au/ra - medicine
Avuçları arasındaki her şey yavaş yavaş daha garip bir hal almaya başlamışken Kim Taehyung direnmeye çalışıyordu. Biricik eski sevgilisinin aniden ortaya çıkışı onu hala şaşkınlıklara sürüklerken sadece alışmaya çabalıyordu.
Okul çıkışlarında onu siyah motoruyla almak için geliyordu. Şu herkesin zamanında hayran hayran baktığı siyah motoruyla. Sonra da birlikte Hoseok'un ailesinin eskiden kaldığı eve gidiyorlardı. Su yeşili saçlı çocuk bir süredir kendi evine gitmiyordu. Ailesinin de bu durumu pek umursadığı yoktu zaten. Bu yüzden onlara söyleme gereği bile hissetmemişti bir süre evde olmayacağını.
"Rahatına bak. Zaten her şeyin yerini biliyorsun. Her şey eskisi gibi. Hala aynı, tıpkı gitmiş numarası yapmadan öncesi gibi." Jung Hoseok güzel parmaklarıyla kuzgun siyahı saçlarını geriye doğru attırırken konuştu. Sesinden pişmanlık damlıyordu ama artık çok geçti. İkisi de bunun farkındaydı. "Sana yardım edebilirim diye ummuştum ama daha da beter ettim. Ama ne diyebilirim ki... Ben kötülüklerin en beterini yapmışım. Kurtuluşum olmaz."
Kim Taehyung sessiz kalmayı tercih etti bu cümlelere karşılık. Hala ona ne demesi gerektiğini bilmiyordu. Hala ne yapması gerektiğini bilmiyordu. İçi gidiyordu ya yine bir şey olur da onu kaybederim diye, ama acımak da istemiyordu artık ona o çoktan acımayı bırakmışken.
Derin bir nefes aldı. "Bir şeyler yiyeceğim, istersen beraber yiyebiliriz." dedi mavi boyası artık su yeşiline dönmüş saçlarıyla Kim Taehyung. Bakışlarını ondan uzağa çevirerek konuşmuştu. Gözlerine bakmak hala garip hissettiriyordu ona. İlk zamanlarını hatırlatıyordu ona. Bütün bu saçma olaylara bulaşmadan çok öncesini. İlk günlerini...
"Olur." diye fısıldadı Hoseok.
Dolapta olan malzemelerle hemen basitçe bir şeyler hazırladılar kendilerine. Amaçları sadece karın doyurmaktı. Zevk almak için yemiyorlardı. Hele Taehyung... Yemek yemeyi asla sevmezdi. Ama ihtiyaçtı sonuçta. Mecburdu.
Sessizlik içinde yediler. Sadece kaşık ve çatallarının tabağa çarpma sesi yankılanıyordu koskoca evde. Taehyung o an çok yalnız hissetti. Bir zamanlar her şeyini bildiğini sandığı kişi şimdi karşısında duruyordu ama tanımıyordu onu. İkisi de bu süre zarfında çok değişmişlerdi. Şimdi birbirlerinden eski hallerine çabucak dönmelerini elbette bekleyemezlerdi. Yaşanan çok fazla şey vardı. Görmezden gelinemeyecek kadar fazla ve kalp kırıcı.
Taehyung gürültülü bir şekilde yutkundu ve kaşığı ani bir hareketle tabağına bıraktı. Gözleri... Gözleri acıyordu. Ağlamak için sızlıyorlardı resmen. Yaptıklarına ve düştüğü şu saçma duruma zırıl zırıl ağlamak istiyordu.
Kaşığın düşüş sesinden dolayı birden irkilen Jung Hoseok bakışlarını yavaşça kaldırdı ona doğru.
Gözleri dolmuş olan eski sevgilisini o kadar kırılgan görünce ürperdiğini hissetti. Onu bu hale o getirmişti. Kendini suçladı bir kez daha, sanki hiç yapmıyormuş gibi.
Hıçkırdı Kim Taehyung. Omuzları titreşti. Bakışları önüne düştü. Ve gözlerinden birer damla yaş firar etti. Tutamadı hiçbir damlayı Hoseok. İçi parçalandı onu öyle görünce. Tüyleri diken diken oldu birden.
"Taehyung," diye fısıldadı. "Yalvarırım. Yalvarırım ağlama. Gidelim buralardan. Söz veriyorum bir daha yalanlar olmayacak. Yemin ederim bir daha asla ağlatmayacağım seni. Hiçbir gözyaşının sebebi olmayacağım bir daha asla."
"Sen..." Hıçkırık. "Sen bana iyi gelmezsin. Sen beni mahvedersin Hoseok. Bir kez güvendim ama şu halime bak. Mahvoldum ben. Beni bitirdin sen, beni yürüyen bir harabeye çevirdin. Öldüm ben..."
Hoseok oturduğu sandalyeden kalkarak Taehyung'un oturduğu sandalyenin dibine çöküverdi çabucak. İnce parmaklarını kavradı sımsıkı.
"Yemin ederim. Yemin ederim bir daha asla... Asla böyle bir şey yapmayacağım. Sadece... Benimle gel." Taehyung başını salladı hızlıca. "Yapamam, Yoongi burada. Onu bırakamam. Senin bana yaptığın vicdansızlığı ona yapamam ben."
"Şu an zaten ona acı veriyorsun Taehyung. O burada olduğumu biliyor. Yaşıyor olduğumu ve senin her akşam benimle kaldığını biliyor. Onun canını çoktan yaktın sen, güvenini sarsarak." Su yeşili saçları olan genç çocuk duyduklarının yüreğine yaptığı ağırlıkla bir hıçkırık daha koyuverdi. "Hep birilerini suçluyorsun Taehyung, ama kendi hatalarını asla görmüyorsun sen. Bencilsin sen, ama seni seviyorum. Seni her halinle seviyorum ben."
Yavaşça dizleri üzerinde yükseldi Hoseok. Bu haliyle sandalyede kambur ve çökmüş bir şekilde oturan Kim Taehyung'un dudaklarına erişebiliyordu kendisininkilerle.
Sakin hareketlerle uzandı ona doğru. Dudaklarını sürttü güzel sevgilisininkilere. Tuzluydu dudakları. Gözyaşları yıkamıştı onları.
Sonra sakin hareketlerle öptü dudaklarını. Bir seneden uzun süredir hasret kaldığı o tattı işte.
Kim Taehyung'un kalbi vicdan azabı içerisinde yanmaktaydı. Ancak kendini o yumuşak öpüşlere karşılık vermekten alıkoyamıyordu işte. Kendini mahvetmek istedi. Sırf bu yaptığı yüzünden kendini öldürmek istedi birden bire.
Kendisinkiler aksine yolunmamış ve düzgün dudakları öperken Taehyung mahvoldu saniyeler içerisinde. Kendi kendini bitirdi ve yavaş yavaş yok oldu. Dudakları birbirinden ağır çekimdeymişçesine koparken bir damla daha süzüldü gözlerinden.
"Sen onu çoktan bırakmışsın sevgilim." dedi Hoseok.
Taehyung ise yaptıklarının vicdan azabıyla sandalyeden kalktı aceleyle. Ve üzerine bir ceket bile almadan soğuk havaya attı kendini üzerindeki kısa kollu tişörtle.
Mahvolmuştu.
Canım çok yanıyor. Ve sanırım bunu atabilmemin tek yolu yazmaktan ve karalamaktan geçiyormuş. Bu yüzden biraz kalp kırıcı bir bölümle geldim buralara. Biliyorum biraz oldu ama ben dağınık bir insanım. Dağınık olmasam bile çabucak dağılırım. Toparlayamadım işte.
Her neyse. Umarım hissetmişsinizdir. Finale çok az yolumuz kaldığını bilin.
Çok az.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sular altında gökyüzü《taegi》
Fanficmavi olmalarına rağmen sonradan siyaha boyattığın saçların bile engel olamadı sende boğulmama. zaten sonra sen de vazgeçmiştin siyahtan. mavi her şeyindi.