Cumartesi'nin getirmiş olduğu rahatlıkla inanılmaz huzurlu bir uykuya dalmış, rüyaların arasında mekik dokuyordum. Cumartesi kadar güzel bir gün var mıydı ya?
Tam en rahat pozisyonumu bulmuştum ki titremeye başlayan telefonumla birlikte küfürlerimi sıralamaya başlayacaktım fakat gördüğüm mesaj kaşlarımın çatılmasına sebep oldu.
@rubyjanei: projeyi bitirmemiz lazım.
tüm işi üzerime yıkacağını sanıyorsan yanılıyorsun.
iki saat içinde ya buraya geliyorsun, ya da ben oraya, seç.
ayı.
@p.j_d: bu yüzden mi uyandırdın beni?
tanrı aşkına..
adresini at, gelirim.
O adresini attıktan sonra bir süre daha aylaklık edip yatakta dönüp durmuştum. Uyuyamayacağımı anladığımda yaşadığım hayal kırıklıklığını bir nebze olsun atabildiğimde ancak saate bakmayı akıl edebilmiştim. Yarım saatim vardı fakat Jennie hatırladığım kadarıyla dakik biri değildi, hele ki benden hiç hoşlanmadığını baz alırsak umurunda bile olmazdı. Sadece bana kızmaya yer arıyordu.
Hızlı hareketlerle üzerime kapşonlu bir sweat ve eşofman geçirdikten sonra kendime bakmayı es geçip telefonumu alarak kapıya yürüdüm. Özene bezene giyinecek halim yoktu, tek istediğim şuraya kafamı koyup uyumaktı ama onu da yapamıyordum. El mecbur, gidecektik işte.
Kapıdan çıkacağım sırada Roseanne'nin koşarak bana doğru geldiğini fark etmemle durup onu bekledim. "Jimin! Nereye gidiyorsun?"
"Ağabey," diyerek onu düzelttikten sonra devam ettim. "Sınıftan birine, proje için." Bana inanmadığını söyleyen bakışlar atınca ona gözlerimle "bir kere olsun bana inan," dedim. Tabii onun nasıl olduğunu pek bilmiyorum ama..
"Ha.. Anladım. İyi dersler o zaman." Bana bir şey söyleyeceğinin ve daha sonra vazgeçtiğinin farkına varacak kadar ayılmıştım ama dikkat edemeyecek kadar da sersemdim. Omuzlarımı silkerek evden çıktım ve arabaya binip Jennie'nin attığı adrese doğru sürmeye başladım.
Vardığımda bir süre kapıda heykel gibi dikildim. 4 daireli bir apartmandı burası ve biri hariç, diğer daireler tamamen boş gözüküyordu. Camlarında 'satılık' ya da 'kiralık' yazıyordu. Bahçesi capcanlıydı ve bir süre çiçekle süslenmişti.
Onu unutmuştum, nasıl biri olduğunu. Bu bahçe beni şaşırtmıştı ancak hatırlamama yetmemişti. O hafızamın saklı köşesinde kalmış bir çiçekti.
İçeri girip apartmanın dolu olan tek dairesinin ziline bastığımda kapının önündeki botlar evin onun olduğuna emin olmamı sağlamıştı. Çok geçmeden kapı açıldı ve gözlerim, alevler saçan toprak irislerle birleşti. Bakışlarımı alevli topraklardan alarak saatime çevirdiğimde 10 dakika geç kaldığımı fark ettim. Yanlış mı hatırlıyordum, dakik biri miydi yoksa?...
Sert bir sesle içeri geçmemi söylediğinde dediğini ikiletmedim. Uysal veya emir kulu olduğumdan değildi, sadece hâlâ uykuluydum ve sinir çekecek halde değildim. Sakinleşmesini istiyordum.
Beni arkasında bırakarak bir odaya girdiğinde ben de hemen peşinden daldım. Odası olmalıydı ancak ben içeriyi inceleyemeden beni masaya çekiştirip oturttu ve önüme bilgisayarı koydu. O da masanın diğer ucuna geçmiş, önüne kağıtları almıştı. Bilgisayarın üstüne içeriğine bakmadığım bir liste koyduktan sonra önüne döndü. Yüzüme bakmaya tenezzül bile etmiyordu hanımefendi.
"Ne yapacağın gayet açık, Jimin. Yüzüme yeni doğmuş bebek gibi bön bön bakma. Araştır-Söyle, bu kadar basit. Ben o sırada kapağı hazırlayacağım."
Gözlerimi devirerek listeye şöyle bir baktım. Buradaki isimlerin hepsinin derslerde en az bir kez geçmiş olması lazımdı ama ben çoğunda uyuduğum için hatırlamıyordum. El mecbur, parmaklarımı klavyede dolaştırmaya başladım. Koca evdeki tek ses tuşların çıkardığıydı, galiba o görünmez olmaya çalışıyordu.
Bir süre şu lanet proje için sessizce görevlerimizi yapmıştık. Sıkıldığım için zaten dağınık olan saçlarımı, parmaklarımı geçirerek daha fazla dağıttım ve bıkkın gözlerle Jennie'ye baktım. Dikkati önündeki kağıtlardaydo ve büyük bir özenle yazılarla uğraşıyordu. Kalemler masanın her bir tarafına saçılmıştı. "Benimle konuşma sebebin sadece proje mi?" Soruma karşılık olarak sadece çenemi kapatmamı söyledi ancak niyetim bu değildi. Şu an evde uyuyor olabilirdim ancak burada, onun kahrını çekiyordum.
Derin ve bıkkınlık dolu bir nefesi dudaklarımın arasından odaya salarak ayağa fırladım ve gözüme çarpan balkona adımladım. Daralmıştım bir anda. Demirlere yaslanıp başımı ellerimin arasına aldım. Burada olmam aptallıktı, gelmemeliydim.
Bedenimi yanımdaki tahta sandalyeye bırakırken başımı da geriye attım. Sakinliğin tadını çıkarmak istiyordum, ta ki yanımda bir hareketlilik hissedene kadar. Başımı kaldırıp gözlerimi açtığımda amacım Jennie'ye bakıp onunla uğraşmaktı ancak gözüme kenardaki haplar çarptı. Kaşlarım otomatik olarak çatılırken küçük sehpanın üzerinde duran tabletleri elime aldım.
Üzerinde yazanları okurken kaşlarım daha da çatılmıştı. İlacın elimden çekilmesiyle kafamı elin sahibine çevirdim. "Ne bu?"
"Basit bir soğuk algınlığı ilacı, üstelik seni ilgilendirmez." Cevabına karşılık olarak gözlerimi devirdim. "Ben salak ya da kör değilim, yeme beni."
Derin bir nefes aldı. "Seni ilgilendirmez, Jimin. Her boka maydanoz olma."
Oturduğum yerde dikleşerek elindeki ilaçları aldım ve herhangi bir yere fırlattım. Yetmişti artık. "Senin benimle derdin ne?"
Bana cevap vermek yerine parmaklarına şakaklarına dayadı. Dişlerimi sıkarak başka bir şeyle ilgilenmek adına telefonumu çıkardım.
Jimin: benden herkes nefret ediyor, anonim.
Ben mesajı attıktan sonra balkonu bir bildirim sesi doldurdu ancak bunun benim telefonumdan gelmediği barizdi. Kaşlarımı çatarak kendime bunun bir tesadüf olduğunu söyledim fakat onun kasılmış tavırları bana aksini söylüyordu.
Hızlı hareketlerle telefonunu çıkarırken eş zamanlı olarak ben de saçma sapan -'ıdnaoeğğa' tarzında- bir şeyler daha yazmıştım ancak her bir mesajımda onun telefonundan çıkan ses kulağıma ilişiyordu.
Ayağa fırlayıp ani bir hareketle elinden telefonu çektim ve bildirime bastım. Konuşma uzadıkça uzuyordu. Jennie'yse arkamdan telefonuna ulaşmaya çalışıyordu ancak girişimleri başarısızdı.
Şokla arkama dönerek telefonu yüzüne yüzüne uzattım. Sinirden sesim titriyordu ve dozajını kontrol edemiyordum.
"BU NE SİKİM?"
kontrol etmeden attım ve kısa kesmeye karar verdim:(ee, batırıyor muyum? fikirleri alayım,,