jaebum
karton kahve bardaklarını dikkatlice sabitleyip hızlı adımlarımla merdivenleri çıktım. aralık kapıdan içeri girdiğimde bardakları portmantonun yanında kalan küçük taburenin üzerine koydum. havalar soğumuştu ve üzerime kat kat kıyafet geçirmeme rağmen yeterince ısındığımı hissedemiyordum. montumu çıkarıp büyük boğazlı kazağımın içine boynumu saklayarak terliklerimi giydim. jackson' ın evinde ikimizinde eşyaları vardı artık. tıpkı benim evimde de onun eşyaları olduğu gibi. kafamıza estiği gibi davranıyorduk. evlerimizde yakınken kimin kimde kaldığını pek yadırgamıyorduk.
elimde kahvelerle salona girdiğimde onu dikkatle bilgisayarla uğraşırken bulmuştum.
işi gereği birçok grafik hazırlıyordu ve sürekli mailler aracılığıyla anlaştığı firmalara taslaklarını iletiyordu. onun odaklanmış halini izlemek ise son zamanlardaki favori aktivitem gibi bir şeydi. çatık kaşlarının arasında çıkan iki küçük çizgi ve sadece çalıştığı zamanlarda taktığı gözlüklerini başka zaman görmem pek mümkün değildi.
bakır çerçeveli oval gözlüğü küçük burnunun üzerine kaymış, klavye üzerinde serice hareket eden parmaklarıysa hızını kesmeden işine devam ediyordu.
önündeki masaya kahvelerimizi bıraktığımda başını kaldırmadan konuştu.
"gelmişsin meleğim, iki dakikaya ilgileniyorum seninle." dudaklarını dişlemeye başlayıp parmaklarının hızını arttığında gülümseyerek ona yaklaştım. haki kazağımın uzun kollarını bileğimin üzerine kadar sıyırdım. L koltuğun köşesine uzattığı dizlerinin üzerine yerleştiğimde aramızdaki tek engel kasıklarının üzerindeki bilgisayardı. gözlüklerinin ardında kalan koyu irislerini kısaca bana değdirip tekrar önüne indirdi. dudaklarında benim aksime yaramaz gülümsemesi belirmişti.
o işini bitirene kadar usulca oturdum dizlerinde. kahvemi elime almış ara sıra yudumlaması için ona uzattım, yırtık kot pantolonunun açıkta bıraktığı diz kapaklarına işaretler çizdim, geri kalan zamanda ise yüzünü izlemeyi tercih ettim. ama hiç sesimi çıkarmadım. on beş dakika sonra ekranı indirip laptobunu koltuğun diğer ucuna koydu. bitmiş kutu kahveyi elimden alıp masanın üzerine bıraktı ve geri koltuğa yaslandığında beni de belimden çekerek üstüne uzanmamı sağlamıştı. bacaklarım bacakları arasına sıkıştığında çeneme kadar çıkarttığım kazağımın boğaz kısmını boynumu açıkta bırakacak kadar indirdi. uzun parmakları çıplak ensemi kavrayıp ovalamaya başladığında mayışarak göğsüne sindim.
"daha erken geleceğini sanıyordum." dediğinde onu başımı sallayarak onayladım. kapalı kirpiklerimi aralamadan başımı çevirip çenemi göğsüne yasladım.
"youngjae' yi sosyal medyada engellemişsin, iki saat dırdırını çekmek zorunda kaldım." kedi mırıltılarını andırırcasına çıkan sesimi engelleyememiştim, çünkü çok rahat bir pozisyonda ve kolları arasında sıcacık hissediyordum.
ensemi kavrayan elinin birini saçlarım arasına çıkardı, diğerini ise kürek kemiğimin üzerine indirip omurgam boyunca gezindi.
"arkadaşın olması sana hakaret ettiği zaman ona tolerans göstereceğim demek değil. şaka da olsa laflarına dikkat etmeli." ciddiyetle harmanlanan sesiyle kirpiklerimi aralayıp alttan onu izlemeye başladım. dişlerini sıktığı için yanakları içe gömülmüş, çenesi ise öne çıkmıştı. göğsünde dinlenen elimi yüzüne çıkarıp kucağında yukarı kaydım biraz daha. artık başımı onun boyun girintisine saklayabilmenin rahatlığıyla burnumu tenine yasladım.
yeni çıkmış sakallarını turlayan parmak uçlarım hareketini kesmeden konuşmaya devam ettim.
"böyle düşündüğünü tahmin ettiğim için choi' ye de benzer şeylerden bahsettim. o da senin çok düşünceli bir gavat olduğunu söyleyip popoma tekme atarak evden kovdu." erkeksi kıkırtılarıyla göğsü titreştiğinde başımı boynundan kaldırdım ve bembeyaz dişleriyle gerilen dudaklarını izledim pür dikkat.
"arkadaşın fazla kaşınıyor, o tekmeyi fena ödetirim." omzumu silkip alt dudağıyla oynamaya başladım.
"boşver şimdi onu, haftasonu müsait misin?" dudağının üzerindeki işaret parmağıma bir öpücük kondurup kafasını salladı. kalbim küçücük hareketiyle çığlık çığlığa kafesini dövmeye başlamıştı bile. yavaşça nefes alıp ciğerlerimi kademe kademe oksijenle doldurdum.
"o zaman bu haftasonu tamamen benimsin, erteleme istemiyorum." uyarırcasına kaşlarımı çatıp koyu harelerine diktim gözlerimi. belimi sıkıp kalkan göğsümü tekrar kendine yasladı.
"ben her zaman seninin bebeğim, lütfen." daima kısık çıkan sesi sürekli farklı etkiler yaratıyordu vücudumda, şimdi ise alt taraflarda bir yerleri oynatması hiç iyi değildi.
"bebeğim... şunu başka biri söylemiş olsa sanırım yüzüne kusardım," yamuk gülüşü dudaklarında peydahlandığında ardından gelecek olan şey için pek hazır hissetmiyordum.
"peki ben söyleyince ne oluyor?" iç çekmeme engel olamayıp dudaklarımı birbirine bastırdım.
"hareketleniyorum."
×××
❤: 1.029, 💬: 356
@choi: şuraya gece ve gündüz arasındaki ım jaebum değişikliğini bırakıyorum.
bu post ım jaebum'u tekrar yürütebilme vakfı adı altında başlatılan kampanya içindir.
lütfen avukat tanıdığı olan arkadaşlar benimle iletişime geçip can kardeşimin üzerinden buldozer misali geçen yaratığı yakalatmamda yardımcı olsun.
adresi biliyorum, sadece destek ekip lazım. duyurulur..
yorumlar:
ş: çokzel sextape kaçırdık👌
ç:AŞSLELDŞWLDLDKFODKFMXMÇCÇCLODLDŞDŞFLVŞDŞFDŞEOLDKFPELFPD
ü: choi şey kurmuş, jaebum' un bekaretini koruma derneği
↪ b: korunacak kısım kalmamış iştep: çıldırıyorum sldlelkdlekrşelfşeld
markint: YA SEN NAPIYORSUN??
↪p.jnyg: jaebum aradı, postu görmüşler.
p.jnyg: ve jackson bizimle tanışmak istediğini söylemiş, özellikle youngjae'le :dd
v: fight kulüb???×××
260819