Telefon Zili

126 6 0
                                    

Ryan'ın Range Rover'ının arka koltuklarında sevişirken çalmayı bir türlü kesmeyen telefonumun sesi nefeslerimizin arasından yankılanıyordu.

İlk başta duymazdan gelmeye çalışmıştık ancak durmak bilmiyordu.

"Şu telefonu ya açarsın ya da camdan dışarıya fırlatacağım." diye mırıldandı sonunda dayanamayıp öpüşmemizi keserken.

Ona aldırmadan öpmeye devam ettim.

"Bir dakika bebeğim çok az kaldı."

Yağmurlu bir sonbahar havasında rock yıldızı erkek arkadaşınızın arabasında kucağında zıplamaktan daha iyi yapılacak ne olabilirdi ki.

Sonunda çalmayı kesen telefona içimden teşekkür ederek hareketlerimi daha da hızlandırdım.

Altımda deli gibi sayıklayan erkek arkadaşıma baktım.

Heykelimsi yüz hatları, dolgun pembe dudakları ve boğukça inlerken bile cennetten geliyormuşcasına sesler çıkaran erkek arkadaşıma.

Kafasını arka koltuğun başlığına dayamıştı. Sırtı da koltuklara yaslıydı. Sarı saçlarına sertçe asıldım ve yüksek sesle küfür etti.

"Daha hızlı bebeğim!" diye bağırdı. Ben de doruk noktasına çok yaklaşmıştım.

Bir kaç dakika daha da hızlandıktan sonra içime yayılan sıcaklığı hissettiğimde kendimi bıraktım ve ellerimi göğüslerimdeki ellerinin üzerine koyarak vücuduma yayılan rahatlama hissiyle içinden çıkarak kendimi ona doğru yasladım.

Bir kaç dakika sadece ona sarılarak kucağında durdum. Daha o sonra baksırını düzeltip pantolonunu kapatırken koltuktaki pantolonumu aldım ve iç çamaşırımı düzelterek pantolonumu giydim.

  Ryan kendi sigaramı sigarasıyla yaktıktan sonra bana uzattı.
 
Telefonum tekrar çalmaya başladığında küfür edip ön koltuktaki çantama telefonumu almak için uzandım.

Asistanım arıyordu.

"Ne var Perrie?" diye nefes nefese açtım telefonu.

"Oops, sanırım bir şeyleri böldüm." dedi. Dudağını ısırdığını neredeyse görebiliyordum.

"Lütfen bir şey varsa hemen söyle şu anda pek konuşacak durumda değilim." dedim nefeslerim hala düzene girmemişken.
Bu kadar çok aradığına göre önemli olsa iyi olurdu.

Bacağımın birini ön koltuğa atıp hemen öne oturabildim arabadan inmeden. Ryan ise içeriye buz gibi havanın girmesine sebep olarak kapıyı açıp direksiyona oturdu.

Hava biz seks yapmadan önce bu kadar soğuk değildi aslında ama içeriyi vücut sıcaklıklarımızla neredeyse bir fırına çevirdiğimiz için...

Ryan arabanın camının önündeki bezi alıp buharları silerken Perrie heyecanla konuşmaya başladı.

"Ah evet dinle buna inanamayacaksın. Hatta eminim ki telefonu daha önce açmış olmayı dileyeceksin. Hatta emi-"

"Perrie! Ne oldu?" diye sordum sonunda çileden çıkmış bir halde.

"HARRY STYLES KONSERİNE GELİYOR!!"

O kadar şiddetli bağırmıştı ki telefonu kulağımdan uzaklaştırmak zorunda kaldım ama duyduklarımı kavrayınca aniden telefonu tekrar kulağıma yaslayıp sordum.

"Ne! Sen- bir dakika sen ciddi misin?" dedim duyduklarıma inanamayarak.

"Ne olmuş?" diye fısıldadı Ryan motoru çalıştırırken.

Ona elimle bir dakika işareti yaptım.

"Senin yarınki sold out konserin için az önce Harry Styles. HARRY STYLES!-" belki de altını iyice çizmek için, belki de fazla heyecanlı olduğu için tekrar bağırarak tekrar telefonu kulağımdan ayırmama sebep oldu.

"Ehem, afedersin. Evet ne diyordum. Harry Styles'ın menajeri hiç ayrılmış yerlerimiz olup olmadığını sormak için beni aradı!"

Kalbim çıkacak gibi hissettim. Koltuğumda aşağı doğru kayıp bir elimi kalbime koyup konuşmaya devam ettim.

"Sen ciddi olamazsın..."

"Çok geç! Ona özel yerimiz olduğunu söyledim ve Harry yarın seni balkondan izlemeye geliyor!"

"Ah aman Tanrım!" dedim çatallaşan sesimle. Sesim kısılmış gibi hissettim.

"Evet biliyorum! Her neyse senin yerinde olsam bugün sesimi yormazdım. Oteline git ve güzelce dinlenmeme bak. Akşam seni tekrar arayacağım." dedi telefonu kapatmadan önce.

Telefonu kapatıp aptal gibi önüme baktım.

Ryan hala arabayı çalıştırmamış, benim bir şeyler söylememi bekliyordu.

"Roxy bir şey söylesene! Kötü bir şey mi olmuş?" diye sordu endişeyle.

Birden kahkaha atmaya başlayarak ona sarıldım.

"Ryan!" diye çığlığımsı bir ses çıkardım.

"Lanet olsun ne olduğunu söyleyecek misin artık?" diye bağırdı sonunda.

Sarılmayı bırakıp salakça sırıtarak ona baktım.

"Ryan! Harry Styles yarın konserime geliyor!" dedim sevinçle.

Sanki bir felaket söylememi bekliyormuşçasına gözlerini kapatıp derin bir nefes verdi.

"Sikeyim Roxy, bir şey oldu zannettim." dedi ellerini direksiyona koyarken.

Birden yüzüm düştü. Hevesim kırılmıştı.

"Ama bu zaten büyük bir şey." diye açıkladım.

"Onun hayranı olduğumu biliyorsun en sevdiğim sanatçılardandır."

Gözlerini devirdi.

"Bence abartılıyor."

Kemerini takıp arabayı otoyoldaki süpermarketin arka park kısmından çekerken ben de kemerimi bağladım.

Suratımı asıp yüzümü camdan dışarıya çevirdim.

"En azından benim için mutlu olabilirdin." diye söylendim kısık sesle.

"Roxanne, ben zaten seninle gurur duyuyorum. Sadece Perrie seni o kadar aradığına göre daha önemli bir şey olur zannettim." dedi.

"Bak işte sorun da bu zaten. Benim için zaten önemli Ryan. Sen benim için önemli olan şeyleri küçümsüyorsun. Bunu hep yapıyorsun." diye konuşmaya başladım sesim titreyerek.

Bir elini direksiyondan çekip bana sarılmak için uzattı.

"Birilerinin adet günü yaklaşmış." dedi şakalaşır gibi.

"Ah git başımdan." dedim kolunu etrafımdan çekip saçımı düzelterek.

Kahkaha atıp direksiyonu geri kavradı.

Ne zaman bir şeye alındığımı söylesem her zaman şakaya vurur ve bunları görmezden gelirdi.
Bazen gerçekten beni yorduğunu hissediyordum.

Sanki hayatımdaki her şey çok yolundaymış gibi.

Fame Trap 2: the song of the broken heartsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin