Büyük Haber , Kötü Son.

889 20 5
                                    

Yeni bir gün. Alarm sabah 9.30 çalıyordu. En sevdiğim sanatçı Beyonce'nin Single Ladies şarkısı çalıyordu. En sevdiğim şarkı ve eski bir şarkı. Babamda bu şarkıcıyı çok severmiş ama tabi onun zamanında hayattatmış. Ne diyelim ölenle ölünmez. Pencereden içeriye güneş ışığı sızıyordu. Karım Emily hala uyuyordu. Sırtı bana dönüktü ama yinede suratını görebiliyordum. Belinden sarıldım ve nazik bir sesle uyandırdım. Arkasını dönüp "Günaydın Thomas " dedi. Yanağına bir buse kondurdum. Gülümsedi ve gözlerini ovuşturdu. Yorganını açtı ve kalktı. Yere öylece bakıyordu. Sadece bakıyordu. Gülümseyerek " Ne düşünüyorsun" dedim. "Hiçbirşey " dedi ama kesinlikle birşey vardı. Kesinlikle. Üstümüzü değiştirdik ve kahvaltıya aşağıya indik. Kahvaltımız hazırdı. Mutfak robotumuz -gerçekten mutfak robotu- mutfakta uyku modundaydı. Mükellef bir sofra kurmuştu-devresine sağlık. Birlikte kahvaltımızı yaptık. Oğlum Tylor ve kızım Maria karşımızda oturuyorlardı. Tylor 16 kızım Maria ise 12 yaşındaydı. Yani yeni bir çocuk özlemim oldukça artmıştı. Ama bunu dile getirmemiştim. Saat 12 olmuştu artık ve biz daha yeni kahvaltıdan kalkıyorduk. Bizim kahvaltılarımız hep uzun sürer. Bol bol konuşuruz. Herşeyden konuşuruz. Daha sonra herkez odasına geçti ama ben oturma odasında haberlere bakıyordum. Babamın hep bir sözü vardı " Dünyadan haberin olsun" diye ama ben hiç haber seyretmezdim. Şimdi daha iyi anlıyorum. Saat bir olmuştu ve öğle haberleri bitmişti.Birden kulağıma bir telefon sesi geldi fakat bu ses beynimin içinde yankılanıyordu. Gözümün önünde bir ekran belirdi. Öykece havada duruyordu. Ekranda birden annemin yüzü belirdi. Annem yetmiş dokuz yaşında olmasına rağmen oldukça genç görünüyordu. Annem gülümseyerek"Nasılsın oğlum" dedi. Bende " Iyiyim anneciğim sen nasılsın " dedim. Muhabbet böyle devam etti. Karım Emilyi çağırdım ve ona annemin aradığını söyledim. Oda kendisininde görmek istediğini söyledi. Bende bağlantıyı paylaşmak için kafalarımızı yanyana gerirdik ve  gözümün önünde bir bildirim geldi. Bildirimde "Bağlantıyı paylaşmak ister misiniz ? " yazıyordu. Benim ise "Evet" diye düşünmem yeterli oldu ve bağlantı paylaşıldı. Artık annem hem beni hemde Emilyi görüyordu. Biz ise boşluğa bakıyorduk -yani anneme. Komuşma bitti ve bağlantıyı kopardık. Emily mutfağa geri döndü. Bense internete girdim.İstediğimiz gibi internete bağlana biliyorduk. Evdeki aletleri-elektronik olanları- istediğimiz gibi kontrol edebiliyorduk. Tabiki IQ çipleriyle. Bu çipler kafamızda -beynimizde- bulunuyordu. İçerisinde IQ sıvısı vardı. Bu sıvıya IQ sıvısının demesinin nedeni insanın IQsunu yükseltmesini sağladığı içindi. Sadece IQ değil tabiki. Odaklanma, el kol koordinasyonu, uyarılara tekpi vermede hızlanma, aletleri kontrol edebilme , internete ve ağlara girebilne gibi işlerde kullanılıyordu. Bu aletle işlerimizi oturduğumuz yerden yapabiliyoruz. Çok faydalı. Yukarıdan oğlumun açtığı müziğin sesi geliyordu. Karım Emily mutfaktan çıkmıştı. Odaya girdi oturdugum koltukta yanıma oturdu. Birden bebek konusu açıldı. Bana yeni bir bebek daha isteyip istemediğimi sordu. Bi  an çok şaşırmıştım. Karım üçüncü bir çocuk daha istemiyordu. Ben ise çok istediyordum. Yeni bir bebek yeni bir hayat ,  yeni bir neşe , yeni bir heyecan , yeni bir umut. Konuşma devam ederken gözlerinin içine baktım ve gözleri sulanmıştı. "Ne oldu Emily?" dedim o ose sulu gözlerle bana "Sana birşey diyeceğim hayatım ama sakin olmalısın." dedi. Ben ise  "Elbette ne dersen." dedim.

"Galiba hamileyim." dedi. Ben çok şaşırdım ve heyecanla "Aman tanrım! İnanamıyorum. Bu çok güzel bir haber. Emily gerçketen mi? " dedim. Emily gülerek "Hayatım tamam sakin ol daha emin değilim fakat üç kere teset yaptım ve üçü de pozitif çıktı." dedim. " Hemen doktora girmemiz gerek Emily. Hemen."

Lafımı bitirir bitirmez koşrak odaya çıktım ve üstüme bir palto aldım. Pantolonumu değiştirdim ve aşağıya indim. Aşağıda kapının önünde karım ve çocuklarım beni bekliyorlardı. Emily'e "Çocuklardamı gelecek" dercesine bir bakışattım. Oda bana " Evet. Tabii ki onlarda bugün bizimle olcak" dercesine bir bakış attı. Birşey demedim ve kapının yanındaki sephadan arabanın anahtarlarını aldım. Hemen yola çıktık. Zamanın benim için nasıl geçtiğini bilmiyordum. Ne zaman hasteneye geldiğimzin bile farkında değildim. Kalbim yerinden fırlayacakmış gibi atıyordu. Randevu aldık ve sıramızı beklemek için ikinci kata çıktık. Merdivenleri o kadatlr hızlı çıkıyordum ki kata geldiğimde bacaklarım ağrımaya başladı. Bizden önce bir çift vardı sadece onlarda kapıya gelir gelmez içeri girdiler. Onlar girerken siyahi bir çift dışarı çıkıyordu. Kadın uzun boyluydu yaklaşık 1.85 vardı. Ağlıyordu. Kocası -büyük bir ihtimal kocası- ise neredeyse onunla aynı boydaydı ve onu teselli ediyirdu. Konuşmuyorlardı ama suskunlukları oldukça şey anlatmıştı. Bütün ihtimaller kafamdan geçmeye başladı . Kendimi ve Emily'i onların yerine koydum. Gözlerim doldu ve bir damla göz yaşı aktı fakat belli olmadan sildim fakat Emily görmüştü. Yanıma gelip "Hayatım iyimisin istersen başka bir gün gelebiliriz." dedi. Ben ise 'Hayır sadece biraz heyecanlıyım okadar hayatım" dedim ve diğer çiftin odadan çıkşını seyrettim. İçeri girerken kalbim çok daha hızlı atıyordu. Sanki göğüsümü parçalayıp önüme düşecekmiş gibi. İçeriye girdik . Doktor bizi ayakta karşıladı. Selamlaştık , tokalaştık ve karım Emily'i yatağa yatırdı. Karım ultrason işlemi için karnını açtı ve  olması gerekenler oldu. Karına jel , siyah beyaz ekran , konuşmalar derken işlem bitti. Neler dediklerini sadece yarısını duymuştum ama şu kelime " İki buçuk aylık hamilesiniz" kelimesi aklımdan hiç çıkmadı. Dünyanın en mutlu insanı ben olmuştum. Yerimde duramıyordum. Karım karnını sildikten sonra dışarıya çıktık. Hemen arabaya gittik. Yola çıkmıştık bile. Yolda kızım Maria "Baba eve gitmeden önce dondurma yiyebilir miyiz ?" diye sordu. Emilye baktım ve "Evet" der gibi baktı. Bende " Tamam kızım gideriz bugünün şerefine" dedim. Kızım şaşırmış bir şekilde "Neden ki bugün doğum günüm değıl yada sizin neyse artık gidelim" dedi. Ben ise arkama dönüp olanları anlatayım kırmızı ışığın yandığını görmedim. Yol boştu ve hızlı gidiyordum . Frene bastım fakat durmam çok uzun sürmüştü. Yokunbysm ortasın mfa durmuştum. Fitesi geriye alayım derken sol taraftan bir siren sesi duydum. Bu ses o kadar güçlüydüki sanki dünyadaki tüm gemileri toplamışlar ve bizi ortasına koyup sirenlerini çalmışlar gibiydi. Fitesi gerye taktım gaza basacaktım ki birden kulak tırnalayıcı bir fren sesi duydum. Sonra sol tarafımda bir acı. Kafamı cama aonra sireksiyona sonra kapıya vurmuştum . 20-25 metre sürüklendik. Hava yastığım açıkmıştı gakat camdan dolayı delinmiş ve tüm havası sönmüştü. Artık durmuştuk. Kafamda tarif esemeyeceğim bir acı vardı. Anlımdan , şakaklarımdan aşağıya kan boşalıyordu. Başımdan akan kan burnumfan damlıyor ve bir kısmı ağızıma giriyordu. Konuşmaya çalıştım ama boğazımı birşey tıkamıştı. Kendimi biraz zorladım ve ağzımdan kucagıma kan boşaldı. Çok fazla kan. Hemen yanıma baktım. Emily'nin hava yastığı açılmıti. O iyiydi fakat bayğındı. Son gördüm onun melek gibi yüzü oldu. Daha sonra başımdaki acı kayboldu be karanlık heryanımı sardı. Dudaklarından çıkan son sözler "Emily ... Seni...Seviyo....". Sonra karanlık be herşey yok olmuştu.

Yapay AkılHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin