Hızlı düşünmeye çalışıyordum.Karşımdaki kişi nerede olduğunu bilmeden uyanmış,yaralı ve korkmuştu.Bu yüzden öyle dav-
Alnımdaki silah baskısını artırınca dişlerimi sıktım.Pekala,kesinlikle korkmamıştı.Yaralı olduğu bir gerçekti ama bilinmezlikle uyanan bu adam korkmaktan çok farklı olarak öfkeliydi.Ve eğer birazcık daha yanıt vermeden durursam benim korkmak için zamanım bile olmayacağını düşünüyordum.
"Üstündeki kıyafetlerin,elindeki silahın,bulunduğun evin sahibi.Üstelik yaralarını tedavi edip durmak üzere olan nabzını harekete geçiren kişiyim.Asıl soru,sen kimsin?"
Dağınık sarı kahkülleri göz kapaklarına kadar uzanıyor,kahverengi gözlerinin bir kısmını örtüyordu.Hiçbir duygu okuyamadığım gözleri beni ortadan ikiye bölecekmiş gibi bakıyordu sadece.Silahı tutan ellerinde hiç tereddüt yoktu.Öyle ustaca tutuyordu ki daha önce defalarca kez kullandığına yemin edebilirdim.
"Dalga mı geçiyorsun benimle?" dedi sesini yükselterek.Ne söylemiştim bilmiyorum ama daha çok öfkelenmesine sebep ölmüştüm.
"Lilith nerede?!"
Bağırarak daha çok üstüme gelmesi ile yavaş yavaş geri gitmeye başlamıştım.O ise bozuntuya vermeden öfkeli adımlarla,alnıma dayadığı silah ile üstüme yürümeye devam etmişti.
O silah benim ölmem için değildi!
"Neden bahsediyorsun anlamıyorum!" dedim en son ben de öfkelenerek.Onun hayatını kurtarmıştım ama o bana bir silah doğrultuyordu!
"Lil- ne?Hiçbir şey anlamıyorum!"
Yabancı gözlerini yukarı kaldırıp sabır diler gibi baktı ve dilini çıkarıp dudaklarını sertçe yaladı.Alt dudağına dişlerini geçirip sabırsızca bana baktı.Son demleriydi sanki ama ne yaptığımı,neden böyle davrandığını bilmiyordum!Ona bir şey yapmamıştım ki!
"Lilith!Kötülüklerin annesi,Havva'dan öncesi!Daha sayayım mı yoksa çekeyim mi tetiği?"
Bahsettiği isimlere dair hiçbir fikrim yoktu.Üstelik aklımda tek kalan kısım,son söylediği şey olmuştu.
Hareket etmeyi kestim ve ona çaktırmamakta çalışarak hızlıca etrafa baktım.Bu durumdan kurtulmazsam beni gebertecekti!Tanrım,bir daha asla ama asla yabancılara iyilik yapmayacağım!
Tam o an biri beni duymuş gibi gökyüzü gürledi ve fırsat ayağıma geldi.Karşımdaki yabancı bir an irkilirken o anlık gevşemesi benim için yeterli olmuştu bile.
Hızlıca bileğini tutup havaya kaldırdım ve silah havaya patladı.Daha sonra yaralandığını bildiğim kaburga kısmına sert bir tekme geçirip o inlerken bileğini çevirdim.Silah elinden düşünce silaha bir tekme atıp bizden uzaklaşmasını sağladım ve diğer bir zayıf noktası olan sırtındaki yaraya ayağımla bastırdım.Yabancı inleyerek iki büklüm oldu ve yüzüstü yere yapıştı.Bileğini,sırtının üstüne getirerek ikisine aynı anda tek ayağımla basmış ve o inlerken baskıyı azaltmadan ayaklanmıştım.
"İnsanların iyiliklerine böyle karşılık vermemelisin!" dedim azarlar gibi ama işin aslı,gerçekten de öfkelenmiştim.Ayağımı birazcık daha bastırıp kaburgasına bir tekme daha geçirdim ve yerden kalkmayacağına emin olup silahı fırlattığım yere giderek elime aldım.
Neyse ki şehrin biraz dışında yaşıyordum yoksa demin patlayan silah sesi,başımı derde sokabilirdi.
Yerde acıyla inleyen yabancıya yaklaştım.Tetiği çekip silahı ona doğrulttum.Çıkan sesle gözlerini bana çevirdi ve zorlukla vücudunu yana atıp sırtüstü uzanmaya başladı.Gözlerini benden ayırmıyordu.