-10-

1.5K 159 10
                                    

Jeon Jungkook sabaha kadar orada durmuştu. Kim Taehyung'u yanında hissederek.

Çadırını kurdu, kitap okudu, kahve içti, yıldızları izledi. En parlak yıldıza baktı. Düşledi. Kim Taehyung'u...

Tekrar aşık oldu, defalarca ve defalarca...Öyle aşık oldu ki tüm acılarını unuttu.

Bir süre sonra yıldızları izlerken uyuyakaldı Jeon Jungkook, Kim Taehyung şimdi rüyasındaydı.

Saçları, gözleri, ince uzun parmaklı o taptığı elleri, biçimli dudakları...

Şimdi bir rüyaydı onun için. Huzurluydu...

Sanki kokusu doluyordu ciğerlerine, soluduğu hava buram buram Taehyung kokuyordu. Soluğu bile O olmuştu artık.

Böyle düşünmüştü ama doğrusu Jeon Jungkook, Kim Taehyung'un kokusunu hiç alamamıştı.

Kim Taehyung'un kokusunu bile bilmiyordu, ne acıydı ama...

Gerçi bunca zaman beklemişti, biraz daha bekleyebilirdi. Çok az kalmıştı.

Söz vermişti, görevler bitince sarılacaktı ona ve sadece tek bir görev kalmıştı.

Kavuşacaktı...

Biliyordu çünkü Kim Taehyung sözlerini her zaman tutardı.

Sabah telefonuna gelen mesaj sesiyle açtı gözlerini. Nasıl uyuduğunu bile anlamamıştı. Heyecanla açtı telefonu, hala uykusu vardı fakat yüzüne tepeden vuran güneş onu ayılmaya zorlamıştı.

Mesaj O'ndandı.

Tællien: Seni arayacağım.
Uyan Jeon!
Hey, uyan!
Pekala arıyorum.

Jungkook'un kalbi küt küt atıyordu.Mesajı okuduğu anda nefesi kesilmişti.
Aşık olduğu hatta neredeyse her bir uzvuna taptığı adamın sesini duyacaktı.
Elleri titrerken ve kalbi yüksek notalara korkusuzca çıkarken cevap verdi mesajına.

Gguk: Tamam. Uyandım.
Yazıyor

Jungkook yazarken aniden telefon çalmaya başlayınca ürkmüştü. Bu kadar çabuk arayacağını düşünmemişti ki!
Kafasını iki yana sallayarak kendine geldi ve kendine gelir gelmez yeşil tuşu kaydırarak cevap verdi.

Sonuçta Kim Taehyung bekletilir adam değildi.

"Günaydın Jeon"

"G-günaydın"
Kahretsin sesi titremişti, hem ne diye kekelemişti ki sanki! Yinede yüzüne yerleşen gülümsemeyi bir türlü silemiyordu.

"Nasılsın?"

"İyiyim! Çok mutluyum! Tanrım sesin... ilah gibisin Kim Taehyung... Sana çok aşığım" sesi ağlamaklı çıkıyordu çünkü zaten kendini ağlamamak için zor tutuyordu. Gözleri çoktan dolmuştu.

Hadi ama o Kim Taehyung'tu! Özleminden ağaca ismini kazdığı bıçakla bileklerini kestiği adam. Sesini duymak için cehenneme gitmeyi göze alacağı adam.

Artık ağlıyordu, sessizce. Her zamanki gibi.

"Çok tatlısın Jeon Jungkook, yemin ederim her şeyi hakediyorsun keşke ben de seni haketseydim" güldü.

Jungkook'un eli ayağına dolaşmıştı. Az önce gülmüştü değil mi. O harika ses tellerinden çıkan melodik ses ellerini titretmişti. Kafayı yediğinden şüphe ediyordu.

Ama yemişse bile ne olmuştu ki? Ne derleri yoktu, ne düşünürleri yoktu.

Sadece aşıktı, O vardı ve bu yeterliydi.

Jeon Jungkook delinin tekiydi.

"Ne demek istiyorsun?" merakla sordu.

"Önemli bir şey değil, sadece kötü biriyim."

"Değilsin Taehyung! Böyle şeyler söyleme, sen harika birisin"

Durup birkaç nefes aldı.

"Tanrım kalbimi çarptırıyorsun, çok hızlı atıyor, sadece sesini duymak beni bu hale getiriyor. Sarılınca kim bilir nasıl olurum?"

Daha fazla dayanamadı, hıçkırıklarını tutamayarak ağlamaya başladı...

Jeon Jungkook o an şeytanına tam  20.000'inci kez aşık oldu. Ancak bir şeytana aşık olmak meleği mutlu eder miydi? Felakete mi sürüklerdi, yoksa sonuna mı?

İlk aşkım Kim Taehyung, son aşkım Kim Taehyung. Bileklerimdeki imzaların sahibi olan sana deliler gibi aşığım. İlkime ve sonuma,felaketime, çocukluğuma, salıncakta sallanır gibi aşığım.

Canım yansa bile aşığım.

Yaralarımın sahibine aşığım, tek tedavim olan sana aşığım.

Yalvarırım, beni herkes gibi yalnız bırakma.

Sana Lavanta kokusu gibi aşığım...

20.000 KILOMETER 爱taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin