Gördügüm goruntuler kafamı karıştırmıştı. "Dev kurtlar kabilesi" kulağa saçma gelebilir ama görüntüler çok gerçekçiydi.
Asıl aklıma takılan kurt bana Metehan dedi. O kurt adımı nerden biliyor ve benim adım gerçekten Metehan mı. Adım Metehan sa soyadım ne ailem kim ...
Bir an kafam patlıyacak sandım. Kafamda bir sürü soru vardı ama hiçbirini yanıtlıyamıyordum.
Ama çıkarılacak tek bir sonuç vardı o da batıya gitmem gerekiyordu. Ama o kurt batı derken nereyi kastetmişti. İstemsizce durdum. Önümde dik bir patika vardı.
İleride muhtesem bir şekilde tasarlanmış binalarla dolu bir şehir vardı. Oraya gidip o kurdu arastırmam lazımdı. Şehrin merkezinde yirmi metrelik bir saat kulesi vardı. Saat kulesinin yukarı tarafına uzanan bir cadde vardı. Yan tarafındaysa kocaman bir park. Aşağı tarafında yüksek binalar vardı.
Şuan yapabileceğim en iyi şey şehire gidip hem konaklıyacak bir yer aramak hemde Lupa nın kim olduğunu araştırmak.
Güneş batmaya başlamıştı. Patika dikenli otlarla doluymuş. Tabi ben bunu zor yoldan öğrendim. Patikanın daha yarısına gelmiştim ki artık yürüyecek halim kalmamıştı. Baldırlarım yırtılmış kanlar akmaya başlamıştı.
Hava da kararmaya başlamıştı o yüzden düzlük bir yer aramaya başladım. Otlardan kendime bir yatak yaptım. Tabi ne kadar yapabildiysem.
Gözlerimi kapattığımla uyumuşum. Patika da yaptığım yatağın üzerinde uyuyordum. Bir yılan bana doğru geliyordu.
Birden gözlerimi açtım. Bir yılan bana doğru geliyordu. Hemen ayağa kalktım. Yılan çalıların arasına kaçtı. Öne doğru bir adım attım. Bir ses geldi.
"Sen Metehan mısın ?"
"Sen de kimsin"
Yılan çalıların arasından çıktı." "Metehan sen misin ?"
Bir... burada nere böyle. Boks salonu mu ?
Sağ tarafta bir sürü silah vardı. Palalar, kılıçlar, bıçaklar ve daha bilmediğim çeşit çeşit silah duruyordu. Sol tarafta da zırhlar, miğferler, kalkanlar. Hepsi özenle dizilmişti. Altından yapılanlar solda, bronzlar ortada ve demirden yapılanlar sağdaydı. Tabi gerçekten altından, bronzdan ve demirden yapıldıysa.
"Onlar imparatorluk altını diğeri ilahi bronz ve o da çelik"
Birden arkamı döndüm "Lupa"
"Erbüke gelmiş demek"
"Erbüke kim"
"Kendi anlatır sana. Şimdi onu boşver ben ve askerlerim savaş içindeyiz. Yılanla birlikte önce İmroz' a git ve Şahmeran'ı ikna et ve ordusunun bir kısmını al ve kurt kampına git. Fazla vakit kalmadı her geçen dakika daha fazla asker kaybediyorum. Çabuk ol"
Gözlerimi açtım yine aynı patikadaydım yılanda baş ucumda duruyordu.
"Sende kimsin"
Arkadaşlar lütfen votelerinizi esirgemeyin ki bende daha istekli oluyum düşunceleriniz istek ve şikayetleriniz için özelden veya yorum atarak dile getirebilirsiniz
