarını biliyor musunuz?"
Namjoon ve Seokjin soruya şaşırdılarsa da ne diyeceğini merak ettiler. Jin kaşlarını kaldırdı. Namjoon kafasını salladı.
Yoongi birkaç saniye düşündü. "Minik olan var bir tane, bebek gibi ama geveze?"
Jin konuya olan ilgisini kaybedip dişlerini fırçalamaya kalktığında Namjoon onun boşluğunu doldurup Yoongi'nin yanına kaydı. "Park Jimin mi?"
Yoongi parmağını şıklattı, "Heh, o." Sonra sinirlerinin gerildiğini hissetti. Biten gazozunun şişesini kaldırdı ve kalkıp yatağına atladı. "Neyse, uyuyacağım." diyerek kafasını yastığa koydu.
Namjoon da yavaşça kalkıp kendi yatağına geçerken "Niye sordun ki?" dedi. Bir şey anlamamıştı ama o an sorgulamayacak kadar yorgun ve uykuluydu.
Yoongi gözlerini kapatıp öbür tarafına dönmeden önce seslendi. "Onda bana ait olan bir şey var."
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tüy Kalem | yoonmin
FantasyHarry Potter x BTS Astronomi kulesinde bir piknik? Sen, ben ve kaymak biralarımız.