İyi okumalar...
Gecenin en karanlık saatlerinde her zamanki gibi dikilmiş,sigara dumanını içime çekerek havaya bakıyordum.Öyle düşündüğünüz gibi berrak değildi hava.Aksine rüzgarlı ve bulutlarla kaplıydı.Fırtına kopmak üzereymiş gibi esen hava,beni de çekip oradan oraya savurmak istiyordu arsızca.Hemen önümdeki dev ağacın sararmaya yüz tutmuş yapraklarının sabırsızca hareket ettiğini duyuyordum.
Sürekli hareket eden salaş beyaz tişörtüm,buruşuk ve kirliydi.Onu uzun zamandır ütülememiştim ama yıkamayı ihmal etmemiştim tabi ki.Hayatım da bunun gibiydi.Bir ucundan tutuyordum sürekli bir şeylerin ama sürekli eksik kalıyordu.Asla iyi olmuyor,her daim bir çirkinlik yüzüme vuruyordu.Yaşamımdaki o eksik nokta,yokluğunu hissettiriyordu.
Gözümün önündeydi tişörtüm.Üşenmesem onu daha düzgün bir hale sokabilirdim.Ellerimdeydi hayatım,çabalarsam her şeyi düzene sokabilir miydim?
Sonuçta,bilirsiniz,bir tişört bir yaşamın tamamıyla bağdaştırılamaz.
Evimin düz çatısını bir teras haline getirmiştim.Üç tane armut puf koltuk bir daire çizmiş gibi dizilmiş,ortasındaki yer sehpasını çevrelemişti.Kenarlarda duran farklı çiçeklerden farklı kokular,rüzgar aracılığıyla burnuma erişiyor,sigaranın kötü kokusunu ben nefesimi çeker çekmez uzaklaştırıyordu.Yine de ben acı çekmek istermişim gibi ısrarla elimdeki zehri bırakmıyor,çiçeklerin güzelliğine karşı koyuyordum.
Gözüm,sehpanın üstündeki silaha kaydı.Yanında,henüz içine koymadığım şarjör duruyordu.Onun hemen yanında da yarısına gelinmiş bir viski bardağı.
Yapmam gereken bir plan,sonrasında ise kusursuzca sonlandırmam gereken bir hayat vardı.Ellerim ilk kez birinin kanına buluşacağı için oturup düşünerek sarhoş olduğum bu gece,yapacağım şeyin günah olduğunu hatırlatmak ister gibi kasvetli ve sertti.
Havanın ruhumdan pek bir farkı yoktu.O yüzden bir elim cebimde terasın kenarında durmuş,ışıkları yanmayan karanlık caddeye bakarken umursamazdım.Gözlerim kapalıydı,kulağımı etrafıma vermiştim.
İlk kez böyle bir şey yapacaktım,ellerim ilk kez kana bulanacaktı belki ama ruhumun ilk kez kana bulanışı değildi.O yüzden korkmuyordum.Aksine,hevesliydim.Çok fazla,beni korkutan buydu.
Birinin ölmesini hastalıklı bir şekilde istemek,onun ölümünün benim elimden olduğu anı düşleyerek o hazzı kemiklerimde hissetmek bile beni heyecanlandırıyordu.Bu yüzden buradaydım.Hastalıklı ruhumu sahip olduğu heyecandan çekip çıkarmak ve kafa dinlemek için.
Kendimden korkuyordum.Gözlerimi kapatınca kendimle başbaşa kalıyordum ve sanki bir ayna beliriyordu zihnimde.Aynada kendine bakan bendim ve gülümsüyordum.Ellerimde bir bıçak vardı ve dişlerim kana bulanmıştı.Her zaman orada duran,zayıf anlarımda bana göz kırpan bu kişiliğim bana garip bir haz veriyordu.Sert seksin verdiği zevki ruhumda hissediyor gibiydim.Acıyla karışık ama güzel.
Bitmiş sigarayı fırlattım.Birazcık daha rüzgarlı havanın beni sersem etmesine,hala ıslak olan saçlarımı savurmasına izin verecektim ki bir gürültü koptu.
Gözlerimi araladığım anda şimşek çakar gibi olup tüm gökyüzü kırmızıya bulandı bir an ama öyle hızlı bir şekilde oldu ki bunun bir yanılsama olduğunu düşünmüştüm.Bir viski şişesini yarılamamın da etkisi vardı tabi bu düşüncelerimde.
Öyle yüksek bir sesti ki yerimden hoplayarak terasımın demirlerine yaslandım ve etrafa baktım.Gök gürültüsü değildi,yine de hava bundan destek almış gibi daha da kızışmıştı.Bahçedeki kapının kapanma sesi hiç değildi çünkü akşamları orayı kitlerdim.