İLGİNÇ CİNAYET

11 2 0
                                    


Saat 05:41'i gösteriyordu. 19 dakika içerisinde eve varması gerekirken, öylece dalmış ormanın içine doğru bakıyordu. Yanındaki köpek sürekli havlıyor, fakat duymuyordu.Kafasındaki derin düşüncelerden hiç çıkamıyordu. Artık bunun cevabını bulmalıydı. Bu belirsizlik, onu daha çok zor durumda bırakıyordu. Tam 06:00 da evde olması gerekiyordu ama, içindeki ses bugün ona izin vermiyordu.Kararını o anda vermiş, yavaş adımlarla ilerlemeye başlamıştı ormana doğru. İçindeki o tedirginlik yürüdükçe artıyor, sürekli kalbi duracak gibi oluyordu. Adımları bir ileri gidiyor, iki geri geliyordu. Gitmek istemiyordu ama artık bunun bir cevabını bulmalıydı. Aslında yavaş yavaş ilerliyordu. Taa ki, köpeği onu koşturana kadar.
Bu arada güneş, çoktan geceye karışmıştı.

Arabada çıt çıkmıyordu. Çünkü kendisinin uykusuz olduğu yetmediği gibi, Mary de uykusuzdu. Neredeyse 40 saat olmuştu uyumayalı. Artık ikiside dayanamıyordu.
Telsizden her ses geldiğinde uykusundan sıçrıyor, her defasında sövüyordu. "yeter artık yeteeeer" diye isyan ediyordu Mary."Sana yeter be" diye cevap verdi Jones sinirli bir şekilde. "25 dakikadır araba kullanıyorum ve sen sadece uyuyorsun". " Ne yapayım yani? Birlikte mi kullanalım?" diye yanıt verdi Mary umursamazca. ikisinin de gözlerinden uyku akıyordu.

Olay yerindeki herkes, mutsuz ve berbat görünüyordu. Bu kadar erken saatte inceleme yapmak akıllıca değildi ama yapacak birşey yoktu.
Olay yerinde bir klübe vardı. Birçok kişi dışarıda, büyük ihtimalle sadece olay yeri inceleme ekibi içerideydi. Jones kendilerinden önce gelenlere "neler oluyor" diye sordu ortaya. Axel olaya hakimdi."içeride iskelet var, belkide iskeletler. Tahminimizce yıllar önce olan bir yangın. "iskeletlerden kastının, yanarak ölmüş olan kişiler olduğunu söylemeyeceksin, değil mi?" diye sordu Mary, korkarcasına. "Malesef doğru bildiniz baş komiserim, şimdilikte bu kadarını biliyoruz. Olay yeri inceleme kimseyi almıyor içeri. " diye yanıtladı Axel.

"İlginç bir cinayet. Ama bu benim karnımı fena ağrıttı, kramp girdi." dedi Mary Jones'e dönerek. Yüzündeki ifade ekşi bir şey yiyormuşda, yüzünü buruşrurmuş gibiydi. "Her zaman olduğu gibi mi?" diye sordu Jones şaşkınlıkla. "Evet her zamanki gibi. Bir yere oturmak istiyorum." dedi karnını tutarak. Arabanın anahtarını uzattı Jones "arabaya git uyu sen. Ben seni idare ederim." bunu yapmak zorundaydı çünkü bu anlarda Mary çok kötü oluyordu. Anahtarı alıp sallana sallana arabaya gitti. Uykuya ne ara daldığını fark etmemişti bile.

Olay yeri inceleme işin büyük kısmını halledince, kapıda bekleyen polislerin içeri girmesine müsade etmişti. klübe tek odalı, yaklaşık 5x8 mete kare civarındaydı. içerisi yangından kul olmuş fakat hiç bi yerde yıkılma veya bozulma yoktu. sadece siyahtı. İçerisi korkunçtu. bir sürü iskelet parçası vardı ve onların yanarak ölmüş olması ürkütüyordu. 6-7 şişe benzin bidonundan ve iskeletlerden başka hiç birşey yoktu içeride. Yıllar önce yaşanmış olmalıydı ki, içeride koku dahi yoktu. Kulübeye girmeden hemen girişte, toprak ve taşlara karışmış bir madde vardı.Kan olduğuna dair tahminleri vardı ama rengi çamura benziyordu ve belkide çamurdu. Sadece kan olduğuna dair tahminleri vardı.

Saat 09:25 idi. bu saate kadar herkes kendini iyice açmış, dinç hale getirmişti. Bunu yapmakta Jones başarılıydı ama Mary hiç beceremiyordu.
Kapıyı çalmadan içeri girdi Jones. Mary dönen koltuğunda arkasını dönmüş bir şekilde oturuyordu ve gelenin ses vermeden bile Jones olduğunu anlamıştı çünkü kapıyı çalmadan tek giren oydu. Mary de Jones'e aynısını yapıyordu. Elindeki tepside 2 kahve vardı Jones'in. "kahve zamanııı." dedi masanın önündeki karşılıklı duran iki koltuktan birine oturup kahveleri masanın üzerine bırakarak.
Mary bitkin bir şekilde döndü arkasını. "Yeter artık Jones. Yarım saattir getirdiğin 3. kahve ve ben diğer ikisininde yarısını içtim."
"içmek zorundasın Mary. Yoksa uyanamazsın. İçinde şeker namına birşey yok. Uykuna tamamen engel olur."
"olmuyor, olmuyooor. Artık nefret ettim kahveden.Üstelik beni pekte dinç tutmuyor."
"Getirdiğim her kahveden sadece birer yudum alırsan, dinç kalamazsın zaten."
"Ne yapayım yani? ayrıca sen nasıl bu kadar dinçsin? Biz birlikte nöbette değil miydik? Sen hiç nöbet tutmamış gibisin."
"biz uyumayalı tam 43 buçuk saat oldu. ve ben sadece saydıklarımla birlikte toplam 22 kahve içtim. Neredeyse 2 saate 1 kahve düşüyor. Kafein bombası gibiyim."
"Bence tam olarak iğrençsin."
"Hadi bundan da bir yudum alda, sorguya gidelim. Tam buçukta başlayacağız."
Dediğini yaptı, kahveden bir yudum alıp yüzünü buruşturdu . Jones ise kahvesini elinde götürmeyi tercih etti, her zaman olduğu gibi.
[Jones, Mary'nin partneriydi. Günleri hep birlikte geçiyordu.]

HATIRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin