Tasavvuf nedir?

393 110 18
                                    

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيم
Tasavvuf kelimesinin zahiri manası sof giyenler, yün giyenler demek olan arapça kökenli "sûfi"dir.
Tasavvuf ıstılahında ise, kalbi saf yapmak, kötü huylardan temizlemek ve iyi huylarla doldurmak demektir.
Tasavvuf, İslam tarihinde ortaya çıktığı günden beri hiç gündemden düşmemiş, kıyamete kadar da düşmeyecektir.
Çünkü tasavvufun konusu insandır, insan terbiyesidir. İnsan var olduğu müddetçe tasavvuf da var olacaktır.
Tasavvuf, kelime olarak Kur'an ve sünnette geçmez. Ama içerik olarak tamamen Kur'an ve sünnet esasları üzerine kurulmuştur.
Bu hâliyle tasavvuf yeni bir din değildir.
O sadece dinin yeni bir üslup içinde sunulmasından ve özel bir usul içinde yaşanmasından ibarettir
Zamanımızın büyüklerinden biri: "Dinde olmayan tasavvufta yoktur" buyurmuştur.
Tasavvuf terbiyesi, Allah ve Rasulünün (s.a.v) öğrettiği edep üzere kurulmuş manevi bir ahlak eğitim sistemidir. Bu sistemin hedefi, takva ve edeple Allahu Teâlâ'nın rızasına ulaşmış olgun insan yetiştirmektir.
Tasavvuf, İslam dininin en kıymetli ilimlerinden ihsan ilmini öğretir, ihsan hâlini ele geçirmeyi hedefler, dinin hizmetçiliğini yapar. İhsan, kalbin gafletten uyanması, ilahi nur ve sevgi ile yıkanması, bütün günah çeşitlerinden arınması ve Yüce Allah c.c ile huzur bulmasıdır. Kısaca ihsan Yüce Allah'ın dostu olmaktır.
'Tasavvuf nedir?' sorusunu, İslam'a girmeyen, Kur'an ve Sünnet ilmini gereği gibi bilmeyenlere sormak yanlış olur.
Bu soruyu İslam'ı, temel esaslarından öğrenip tasavvuf yolunu imar eden mimarlara sormak gerekir. Çünkü tasavvuf ayrı bir din değil, İslam'ın içinde bir anlayıştır. Bu yüzden tasavvufun mimarları onu binlerce değişik açıdan tanıtmışlar ve tarif etmişlerdir.
Bu tariflerden bazıları şöyle, Tasavvuf güzel ahlaktan ibarettir. Güzel ahlak, Allahu Teâlâ'nın edebi ile edeplenmektir. Bu, içi ve dışıyla Allah adamı olmak demektir. Bu güzelliği elde etmenin yolu, samimiyetle Allah'ın Sevgilisi Hz. Muhammed'e (s.a.v) uymaktır. Ona uyan Yüce Allah'a dost olur. Allah'a dost olan kimse, dünya ve ahiretin şerefini bulur, ebediyyen kurtulur. Bu sonuç her insan için en büyük hedeftir.
Bu dostluğun ve güzel kulluğun merkezi ise kalptir. Onun için işe kalbin manevi terbiyesinden başlamak gerekir. Zira insanı, güzel kulluk gibi büyük bir davaya hazırlamak en mühim görevdir. Bu önemli görev her mümini yakından ilgilendirir.
Tasavvuf, kuran ve sünnetle kemale ermektir.
İslâmʼın hedeflediği "kâmil bir insan" seviyesine nâil olabilmek için, dînî hayatı; madde ve mânâ bütünlüğü, zâhir ve bâtın derinliği, akıl ve kalp âhengi, şekil ve ruh beraberliği içinde kavrayıp yaşamak îcâb eder.
Gerçek tasavvuf, İslâmʼın zâhirine ilâveten, bâtın plânında da kavranıp yaşanması gayretinden ibârettir.
Hakîkaten bir mü'min, "îmandan ihsâna" giden Hak yolculuğunda mesâfe aldıkça, tefekkürü derinleşir, hayat ve kâinâta bakışındaki ölçüleri, aynı minvalde seviye kazanır:
Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır.
Tasavvuf; "îmân"ı "ihsân" gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Yani dâimâ ilâhî müşâhedenin, -diğer bir ifâdeyle- ilâhî kameraların gözetimi altında bulunduğumuzun farkında olarak, bu şuur ve idrâk ile yaşamaktır.
Tasavvuf; bir arınma disiplinidir. Allahʼtan uzaklaştıran her şeyden sakınarak "takvâ"ya erebilme yoludur. Nefsânî ihtirasları dizginleyip rûhânî yetenekleri geliştiren bir mânevî terbiyedir.
Tasavvuf; Peygamber Efendimiz'e vâris olmuş gerçek terbiyecilerin elinde; nefsin tezkiye, kalbin tasfiye edildiği mânevî bir mekteptir.
Tasavvuf; nefse karşı sulhü olmayan bir cenktir.
Tasavvuf; ilâhî takdîre her hâlükârda rızâ göstererek Allah ile dâimâ dost kalabilme mârifetidir. Hayatın med-cezirleri ve acı-tatlı sürprizleri karşısında, gönül dengesini korumaktır. Varlıkta şımarmayıp yoklukta daralmamaktır. Başa gelen cefâları, ilâhî bir imtihan bilip, bunları kendisine bir tezkiye (mânevî arınma) vesîlesi kılabilme olgunluğudur. Şikâyet ve sızlanmayı unutarak dâimâ hamd ile şükreden "güzel bir kul" olabilme mahâretidir.
Tasavvuf; maddî-mânevî bakımdan kendini ikmâl etmiş mü'minlerin, diğergâm bir gönülle mahlûkâta yönelerek, onların mahrûmiyet ve ihtiyaçlarını telâfî mes'ûliyetidir. Yaratan'dan ötürü yaratılanlara şefkat, merhamet, muhabbet ve hizmetin, tabiat-i asliye hâline gelmesidir.
Tasavvuf; Kitap ve Sünnet'le hemhâl olabilmek, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip hayatın her safhasında yaşamaya çalışmaktır.
Hâsılı tasavvuf; Allah Rasûlüʼnü aşk ile yakından tanıyabilme, Oʼnun yüce karakter, şahsiyet ve ahlâkından nasîb alarak, dîni, özüne ve rûhuna uygun bir tarzda, vecd içinde yaşayabilme gayretidir.
Bu nevî düsturlarla tezat teşkil eden ve ölçüsünü Kur'ân ve Sünnet'ten almayan ne varsa her ne kadar tasavvufa izâfe edilirse edilsin bâtıldır.

TASAVVUF VE TARİKAT NEDİR?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin