Zor Durum Part 1

10 2 0
                                    

“İnsanlık” yazın. Boşluk bırakmayın. Hiç bir yere göndermeyin. Bırakın sizde kalsın.

***************************

O gece eve geç dönmüştük. Güzel geçmişti. Şimdi ise ailecek kahvaltı masasında kahvaltımızı yapıyorduk. Sabah daha yedi buçuktu. Herkesin işe gitmesi gerikiyordu ve tabiki benimde. Hepimiz aynı şirkette çalışıyorduk. Şu sıralar şirketin durumu iyiydi ama hemen batabilirdik.

Önümdeki portakal suyumu içerken, Damlayla göz göze geldik. Herzamanki gibi yine kötü kötü bakıyordu. Hayır anlamadığım bu kız neden böyleydi ki? Şuan daki yüzü anca parayla düzelir. Tam bir alışveriş manyağı. 'Kalk alışverişe gidiyoruz' desem koşa koşa gelir. Sanırım onunla biraz ilgelenmem gerekecekti...

Rüzgar tarafından  dürtüldüğümde, bana 'ne oldu?' dermiş gibi bakıyordu. Ona 'sorun yok.' dermişcesine başımı sallayıp yemeğime devam ettim. Ay onu bunu bırakında bu akşam tatile gidiyoruz. Oraya ikinci gidişim olduğu için, biliyordum az çok oraları.

Yemeği hızlıca bitirip odama koştum. Küçük çocuk gibi yüzüm gülüyordu şuan. Bavulum daha hazır değildi. Dolaptan bavulumu çıkarıp içine herşeyimi koydum. Rüzgarın orada bir süprizi falan olacağını söyleyince  gece elbisesi falan da koydum. Ve tabiki topuklu ayakkabı, makyaj malzemeleri...

Sonra işe gidiceğim için, altıma fazla kısa olmayan bir etek üstüne bir bluz giyip saçlarımı açık bıraktım. Göz altarıma vondaten sürdükten sonra dudağıma nemlendirici sürüp odadan çıktım ve o an sert bir şeye çarptım. Rüzgarın vücudundan başka sert bir şey var mı acaba? Odun olduğunu nasılda heryerden belli ediyor. Burnum acıdığı için sinirle burnumu tutup ona baktım. Gülüyordu.

-Hem burnumu kırdın hemde gülüyor musun sen?

-Boyum kısa ben ne yapayim kızım? Zaten fındık kadar bir şeysin. Dikkat et sen bu kafayla her yerde ezilirsin benden söylemesi. Dur bir burnuna bakiyim.

Diyip burnuma baktı. Burnuma küçük bir buse kondurup, vücudumu iyice bir süzdü. Rahatsız bir şekilde kıpırdanırken, omuzlarımdan tutup beni odaya çekiştirdi.

-Sen beni o etekle katil yaptırıcan herhalde. Kızım o nasıl bir etek, hatta dur bu etek mi?

-Fazla abartıyorsun Rüzgar, alt tarafı etek işte. Her etek böyle.

-Eteklerinin çöpe gitmesini istemiyorsan sus bir an önce.

-Ya zaten...

-Kes sesini.

Ona bıkkınlıkla bakarken dolaptan ne seçeciğe baktım. Askılının altına pantolan mu vericek derken tamda tahmin ettiğim gibi onları verdi. Üzerinede ceket, muhteşem. Yani değil.

-Al bunları giy, saçlarını da topuz yap sonra birlikte çıkarız.

-Senin bu kıskanç hallerin benim ölme sebebim gerçekten ya. Bu ne?

-Ölmeli mölmeli konuşma sakın bir daha. Hem o etekle yüz kişi bakardı sana. Bunu nişanlın oşarak göze alamam, anlıyor musun? Şimdi çok konuşmadan giy onları ve çık. Hadi güzelim.

Diyip moral öpücüğünü de verdikten sonra odadan çıktı. Üzerimi giyip saçlarımı topuz yaptıktan sonra çantamı alıp evden çıktım. Rüzgar arabaya yaslanmış sigara içiyordu.

Arabaya doğru yaklaşırken bana bakıp üzerimi tekrar süzdü. Bu sefer yüzü memnun olmuş gibiydi. Gülerek ön koltuğa otururken o da yerine geçip çalıştırdı arabayı. Arkamızdan da Damla geliyordu.

AMNEZİAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin