Haksızlıklar... Bana haksızlık yapmıyor musun? Herkes birbirine haksızlık yapmaz mı? Sen haksızlık yapmaz mısın? Bir hakim haksızlık yapmaz mı sevdiklerine? Suçlu olduklarını bile bile? Ya bir doktor önce tanıdıklarına yardım etmez mi? Peki ya hastaneye gelen can düşmanı olsa yardım etmez mi?
Herkes ağlarken birilerinin gülmesi haksızlık değil mi ki? Kısalar varken uzunların olması; mutsuzlar varken mutluların olması; birileri gülerken birilerinin ağlaması haksızlık. Peki ya yalnız olmamız, mutsuz veya hayata kırgın olmamız... Hayatın bize yaptığı haksızlıklar değil mi?
Yaşayanlar ölenlere, ölenler yaşayanlara haksızlık yapmıyor mu hiç? Haksızlık yapmıyor mu? Ya kız erkek ayrımına ne demeli? Aynı evin içinde erkek rahat rahat gezip tozarken; iyiliği için olsa bile çözüm bulmak yerine kızı hiçbir yere salmamak ceza verir gibi, sanki doğuştan suçluymuş gibi... Birbirini seven insanlar, birbirinden nefret edenlere haksızlık etmiyor mu?
En büyük haksızlık nedir? Bence yalnızlık; binlerce, milyonlarca birlikte, kalabalığa karışmış insan var; yalnızlığa haksızlık edercesine birlik olmuyorlar mı? Hepsini geçiyorum; sen, ben, biz, siz, onlar kısaca herkes sessizliğe inat olsun diye konuşuyor sanki...
Yalnızlık? Hepimiz yalnız değil miyiz? Hangimiz sevmedik hangimiz sevilmedik hiç yapmacık olmadan kendisi gibi olarak? Herkeste aynı saçma, sahte, kendine ait olmayan hareketler var gibime geliyor. Kendi gibi davranmıyor hiç kimse. Hatta sen bile kendin gibi davranmıyorsundur belki. Etrafımdakiler beni sevsin diyerek kim bilir nasıl biri oluyorsun? Haaa... Belki farkındasın, belki farkında bile olmadan yapıyorsun ama artık farkında olmalısın. Farkında değilsen bile içinde bir mutsuzluk olduğunda anlarsın. Tuzlu kahve hikayesini bilir misin?
"Kısa zaman önce dünyanın unutulmuş, kuytu bir yerinde değil; kalabalık ve güzel bir yerinde zeki mi zeki, akıllı mı akıllı, mutlu mu mutlu bir erkek yaşarmış. Birgün aynı kendisi güzel bir kızla bir yerlere gitmiş. Kızla tam konuşacak cesareti topladığında tam o sırada garson adama "Kahvenizi nasıl içersiniz?" diye sormuş. Çok heyecanlanan adam yanlışlıkla tuzlu deyince herkes şaşırmış ve adama bakmış. Kız şaşırınca adam da hep böyle içtiğini söylemiş ve kahveyi içmiş.
Aradan yıllar geçmiş ki adamla kadın evlenmişler. Çocukları olmuş ve mutlu mesut yaşamışlar. Yıllar güzel güzel geçip giderken bir gün ki gelmiş çatmış adam ölmüş. Eşi bir mektup bulmuş: Adam mektupta ilk tanıştıkları gün yanlışlıkla tuzlu kahve dediğini ve sırf eşi için her gün tuzlu kahve içtiğini yazmış. Kadın gözyaşlarıyla ıslattığı mektubun arkasında bir not daha görmüş: "Seninle bir ömür boyu daha tuzlu kahve içerim." "
Birbirlerini ne kadar sevmişler değil mi? Sen olsan aynısını yapar mıydın? Kendini kandırma ama ben yapmazdım.
Asıl konuya yani en büyük haksızlık olan yalnızlığa gelelim. Nasıl söylesem bu kadar kötü mü? Yalnız kalmaz mıyız sanki? Küçük çocukların karanlıktan korkması gibi korkarız yalnız kalmaktan ve hep yalnız olmaktan. Hayali bir canavarmış sanki yalnızlık... Hayali bir canavar. Peki ya ara sıra kalabalığa haksızlık olsun diye yalnız kalsak nasıl olur? Belki sahil kenarında gece- gündüz belki de dağ başında ıssız bir yerde, belki açık denizlerde... Sen evet evet sen yalnızlığa arkadaş olsan mutlu olmaz mı yalnızlık? Sevsen her zaman birilerini kimse olmadığı zamanlarda yaratanı, yaratılanı sevsen yaratandan ötürü. Unutma ki "Ben ve yalnızlığım seni çok bekledik."
Peki sessizliğe yapılan haksızlıklar. Bir bak, neredeyse hiç susmadan, hiç düşünmeden konuşuyoruz. Hiç susmayan insanlar tanıyorum, kimseyle konuşamazken bile kendi kendilerine mırıldanıyorlar. Haaa... Bi de sessizliğin onlara yaptığı yalnızlığa bir bak hiç onları ziyaret etmiyor. Hiç onların sessiz kalmasını istemiyor onlara haksızlık yapıyor gibi bir açıdan bakarsan. Yere 6 çizersen tersten bakan biri onu 9 göremez mi sanki? Sen nasıl bakmak istersen öyle görürsün. Yanlış mı? Sen nasıl duymak istersen öyle duyar, sen nasıl anlamak istersen öyle anlarsın.Neyi, kimi, nasıl sevmek istersen öyle sever, öyle yaşarsın. Sen teksin ikiz olsan bile aynı düşünmezsin her zaman biriyle bir zıtlık yaşarsın, ayrım olmasa bile elbet birgün ayrım olur? Her zaman susamayız, her zaman evet, her zaman hayır diyemeyiz. Elbet birgün arkasında yürüdüklerinin karşısında durursun.
Düzene inat karşı çıkarsın, sanki düzene haksızlık yapmıyormuş gibi... Tamam! Düşünce özgürlüğü var; kimsenin zoruyla birşeye inanamazsın gerçekten istediğin zaman... Sonunun kötü biteceğini bile bile devam edersin zıtlık yapmaya. Kendin olduğun yapmacık olmadığın o gün sonunda ne olursa olsun belki en mutlu günün o günün olur. Plastik olursun, yapmacık. Etrafındakileri düşünüp onlara göre yontulmak, etrafındakilere kendini sevdirmek ya da nefret etmek çok kötü ve büyük bir haksızlık. Boşver sen kendin ol.
Sonuçta tekrar yalnızlığa dönersek uyurken bile yalnız değil miyiz? Bunu anlaması çok mu zor? Herkes çok mu salak yoksa mutlular çok mu akıllı? Unutma ki ölürken yalnız olacaksın. Etrafındakiler faydası olmadığını, kalabalıktayken bile yalnız olduğunu anlayacaksın. Kimse kendi hissettiklerini söylemiyor, etrafındakilerin duymak istediklerini söylüyor. Komik olan şu ki bunu yaparken mutlu olmayı bekliyorlar.
Ben karar verdim en büyük haksızlığı biz kendimize yapıyoruz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Haksızlıklar...
Non-FictionHaksızlıklar... Bana haksızlık yapmıyor musun? Herkes birbirine haksızlık yapmaz mı? Sen haksızlık yapmaz mısın? Bir hakim haksızlık yapmaz mı sevdiklerine? Suçlu olduklarını bile bile? Ya bir doktor önce tanıdıklarına yardım etmez mi? Peki ya hasta...