Babam her zaman, senden çok iyi bir asker olur, derdi. Cesur yürekli ve atılgan bir insanmışım. Yeri gelince kendimi bile feda edermişim. Bunu söyleyip dururdu. Ben de ona samimiyetsiz bir gülücük gönderirdim ve konuyu daha fazla uzatmazdım. Çünkü adamın hayallerini yıkmama gerek yoktu. Onun gözünde cesur, güvenilir ve ciddi bir insandım. Bu huylarımı çok beğendiğini söylerdi. Zavallı babacığım, askeri liseyi onu mutlu etmek için okuduğumu, aslında hiç de asker olmak istemediğimi ona hiçbir zaman söyleyememiştim.Ne olmak istediğimle ilgili her zaman düşünürdüm. Babam için okuduğum askeri lise, sadece benden dört yılımı çalmıştı. Clint'in beni gazlayarak güzel sanatlar fakültesine yazdırması da, hayatımdan bir dört yıl daha götürmüştü. Çünkü ben sanatçı da olmak istemiyormuşum meğer. Bunu çok geç farketmiştim. Zaten çizdiğim tablolar da ilgi görmemişti hiçbir zaman. Kimse değerli parasını, benim içine sevgi katmadan çizdiğim, sıradan tablolara harcamak istememişti. Sonuç olarak ot gibi yaşıyordum. Sevdiğim bir mesleği yapmıyor, günlerimi sadece, otomatiğe bağlanmış bir robot gibi geçiriyordum. Neyi sevip sevmediğimi bile bilmiyordum. Arada Clint'i pataklıyordum. Bu beni mutlu ediyordu.
"Bu gün bir tane öğrencim, beni çok mutlu eden bir şey söyledi."
Clint'i kovaladıktan iki saat sonrasında onu zorla banyoya sokmayı başarabilmiştim. Şimdi ise kıyafetlerini giymeye üşendiği için, bornozla oturuyordu. Televizyondan açtığı çocuk programını izlerken, benim kurabiyelerimi yediğini farkettirmemeye çalışıyordu.
Kurabiyelerimin yenildiği gerçeğini düşünmemeye çalışarak, "Yaa, öyle mi?" Diye mırıldandım, sahte bir merakla. "Ne dedi?"
"Benim çok yakışıklı olduğumu."
Clint de böyle bir herifti işte. Size Clint'i anlatmaya kalksam, büyük ihtimalle ömrümden iki senemi bunu anlatmaya harcardım. Hayatımda tanıdığım en garip insandı.
"Yaş ortalaması beş olan öğrencilerinin, sana yakışıklı dedikleri için yakışıklı olduğunu sanmıyorsundur umarım?"
Clint'in kurabiye tabağına uzanan eli bir süre havada kaldı. Bu hareketinden dolayı laflarımla onu üzdüğümü düşündüm bir an. Ama sonra gözlerimi kurabiye tabağına çevirdim ve bütün kurabiyelerin bitmiş olduğunu gördüm. Hay yarabbim, onları yapmak için üç saat uğraşmıştım.
"Yakışıklıyım." Dedi Clint. "Yakışıklıyım ve bunu biliyorsun."
Bitmiş kurabiye tabağını alarak mutfağa yöneldim. Clint de bornozunu tutarak peşimden geliyordu. "Yakışıklıyım değil mi?"
Elime süngeri alarak tabağı köpükledim. Ama Clint'in kocaman açtığı gözleriyle bana beklentiyle baktığını görünce, eğer ona istediği şeyi söylemezsem asla yanımdan ayrılmayacağını anladım. O yüzden hiç uzatmaya gerek yoktu. Ona yakışıklı olduğunu söyledim. O da bornozunu tutarak evin içinde mutlu mutlu koşturdu.
***
"Peki senin hoşlandığın birileri var mı Steve?
Sıkıcı arkadaş buluşmalarından birinde, bir köşeye oturmuş ve önümdeki insanların neden bu kadar mutlu olduklarını sorguluyordum. Sanki hayatlarındaki her şey istedikleri gibi gidiyormuş, hiç dertleri tasaları yokmuş gibi yüksek sesli kahkahalar atıyorlardı. Hepsi asker olduğundan, hayatlarında uzun zamandır dişi bir varlık görmedikleri için, konu kadınlara gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
childminder | stony
FanficBen sana hayrandım. Ben sana hayrandım ve unutmuştum seni. Hayallerimi süslediğin günler eskide kalmıştı. Herkese seni anlatırdım. Ama eskide kalmıştı. Fotoğraflarına sarılırdım. Ama eskide kalmıştı. Sonra hiç ummadığım bir anda çıktın karşıma. Göz...