Ağlamak üzereydim. Evet, yaşıma başıma bakmadan, dizlerimi döve döve ağlamak istiyordum. Hayat her zaman bana acımasız davranıyordu. İlk önce işimi, sonra hayallerimi, en nihayetinde de yaşama sevincimi elimden almıştı. Daha doğrusu yaşama sevincim beş dakika öncesine kadar benimle beraberdi. Ama yanımdaki banka oturmuş orta yaşlı teyzelerin konuşmalarını dinlemek zorunda kalmış olmam, onu da yitirmeme neden olmuştu. Ağlamak üzereydim.
"Bayılıyorum böyle adamlara. Baksana, insanların ne dediklerini umursamadan, çocukla çocuk olabiliyorlar. İnsan içindeki çocuğu hiçbir zaman öldürmemeli, değil mi şekerim? Ama, bir de şurada oturan herife bakın. İki saatir suratını buruşturmuş, ölmek istermiş gibi oturuyor."
Evet, o bahsettiği herif bendim.
23 yaşında olmasına rağmen saatlerdir çocuk parkında kumdan kale yapan adam da benim en yakın arkadaşımdı. Yanımdaki kadınların nasıl ilgisini çekmişti bilmiyorum. Ama ben olsaydım, ve onu hiç tanımıyor olsaydım, yüzümü buruştururdum. Ve yazık, derdim. Şu hareketlere bak. Psikolojik sorunları var herhalde.
Ama maalesef, onu çok iyi tanıyordum. Ve hayatımın son 9 senesinde, o benim en yakın dostumdu. Bu nasıl olmuştu bilmiyordum. Ama olmuştu. Benim gibi akıllı, sıradan bir adam, böyle bir hatalı mahlukatla en yakın arkadaş olmuştu. Bazenleri bu durumu ciddi ciddi düşünürdüm ve hayret ederdim. Acaba Clint'le tanıştığım gün, nasıl olmuştu da arkama bile bakmadan kaçmayı akıl edememiştim? Herneyse. Sonuçta ben de bir insandım. Ve her insan hata yapabilirdi, değil mi?
Önümdeki manzara, hiç hoşuma gitmeyen bir manzaraydı. Ama bazen, hatta çoğu zamanlar, kendimi Clint'in babası gibi hissettiğim için, gözlerimi ondan ayırmıyordum. Etrafındaki çocuk sürüsünün içinde Clint'i ayıran tek özellik cüssesiydi. Gerizekalılığı ve önündeki kumdan kaleyi, sanki hayatı buna bağlıymış gibi eliyle düzeltmesi tam da beş yaşındaki bir insanın yapabileceği şeylerdi. Üstü başı kum olmuştu. Bu da yetmezmiş gibi yanındaki dört yaşlarında bir kızla acayip kanka olmuşlardı. Dakikalardır nefes almadan konuşmaları ve sanki beraber dünyayı kurtarma çalışmaları yapıyorlarmış hissi veren bir ciddiyetle kumdan kale yapmaları bunun bir açıklamasıydı.
İşte tam da o dakikalarda hayatımı sorguluyordum. Neden benim düzenli hayatım ve mükemmel bir işim yoktu? Gerçekten bu hayatta tek hakettiğim şey Clint'in arkadaşlığı mıydı? Gerçi yerim çoktan 4 yaşındaki, burnu sümüklü bir velet tarafından doldurulmuştu bile. Şuna baksanıza, 9 yıllık arkadaşıma bir kaç saatlik oyun arkadaşlığı yapmıştı ve Clint şu an hiç olmadığı kadar mutlu görünüyordu. İşte Clint de böyle bir adamdı. Ben ona göre çok sıkıcıymışım, hayattan zevk almayı bilmiyormuşum. Bana hep bunları söylerdi. Gerçi onun hayattan zevk almasını sağlayan birinin benimle rakip olmasını isterdim. İnsan 4 yaşındaki, burnu sümüklü bir velede yenilince, bir garip oluyordu.
Elim istemsizce 'best friend' kolyemize doğru gitmişti. Kolyenin ucunu kaldırıp yarım kalp şeklindeki sembolü inceledim. Kalbin diğer yarısı Clint'in boynunda asılıydı ve evet, bu salak kolyeyi de kendi rızam doğrultusunda taşımıyordum. Dediğim gibi, ben çocuk gibi değildim. Ayrıca askeri okullardan çıkma bir insanın, böyle şirin hareketler yapması da abes kaçardı.
Ah, neredeyse kendimi tanıtmayı unutuyordum. Bendeniz Steve Rogers. Gayet aklı başında bir insan olduğumu düşünüyorum. Bundan dört yıl önce askeri liseden mezun olmam, bana hiçbir katkı sağlamadı. Hayatıma asker olarak devam etmedim ve onun yerine yapılabilecek en saçma şeyi yaptım. Güzel sanatlar bölümünü bitirdim. Sırf resim kabiliyetim var diye, hayatımın son dört yılını buna harcamıştım. Oysaki ben ne anlarım sanattan, çiçekten, böcekten. Hepsi benim için sıradan şeylerdi. Böylelikle üniversite sonrasında bir boşluğa düşüş yaşamıştım. Bende sanatçı bir kişilik yoktu bir kere. Para kazanmam gerekiyordu. Ama resim çizmek de karnımı doyurmuyordu. Bundan dokuz ay önce, sırf para kazanmak için, dehşet bir yola başvurmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
childminder | stony
FanfictionBen sana hayrandım. Ben sana hayrandım ve unutmuştum seni. Hayallerimi süslediğin günler eskide kalmıştı. Herkese seni anlatırdım. Ama eskide kalmıştı. Fotoğraflarına sarılırdım. Ama eskide kalmıştı. Sonra hiç ummadığım bir anda çıktın karşıma. Göz...