Bölüm şarkısı : Mabel Matiz - Aşk yok olmaktır.
~
Galiba cidden nefes gitmiyordu ciğerlerine .Sadece içinde sevgi adına bir şeyler barındırmadığı için geldiği diyarlarda bildiği, işittiği hiç bir şey yoktu belkide . Yabancıydı her şeye .
İki gün geçmesine rağmen kürek kemiklerinde keskin acı hâlâ duruyordu. Kanatlarının bedeninden koparılması bir işkence gibiydi onun için . Kendi isteği ile geldiği bu bilinmez yerlerden usanmış , bıkmıştı daha iki günde . Cidden ne diye kendine bu cezayı vermişti ki ? Gerçek sevgiyi buralarda bulacağını sandığı için yalvarmıştı Tanrı'sına zira tüm umutları bu yönde olduğu için pişman olacağı hiç aklının ucuna dahi gelmemişti.
Etrafta gezinen bir çok insan sureti görmüştü ve bu midesini bulandırıyordu çünkü hissediyordu içlerinde ki sebepsiz kötülüğü , kirli geçmişlerini . Oysa o içindeki tüm nefrete rağmen geçmişini iyilik içinde geçindirmişti . Üstünde herkesin bedeninde yer edinmiş basit kıyafetleri bile garipsemişti .
Tek tanıdığı şeydi gökyüzü ve onun imkansız aşkı deniz . Bunlar belkide yıllar önce denizin onlarca kat altında yaşayan bir meleğe kalbini kaptırmıştı . Yinede buna sevgi demeye dili varmıyordu . Ona göre sadece meleğin güzelliğinin müptelası olmuştu . Haksızda değildi ya . Meleğin gür kızıl saçları , ince beli ve sayamayacağı kadar kusursuz olan binlerce özelliği vardı . Ama tüm bu kusursuz bedene rağmen en büyük kusuru ruhundaydı meleğin . Onunda kalbi nefret ile kaplıydı ama onun tek derdi olmuştu kötülük. Bunu öğrendiğinde ise Jeongguk gerçekten bir kırıklık hissetmişti nefret kaplı kalbinde . Her şeye rağmen umut etmişti . Belki diye düşünmüştüm bu nefretin arasında hissettiğim şey gerçekten sevgidir diye . Yanılmıştı yinede.
Bu olaydan sonra yalvarmıştı Tanrı'sına . Ceza için yalvarmıştı. Kanatlarından vazgeçmişti . Onlar bedeninden koparılırken yine de aklında kızıl saçlar ve onların ardına saklanan canlı yeşil gözler vardı. Aurelia , diye geçirmişti içinden binlerce kez . Bedeni acı içinde kıvranıyorken dili tek bir ismi zikretmişti. Buna rağmen sorsanız ona kimdi dilinden kopup gidemeyin ismi diye Tanrı'm derdi. Kabullenemiyordu bu sevgiyi Jeongguk .
O tüm nefretine rağmen içinde iyilik yeşertmişken nasıl olur da tüm kalbi nefret ile boyanan birisine ilk sevgisini hediye edebilirdi. Etmişti oysa ki . Hemde belkide en güzel sevgisini etmişti . Ne zaman görse o meleği dili tutulur , konuşamaz hale gelirdi . Rahatsız olmasın diye aklındaki düşünceleri bile ondan uzak tutardı bakmak bir yana . Şimdi ise ondan kopmak , gerçek sevgiyi bulmak için geldiği bu yerlerde onun ismini fısıldayan yerlere getirmişti ayakları onu .
Geçen onca saatte bir kitap bulmuştu Jeongguk . Romeo ve Juliet diye bir kitap . Romeo'nun sevgisine inanmamıştı her şeye rağmen Jeongguk geçen sayfalarda . Kim o kadar çabuk unuttupta hemen aynı gece içerisinde bir başka bedene tutulurdu ki . Sonra ise atmıştı o kitabı boş bir bankın üstüne . Sevgi dedikleri o şey böyle bir şey olamazdı . Hemen unutup başka birisinin gözlerine kim dalabilirdi ki hemencecik ? Dalga geçiyor diye geçirmişti içinden . Shakespeare denen herif kimse gerçekten dalga geçiyordu sevgiden . Oysa haberi yoktu Tanrı'sının ona çizdiği kader ile aynıydı neredeyse . Onunda kabullenemediği sevgi tek bir bakış ile silinecekti ve Jeongguk bu sefer gerçek bir efsunkar olacaktı. Romeo'ydu Jeongguk şuan . Aklında Rosaline geçinip dursa da sahneye Juliet'in girmesine çok az kalmıştı . Daldığı düşünceler gittikçe artıyor ve boğazına yumru olarak doluyordu Jeongguk'un .
Arkasından gelen cızırtı ile oraya döndü . Umut etti yine , belki dedi bu ses geçirir boğazımdaki bu yumruyu. Büyük bir aletten ona doğru bir kadın sesi duyuldu. İsmini bilmesede çok güzel sesi vardı bu yabancı kadının . Aklına nedensizce Aurelia gelmişti . Onun sesi daha inceydi lakin tiz değildi . Kulakları o her konuştuğunda neşe içinde tüm seslerden soyutlanır kutsanırlardı . Ama bu yalancı bir kutsanma töreniydi. Hiç bir şeyden haberi olmayan Jeongguk ilk o sese vurulacağını ise tabii ki bilmiyordu .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Summertime Sadness ❥ Taekook
RomanceYahut gözleri ? Onu boğacak bir okyanus muydu ya da diri diri içine gömecek toprak mıydı gözleri ? Farketmez diye fısıldadı . Ben zaten sesinde binlerce kez ölmüşüm , tüm her şeyim ona ait. İster öldürür beni her zerresi ile ister yaşatır tek bir s...