Bölüm 2

12 1 0
                                    

Ayşe'nin beni dürtmesiyle irkilmiştim. Az önce tedirgin ve aşırı derecede rahatsız hissederken falcı kadını bulmak umuduyla sokakta bakınırken kendimi Ayşe ile oturduğumuz masada buldum. Şaşkınlıktan ağzım açık bir şekilde boş boş Ayşe'nin suratına bakıyordum. Olayları anlamakta güçlük çekiyordum. Biraz önce sokaktayken şimdi masada oturuyordum. "Yine nerelere daldın bakalım? Birkaç dakikadır boş boş falcı kadına bakıp duruyordun." dedi Ayşe. Kalp atışlarım hızlanmaya başlamıştı ve nefes almakta güçlük çekiyordum. Masanın altında ayaklarım titremeye başlamıştı ve biraz sonra da neredeyse bütün vücudum titremeye başlayacaktı. Gözlerim dolmaya başlıyor ve sanki gözüme bıçaklar saplanıyordu fakat bir damla yaş bile akmıyordu gözlerimden. Zar zor yutkunuyordum. Çantamı aldıktan sonra yaşanılanların yarattığı şoktan dolayı Ayşe'ye bir şey diyemeden hızlı bir şekilde lavaboya doğru ilerledim. Kapıyı titreyen ellerimle zar zor açıp içeri girdim ve kapıyı kapattıktan sonra sadece birkaç adım atabilip dizlerimin üzerine çöktüm ve ellerimle yüzümü kapatıp ağlamaya başladım. Neydi bu şimdi. Bir korku filmi ya da gerilim filminin içine mi hapsolmuştum. Antidepresan kullanmayı bırakalı neredeyse bir yıl olmuştu. Halüsinatif etki yaratabilecek herhangi bir şey de kullanmıyordum. En son bir yıl önce babamın ölümünde bu şekilde ağladığımı hatırlıyorum. Sanki ruhumdan parçalar koparılıyor ve tekrar ve tekrar bu acıyı çekmem için birleştiriliyordu.

Lavabonun giriş kapısı aniden açıldı. Ayşe içeri girdiğinde beni bu halide görünce hemen yanıma koştu ve ellerimi yüzümden uzaklaştırıp ağlamaktan kızarmış gözlerimin yaşını sildi. "Yavrum ne oldu, anlat bana." diyebilmişti beni yerde ağlar bir şekilde bulunca. "Sami abiyle mi alakalı?" dedi. Sami abi, yani babam. Biriciğim. Ne zaman kendimi kötü hissetsem, beni güldürmek için çeşitli soytarılıklar yapan can parçam. Ayşe'nin Sami abiyle mi alakalı demesinin sebebi yarın babamın ölümünün birinci yıl dönümü olacak olmasıydı. Ayşe'nin gözlerinin içine yalvarır bir şekilde bakarak bütün bunların yaşanmamış olmasını diliyordum. Falcı kadın, yaptığı konuşmalar sokağa çıkmamız ve kadını arayışımız... Hiçbirinin yaşanmamış olmasını istiyordum. Ayşe kollarımdan tutup beni zorla ayağa kaldırdı. Ayakta durmakta zorluk çekiyordum. Çeşmeden akan suyla elini ıslatıp yüzümü sildi fakat ben ağlamaya devam ediyordum. "Biliyorum, yarın Sami abinin doğum günü. Eğer kendini kötü  hissettiğini söyleseydin hiç dışarı çıkmazdık ve sana gelir beraber vakit geçirirdik evde." dedi başımı omzuna yasladığında. Sırtımı sıvazladı ve titrek bir sesle "Biliyorum ailenden geriye hiçkimsen kalmadı fakat her ne kadar kan bağımız olmasa da ben de senin ailenden birisi sayılırım. O benim de babam gibiydi." dedi ve başımı omzundan kaldırıp ona baktığımda gözlerinin dolduğunu fark ettim. "Sadece, sadece bu acıyı  tek başına sırtlamamani istiyorum. Biz kardeş gibiyiz. İçinde kopan fırtınaları saklamanin sana bir faydası dokunmaz." dedi ve sıkıca sarılıp teselli etmek icin sırtıma iki kez eliyle vurduktan sonra yüzünü yıkamak için aynaya döndü. Çeşmeden akan suya kitlenip kalmıştım. Düşüncelerim de bir nevi yoğun  bir akışa sahipti. Yaşanılanlar gozumun önünden  bir çırpıda geçiyor  ve ben bunları nasıl açıklarım ya da gerçek  olup olmadığını  nasıl  anlarım hiçbir  fikrim yoktu. Kitlenmişim.

Ayşe'ye Kendimi biraz daha iyi hissettiğimi belli etmek ve buradan gitmek için konuşmayı denedim. "E-eve gidelim." demeye gücüm yetmişti. Zaman geçtikçe olayın şokunu  atlattığımı ve sanki bir asır boyunca dondurulmuş olan bedenimin yavaş yavaş çözüldüğünü hissedbiliyordum. Kelimeler boğazımda  düğümlenip kalmak yerine teker teker dökülmeye  başlamıştı artık. Sadece nereden başlayacağımı bilmiyordum. Kapıyı çıkmak için açtığımızda karşımızda  bizi yine kasadaki çocuk karşıladı. Dejavu yaşıyordum. "Efendim, içeriden ağlama sesi duyunca endişelendim. Umarım bir sorun yoktur." sorusunu yöneltti bize. Ayşe soğuk bir şekilde "Hayır, bir sorun yok." cevabını verdikten sonra bana dönüp "Burada bekle Banucuğum, hemen geliyorum." dedi ve hesabı ödemek  için kasiyerle birlikte kasaya doğru ilerlediler. Kasa lavabonun çıkışından solda kalıyordu. Az önce  oturup kahve içtiğimiz geniş kısım  ise biraz ilerledikten sonra sağ  taraftaydı. Karşımda bir ayna, ben ise bu aynaya kitlenmiş bir vaziyetteydim. Gözlerimin yeşil  olmasıyla birlikte kızarıklık daha da dikkat çekici  hale gelmişti. Çantamdan kuru mendil çıkartıp burnumu sildim. Ayşe yanıma geldiğinde onun da çantasını almak için oturduğumuz  yere geri dönmemiz  gerekiyordu. Korkuyordum. Adak olarak kesileceğini bilen bir kurban gibiydim. Durum hee ne kadar beni rahatsız  edip korkutsa da kafamdaki soru işaretlerine cevap bulmak ve içimin rahatlaması için içeri, falcı kadının olduğu yere gitmem lazımdı. İçeri girdiğimizde falcı kadın sırtı bize dönük bir çocukla beraber konuşuyordu. Her şey sıradan gözüküyordu. Hatta kısa  bir süreliğine  ne olduğunu anlamak için bize baktı ve sonrasında çocukla sohbetine geri döndü. Yüzünde beni tanıdığına  dair herhangi bir belirti yoktu. Sadece şunu  söyleyebilirim. Her ne kadar kadın o an için bize ilgisiz gibi gözükse de kafeden çıkmak  için ilerlerken bakışlarını hissedebiliyordum. Son bir kez arkamı döndüğümde kadının deftere yine bir şeyler karşıladığını gördüm ve içim bir nebze olsun rahatladı. Kafeden çıktığımızda Ayşe "Sende kalayım bu akşam, marketten bir şeyler alıp beraber laflarız. Hem senin için de iyi olur. Ne dersin?" dedi. "Ama sen bu akşam Ali ile buluşacaktın." dedim. Ayşe aniden durdu ve şaşkın bir şekilde suratıma bakıyordu ilerlediğimiz dar sokakta. "Sana söylediğimi bilmiyordum." dedi. Aslında söylememişti de. Sadece bu konuşmayı daha öncesinde yapmıştık ve Ayşe'nin bundan haberi yoktu. "Eve geçelim sana anlatmam gereken bir şey var." diyebildim ve Ayşe'yle kol kola girdikten sonra evin yolunu tuttuk.

Eve girdiğimizde Mısır bizi karşılamıştı. Sevda papağanım, ailemden kalan tek canlı, can yoldaşım. Ne zaman kapının  açıldığını duysa benim geldiğimi anlayıp neşeli bir şekilde  öterdi hep. Ayakkabılarımızı çıkardıktan sonra salona geçtik. Ayşe "Hemen geliyorum." dedikten sonra üzerine rahat bir şeyler giymek için benim odama geçerken ben de Mısır'ın kafesine doğru ilerledim. Beni görmenin sevinciyde kafesinde bir o yana bir bu yana atlayıp duruyordu. Mısır'a birkaç kez öpücük attıktan sonra üzerimi  değiştirmeye halim olmadığından kendimi kanepeye attım. Biraz sonra da Ayşe benim pijamalarimdan birini giymiş ve elinde içmem için getirdigi suyla birlikte odaya girdi ve bir sehpa çekip  yanıma oturdu. "Neler oldu, anlatmak ister misin?" dedi. Ne diyeceğimi bilmiyordum. Anlaşlan bu akşam yaşanılanları sadece ben yaşamıştım. Olanları anlatmaya başladığımda tekrardan antidepresana başladığımı düşünebilirdi. Kuvvetle muhtemel dediklerime inanmayacak ve bana öyle geldiğini söyleyecekti. Kafede yaşanılanları anlatmaya başladım. Kadınla konuşmamı, dediklerini ve kafeden çıkmamızı. Hesabı ödeyişini ve kadının ortadan kayboluşunu. Ayşe bunları dinlerken tedirginliğini saklamak için gülümsüyordu. Kolay kolay yalan söylemediğimi bildiğinden fakat böyle bir şeyin yaşanmadığını düşündüğünden beni yalancı konumuna koymak istemiyordu fakat anlattıklarıma da inanmak istemiyordu. "Yorucu bir gün geçirmişsindir ve yarın da Sami abinin doğum günü. Onun etkisidir. Duygusal olarak çok  yüklenmişsindir kendine canım." dedi ve ellerimden tutu. "Antidepresanlara tekrar başladıysan bana söyleyebilirsin. Çekinme benden, her şeyi anlatabileceğini ve üstesinden gelebileceğimizi biliyorsun Banu." dedi. "Hayır, sadece..." diyebildim fakat ne kadar ısrar etsem de Ayşe'nin bu anlattıklarımı kabul etmeyeceğini anlamıştım. "Bilmiyorum, belki de biraz uyusam iyi gelecektir." diyebildim fakat Ayşe'nin bakışlarındaki tedirginlikten bir şeylerin  yolunda gitmediğini ve onun da bu durumdan rahatsız olduğunu  sezebiliyordum.

Ayşe salonda yatacaktı. Birer tane battaniye ve yastık verdikten sonra buruk bir şekilde "İyi geceler ve yanımda olduğun için teşekkür  ederim." diyebildim. O da kafasını onaylar bir şekilde sallayıp "Lafı bile olmaz, sen yeter ki bir sorun olduğunda dile getir." dedi ve ben de uyumak için odama çekildim. Yastığa kafamı koyduğumda bu akşam yaşadığım şeyler aklımda tekrar ve tekrar canlanmaya başladı fakat sürekli bir kısımda takılıyordum."Azunsos ked nalkomizi." bu sözcükler kafamda bozuk plak misali tekrar ediyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 05, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Yükseliş AyiniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin