Yatakta sağa sola dönüyordu Changbin. Uyku tutmamıştı bir türlü... Etrafına baktı. En pahalı şeyleri kullanıyordu,koskoca malikânede tek başına yaşıyordu ve hizmetinde olan binlerce çalışan vardı...parçalanan ailesinden geriye sadece onlar kalmıştı işte.
Dönüp masanın üstündeki saate baktı 03:58. Üstüne siyah bir kapşonlu kazak geçirdi. Arabanın anahtarı,cüzdan ve telefonunu aldığından emin oldu. Bara gidip kafa dağıtacaktı.
"Sonyee Noona ben çıkıyorum." dedi Changbin.
"Tamam Changbin."
"Bu gece eve gelmem beklemeyin."
Bir an aklına Sonyee'yi nasıl kurtardığı geldi Changbin'in... Sokakta tek başına yürüyordu. Okulda yaptığı haylazlıklar yüzünden evden kaçmıştı. Ve o sırada birkaç adam Sonyee'yi sıkıştırmış parasını almaya çalışıyordu. Changbin adamları dövüp Sonyee'yi kurtarmıştı. Sonyee o zaman yeni evlenmiş ve hamileydi. Changbin onu direk olarak eve getirmişti. Daha sonra da Sonyee onlara borçlu olduğu hissetmişti ve orada çalışmaya başlamıştı.
Aklına gelen eskilerle gülümsedi Changbin. O sırada da bara geldiğini fark etti. Her zamanki yerine oturdu Changbin ve her zamanki gibi Sunmi geldi.
"Selam Changbin."
"Selam."
"Ne istersin?"
"Her zamankinden."
"Peki hemen veriyorum."
"Sağol."
"Çok içme bugün pek boş oda yok. Bilirsin insanlar buraya birilerini becermek için gelir. Yani birini becermiyorsan oda yok kusura bakma yeni kurallar böyle."
"Tamam tamam otelde kalırım kalmadık sizin odanıza."
"Ee sıra sana ne zaman gelecek?"
"Ne sırası?"
"Birini becerme sırası."
"Kapa çeneni!"
"Peki. Şu çocuğu tanıyor musun? Geldiğinden beri sana bakıyor."
"Şu turuncu kafa mı?"
"Evet."
"Hayır tanımıyorum."
"Peki ben gidiyorum iyi eğlenceler."
~=~
"Hadi Felix!" diye söylendi Chan.
"Tamam Chan hyung geliyorum."
"Çabuk ol on saattir seni bekliyorum."
"Tamam geldim."
"Bar aşağıda diye yavaş yavaş hazırlanıyorsun."
"Tamam hyung hazırım."
"İyi hadi gidelim."
"Hyung Kore'ye geldiğim için kendimi tuhaf hissediyorum. Tanıdık ama yabancı bir yer."
"O nasıl bir tanımdır beynim yandı."
"Eheheheh"
"Hadi çok konuşma geç."
"Aww hyung çok gürültülü kulaklarım acıyor."
"Üzgünüm ama sen dedin gidelim diye."
"Tamam hyung tamam."
"İyi sus çok konuşma ben içkileri almaya gidiyorum."
"Tamam hyung."
Felix etrafına bakındı. Tamda masanın önünden siyah kapşonlu biri geçti.
"Felix. Felix?"
"Ha?"
"Dalıp gitmişsin."
"Hyung şey önümden biri geçti de..."
"Ee?"
"Sanırım aşık oldum."
"İlk gördüğün kıza aşık olmamalısın."
"Hyung o kız değil."
"Ne? Oha! Saçmalama!"
"Hyung bak orada." Felix eliyle Changbin'i gösterdi.
"Çocuk sevgilisiyle konuşuyor Felix."
"Sus! Belki o kız değildir! Belki çocuk gaydir!"
"Sende onu istiyorsun zaten."
"Evet ta- HYUNG ÇOCUK BANA BAKTI! HYUNG HYUNG HYUNG! AAAAA!"
"Çocuğa nasıl baktıysan artık."
"Ah o çok tatlı... boyunun kısa olması da çok tatlı."
"Kısa boylu hahahaha."
"Chan hyung dalga geçme hem sende benden kısasın."
"Hey! Sadece 1 santim kısayım!"
"Tamam ben gidiyorum."
"Nereye?"
"Siyah yakışıklının yanına."
"Peki."
Felix,Changbin'in oturduğu yere geldi.
"Selam~"
"Selam."
"Ben Felix."
"Changbin. Yabancı mısın?"
"Koreliyim fakat Avustralya'da doğdum."
"Güzel"
"Sin."
"Ha?"
"Çok güzelsin."
"Teşekkürler."
"Doğrular için teşekküre gerek yok bebek." Changbin,Felix'le uğraşmak istemiyordu fakat Felix ilgisini çekmişti.
"Hmm. Seni tanımak istiyorum."
"Nereden başlamamı istersin?"
"Başla bir yerden tanıt kendini."
"Peki ben Lee Felix ve sana aşığım."
~Sen (mygodchanglix) Felix ol bende Changbin...