✨
Paris'ten döneli neredeyse beş gün oluyordu ve Lisa hala Jackson ile buluşmak için bir girişimde bulunmamıştı. Ona çok ayıp ettiğini biliyordu ama gitmek istemiyordu işte. Jackson'ın yapacağı konuşma gözlerinin önüne her geldiğinde ürperiyordu ve düşündüğü gibi olmaması için dualar ediyordu.
Kızını okuldan aldıktan sonra annesine bırakmıştı. Evde biraz yalnız kalmak kendisi için iyi olabilirdi fakat yalnızlık bile onu kabul etmiyor gibiydi. Sürekli dönen başı, bulanan midesi ve halsizliği artık Lisa'yı ağlatacak duruma getirmişti.
"Jimin ne yapıyor acaba?" diye sordu kısık sesle. Salonda boş boş oturuyor ve kapalı televizyonu seyrediyordu. Onu deli gibi özlüyordu. Her gün şirkette görsede yetmiyordu ve bu özlem boyut atlıyordu her seferinde. Oldukça tehlikeli olan bu durumu ise engelleyecek bir şey yapamıyordu.
Ruhu, kalbi ve mantığı engellemek istemiyordu belkide...
Bir seneyi geçen ayrılıklarında her gün kavruluyordu aşkından ve acısından. Jimin'in de öyle olduğunu biliyordu çünkü gözlerinde görüyordu her şeyi.
Onlar hem birbirlerini çok iyi tanıyan hem de aşkları sönmediği halde ayrılık kapısını çalan çiftti.
Eli karnında gezintiye çıkarken gülümsedi. Aslında gülümsemenin suç olduğunu düşünüyordu bebeğine karşı çünkü iki gün önce kesinleşen kararı onu suçlu duruma düşürsede başka çaresi kalmamıştı.
Aldıracaktı.
O yüzden yüzündeki gülümsemeyi sildi ve ona alışmayı bırakmak adına elini karnından hızla çekti...
Jimin şirkette masa başı işini yapmaya koyulduğundan beri gözleri yorgunluktan kapanmak üzereydi ve başı artık çatlayacak gibiydi.
"Tanrım... Sadece bir panda olmak ve yuvarlanmak istiyorum." sitemini odasında tek başına olduğu için hafifçe bağırarak yaparken tekrar önüne dönmek için yeltendi fakat kapının girişinde duran Lydia'nın attığı şaşkın bakışlarla karşılaşınca irkilip gözlerini pörtletti.
"Sen ne zaman geldin?" diye sorduğunda eli sol göğsünün üzerinde kalbinin ani korkuyla çarpmasını durdurmaya çalışıyordu. Lydia gülümseyip, "Kapıyı iki kez tıklattım ama duymadın." dedi ve içeriye girdi.
Jimin kendisine yaklaşan kadından bakışlarını çekip başını arkaya attı ve sandalyesinde döndü. Lisa'yı özlemişti ve gerçekten görmek istediği tek yüz onun yüzüydü.
Şirketten bu aralar çok erken çıkması canını sıkıyordu. Kesinlikle bir sorun vardı ve bu sorunun ne olduğunu bilmeyen Jimin deliye dönüyordu.
Ciddi anlamda.
Lydia ise geldiği andan itibaren Jimin'in kendisine dönmeyen yüzüne karşı kinini akıtmak istercesine tırnaklarını ellerine bastırdı ve kendine gelmeye çalıştı. Bu adamı istiyordu ve alacaktı.
"Ee.." diyerek konuya giriş yaptığında masanın önünde bulunan koltuklardan birine oturdu ve bacak bacak üstüne attı. Jimin ise gözleri kapalıyken şakaklarına masaj yapmakla meşguldü.
"Çok yorulmuşsun belli."
"Evet, bugün yoğundu bayağı." diye cevap verdi Jimin ve yaptığı işe bir son verip gözlerini açarak Lydia'ya gülümsedi. Bu sıradan, hiçbir şey ifade etmeyen gülümseme bile Lydia'nın kafasında farklı şeyler türetmesine neden olduğunda genç adama bakmaya devam ediyordu. Fark ettirmeden gülüşünden çektiği bakışlarını gözlerine çıkardığında, "Çok çalışıyoruz biliyorsun. E Londra'dan geldiğimizden beri bir kutlama yemeği de yapmadık... Ben diyorum ki, beraber yemeğe mi çıksak?" dedi umutla.
![](https://img.wattpad.com/cover/190384965-288-k731087.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
again ☆ lismin ✓
FanfictionACEMİ YAZILMIŞTIR, MANTIK HATASI BULUNUR VE FİNALİ EKSİKTİR. DÜZENLENMEYECEKTİR. lismin, rosékook Çocuklu ve boşanmış bir çiftin birbirlerine yeniden bağlanması için çokça sebebi vardı. En gerçeği ise hala bitmemiş olan aşklarıydı... »begining:10061...