Bölüm 1

459 16 3
                                    

''Bazen ilk görüşte bilirsin, o insan senin kaderindir. Bazen bir ömür ararsın, bulunmaz.''

Yeni bir şehirde, yepyeni bir güne uyanmıştı. Onu nelerin beklediğini, neler yaşayacağını bilmediği bir pazar gününün sabahında yağlı saçları, sivilceli yüzü ve yorgun gözaltlarıyla aynanın karşısında kendine umutsuzca bakıyordu. Ilık bir duşun hemen ardından elinde kahvesiyle televizyonun karşısındaki koltuğuna kurulmuş magazin izliyordu. Kahvaltı yapmayı yıllardır sevememişti çünkü mutlu bir kahvaltının en az iki kişiden geçtiğine inanıyordu. 19 yaşına bastığı bu günde mesajlarının, arayanlarının ardı arkası kesilmiyordu.

-Mutlu yıllar,Hira.

-Yarınlar senin için çok daha güzel olsun, iyiki varsın. Seni seviyoruz, Hira.

Yüzünde tebessümle okuyordu mesajlarını, gelen aramalara heyecanla cevap veriyordu. Artık 18 ini doldurmuş, yeni yaşında tam bağımsızlık ilan etmiş ve reşit olduğu gerçeğiyle karşı karşıya kalmıştı. Sanki hep bu anın gelmesi için doğumgünlerini heyecanla kutlamıştı. Sanki 19 yaş artık büyüdün demekti. Hira ailesinden ayrı geçirdiği ilk doğumgünü için üzgündü, yine de bu eksikliğin onu ele geçirmesine izin vermedi. Kumral ıslak saçlarını tokayla tutturduktan sonra bir sonraki gelen aramaya cevap verdi, arayan annesiydi.

-'Canım kızım.. İzmirde dahil seni çok özledik, İzmir'in sensiz hiç tadı yok nice mutlu yaşlara iyiki benim kızımsın, iyiki doğmuşsun.' diyerek cümlesini tamamladı. Hira annesinden bir gün bile ayrı kalamayan bir kızdı ve şimdi ondan kilometrelerce uzakta üniversite hayatına alışmaya çalışıyordu. Annesi Sevim alelacele telefonu babası Tolga'ya uzattı. Babası annesinin fırındaki yemeği yakmış olabileceğinden bahsetti ve tüm kalbiyle kızının doğumgününü kutladı. Babası Hira'nın büyüdüğünü ilk defa bu telefon konuşmasında kabullenmişti. 'Bundan sonra verdiğin, vereceğin her kararın arkasındayım, meleğim.' demişti. Hira böyle bir aileye sahip olduğu için mutluydu. Ailesini, İzmirdeki arkadaşlarını,İzmir'i özlemişti. Şimdi pek çok arkadaşıyla yolları ayrılmıştı. Hepsi başka başka şehirlerde, başka hayatlara yelken açmışlardı. Hira İstanbul da yapayalnızdı, kendini hiç böyle yalnız hissetmemişti. Üniversitede bölüm arkadaşları haricinde tanıdığı kimse yoktu bu büyükşehirde. Yine de çok sevmişti burayı, her semti ayrı bir tarih kokuyordu bu şehirde insanı büyüleyen bir şeyler vardı. İstiklal Caddesi'ndeki bu yeni evinde yine de köpeği Daisy ile mutluydu.

Bugün evde oturup gelen bildirimlere bakmak, doğumgünü mesajlarını tek tek yanıtlamak için harika bir gündü Hira da tam olarak böyle yaptı. Saat öğleni geçtiğinde terliklerini sürükleyerek odasına gitti ve anılarla dolu, aşkla dolu o kutunun önünde durdu. Önce derin bir iç çekti ardından yaşla dolan o gözlerini durdurmaya çalıştı. Hira ilk aşk acısını 17 yaşında tattı, çoğu insana göre erken bir yaştı ve aşk acısı çekmek için çok da büyümüş değildi. Ancak Hira buna inanmıyordu, gerçekten sevdiğini, kalbinin nasıl attığını biliyordu bunun yaşla bir alakası yoktu. Kutunun üstündeki işlemelere dokundu. Umut yazıyordu. Evet ilk aşkı Umut'tu ve çoktandır ondan haber alamıyordu. Kutuyu açtığında en üstte duran mektupta ellerini gezdirdi.. Bu bir veda mektubuydu. Geçen sene bugün İzmirdeki evlerinin kapısı çaldığında neşeyle kapıya koşmuştu. 'Umut geldi, Umudum geldi.' -Ailesi her zaman Hira'ya saygı duymuşlardı ve Umut'u seviyorlardı. Umut uzun boylu, iri kahverengi gözleri olan yakışıklı bir çocuktu. Hira için fazlasıyla yakışıklı.- Hira kapıyı açtığında Umut' u göremedi yerde terkedilmiş bir mektup vardı ve mektubun üstünde de Umut'un el yazısıyla yazılmış olan Hira'nın adı.. Hira kapının hemen önündeki merdivenlere çöktü ve mektubu okumaya başladı. Biliyordu şimdi bir yerden çıkacak iyiki doğdun diyecekti ama öyle olmadı.

'Sevgilim..

Ah sevgilim. Yüreğimin ateşi,dinim kadar imanım kadar güvendiğim ey güzel insan. Gözlerine bakmaya doyamadığım, ellerini tutmaya kıyamadığım, biricik Hiram.

Bugün için bambaşka planlarım vardı, seninle İzmir'in en nadide köşesinde başbaşa harika bir doğumgünü kutlayacaktık. İyiki doğdun, Hiram. İyiki benimdin. İyiki bizdik. Biz seninle harika bir ekiptik her şeyden önce, bir bütündük. Ama gidiyorum birtanem ailem ve ben İzmir'i terkediyoruz. Bunları gözlerine bakarak söyleyebilecek gücü kendimde bulamadığım için yazıyorum. Yazmak da çok zor.

Beni affet. Sakın seni terkettiğimi düşünme, hep yanındayım, hep kalbimdesin. Belki yıllar sonra yeniden Hira, belki yeniden..

Sana veda edemem işte bu yüzden 'görüşürüz sevgilim'

Seni çok seven Umudun.'

Hira ne zaman bu mektubu okusa gözyaşlarına engel olamazdı. Mektubu yüreğine bastırır ve ona yakın olmanın yollarını arardı. Evet o yoktu ama onu her zaman kalbinde hissetmişti. Günlerce nedenini sorgulamış, neden gittiğini, neden onu böylesine yarım bıraktığını sorgulamış yine de cevabını bulamamıştı.Onu özlemişti, bunu her hücresinde ölesiye hissediyordu. Hira Umut'un neden gittiğini hiçbir zaman öğrenememişti, o günden sonra da ona ulaşamamıştı. Peki ya gerçekten bir gün yeniden bir araya gelebilecekler miydi? Hira eksik kalan yanlarını Umutla onarabilecek miydi? Yıllar sonra onlar yeniden bir ekip olabilecekler miydi? Hira tüm bu sorularla kendisini acının esir almasına izin verdi, kimseyi onun kadar sevemeyeceğini biliyordu. Yıllar sonra'yı dilemekten başka çaresi yoktu..

                                     

Yıllar SonraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin