~BEYAZ~

40 6 10
                                    

...Sesler geliyordu kulağıma. Net olmayan, boğuk ve anlamsız kelimeler kulağıma çarparak başımı feci derecede acıtıyordu. Nereden geldiğini kestiremediğim seslerdi bunlar. Gözlerimi açmaya çalıştım ama bir türlü başaramadım. Sanki göz kapaklarım dikilmiş gibiydi. Açmaya çalıştıkça yırtılıyormuş gibi acıyordu. Vücuduma ait hiçbir uzvu hareket ettiremiyorum. Sadece kulaklarım uğultuları algılıyor ancak anlamlandıramıyordur.

   Bir elin omzuma değdiğini hissettim. O eli hissetmemle vücuduma çökmüş yorgunluğun ağrısı beni harekete geçirdi. Vücudumun tek isteği buymuş gibi gözlerim fal taşı gibi açılırken acı ile inliyordum. Sakin olmamı söyleyen sesi işittiğim an bana dokunan eli sahibi olduğunu anladım. Bir an her şey daha da netleşmişti. Ben hastanedeydim. Yaşadığıma halen inanamıyordum. Demek operasyon başarılı geçmişti. Korkularım boşunaydı. Etrafımda gülümseyen gözler ve ağızlar vardı. Artık kesindi iyiydim. Beni güçsüzleştiren tümörlerden kurtulmuştum. Sürekli o beyaz ve buz gibi duvarları, sıkıcı aletleri, şade çarşafları ve hep bilindik steril kokuları duymaktan çok usanmıştım. Hem benim en sevdiğim renk maviyken beyaz bunaltmıştı. Mavi denizdi, okyanustu, gökyüzüydü, huzurdu, dışarısıydı, nefesti ve güzeldi. Ben artık mavi olacaktım. Dinlenmemi söyledi beyaz giysili adam ona minnet duyan gözlerle bakarken ben. Gözlerimi kapamaya korkuyordum. Rüya olmasından, uyanmaktan korkuyordum. Eğer rüya ise sonsuza kadar uyumaya razıydım bile. Ama değildi. Kalbim hızını arttırmaya başlamıştı. O da biliyordu bittiğini. Dışarıda atmak için... Derin bir nefes aldım. Zor da olsa acılarıma rağmen gülümsedim. Sakince nefes verdim. Artık vücudum daha güzel olacaktı. Morluklar geçecekti. İğne daha fazla vücuduma girmeyecekti. İştahlanarak yemek yiyebilecektim. Canım isteyebilecekti. Çünkü artık mutlu olacaktım. Hep gülecektim. Gülemadiğim günler adına gülecektim. Hemen iyileşip dışarı çıkmalıydım. Kuşların özgürce uçuşlarını görmek, ağacın yapraklarının rüzgara karşı koyan hışırtısını duymak, insanların sürekli hareket halinde koşuşturmalarını izlemek, güneşin doğuşunun güzelliklerine ve batışının harikuladeliğinin dağlar ve bulutlardaki tonlarına istediğim zaman şahit olmak istiyordum. Bazen yorgun oluyor ve bedenimi kaldıracak güç bulamıyordum. Bazense kemoterapide zamanımı harcamaktan hayata ayak uyduramıyordum. Yedi yaşımda başlayan keman aşkıma bu sebeple ara vermek zorunda kalmıştım ve artık umut kıvılcımları yanıyordu. Üflemeli, harlamalıydım kıvılcımın büyümesi için. Parmaklarıma neşe dolmuştu bir anda. Onlar da özlemişti belki de zarif kemanın üzerindeki ince telleri okşayarak çıkan sesin hazzını hissetmeyi. Yayın tellere sürtünerek söylediği şarkıya eşlik etmeyi belki de. Keman çalarken şarkı söylenmesine gerek kalmadan zaten mırıldanır kendisi. Onu özel yapan da budur. Benim aşkım da bu neden ile başladı.

Düşüncelerimden arındıran ses kuşağımda yankılanıverdi. "Pıt.". Yastığıma düşen özlem gözyaşım yanağımdan süzülürken yastığımda son bulmuştu bile. İnsan üzülürken ağlamaz sadece. Ben mutluydum. Mutlulukta ağlatır bazen. Kulağım başka bir sesi algıladı hemen. Kapı açıldı ve annem geldi. Yaşlarla dolu gözleri kızarmıştı ama gülümsüyordu. O da mutluluktandı. Öyle olmalıydı. Gözlerinin çevresindeki her bir çizgi umut, sevinç ve zaferdi. Annem beni almaya gelmişti. Hâla çok güzeldi. Beş yaşında bıraktığım gibiydi ve aradan tam sekiz yıl geçmesine rağmen. Artık anlamıştım. Ne uyuyacak ne de uyanacaktım. Anneme gülümseyerek beni bir daha bırakmamasını söyledim. Elini asla bırakmamak üzere tuttum. "Artık özgürsün." dedi annem. Dünyayı ardımda bırakacak ve daha güzeli için alışık olduğum renge doğru ilerleyecektim. Beyaz, sanki bu sefer daha güzeldi. Çünkü toprak bedenime sarılacak ve ruhumu özgür bırakacaktı.

SON...

Merhabalar umarım beğenmişsindir. Bunu yayınlarken gerçekten çok heyecanlıydım. Lütfen oyunu belirtir, yorum yapar ve paylaşır mısın? Eğer yaparsan çok memnun olurum😊

BEYAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin