Bir martının kanadındaki beyaz tüy, mavi, yeşil dalgalı örtüye, düştüğünde başladı, benim hikayem...
O akşam karar verdim buradan gitmeye, eğer kalırsa delirirdim, dönmek istemiyordum artık, o'nun yaşattıkları az buz şeyler değildi, ne kadar korkunç biri ile beraber olduğumu o zaman anlamıştım; korkunç, riyakar ve sadakat yoksunu, bunları nasıl söylerdi bana; 'sen benim için bir hiçsin, sokaktaki adamdan farkın yok artık, seni sevmiyorum' bu cümleler kulağımda çınlıyordu 'seni sevmiyorum'...
Ben koridorda diz çökmüş ağlıyordum, onu ne kadar sevdiğini düşünüyordum, onu ne kadar önemsediğimi, lakin o bu sevgi için fazlaydı, kapıyı vurup çıkmıştı arkasına bile bakmamıştı, ben göz yaşlarıma, çaresizliğime, acizliğime bakmadan defolup gitmişti, ben bu düşüncelerden bir an olsun kendimi alamıyordum neden ? neden ? diye soruyordum kendi kendime, yanımda duran portmantodan güç alıp kaldırmaya çalıştım kendimi, ve bir an portmantonun aynasında o aciz, ağlayan, sefil kendimi gördüm, göz yaşları yanaklarımı ıslıyordu bir yağmur misali, mas mavi gözlerim kan çanağı gibi olmuştu, göz yaşlarımı elimle sildim ve portmantonun üzerinde duran ceketimi, hışımla alıp dışarıya attım kendimi, apartmanın kapısından çıktığım anda yüzüme öylesine soğuk bir rüzgar vurdu ki göz yaşlarım soğuk'tan dondu zannettim, hızlıca arabama ilerlerken apartmanın önündeki bankta oturan çifti gördüm, ağladığım belli olmaması için kafamı önüne eğdim, arabamın kapısını açtın ve içeriye girdin ve hemen arabayı çalıştırdım ve kendine şunu sordun titrek bir sesle; şimdi nereye ?
Şimdi nereye ? nereye gitmek istiyorsun ? bir önemi kaldı mı ? ama ben bu yolculuğun sonunda ulaşacağım şeyi tahmin bile edemezdim, şimdi karar vermek zorundaydım eğer gidersem dönemezdim, kalırsam gidemezdim, sanki kaderin bir cilvesi ya gidip kaderimi kendim yazacak, ya da kalıp üzerime yüklenen kaderi oynayacaktım. Kararımı vermiştim gitmek istiyordum, geri dönmemek, bulunduğum hayattan yok olmak, unutulmak istiyordum, çalışan arabaya son gaz basarak mahallemden, sokağımdan ve evimden, hızla ayrıldım.
Otuz dakikalık yolculuğun ardından aklım beni bir yere getirmişti ben bile şaşkındım bu duruma, önümde sıra sıra araçlar vardı, bu ne trafik dedim kendi kendime ve birden o koca tabelaya gözüm ilişti 'TEM Otoyolu' gerçekten buraya nasıl geldiğimi bilmiyordum, anlam veremiyordum aklımın bir oyunu muydu yoksa kalbim bana bir şeyler mi anlatmak istiyordu, bu düşüncelerden kendini sıyırdığı anda bir şey hatırladı 'İzmir' diye geçirdim aklımdan, orada küçük bir ev vardı, bunun bir tesadüf olmasını diledim kendi kendime, çünkü kalbim ve aklım birlik olmuşlardı gideceğim yerde beni mutlu edecek şeyler olabilirdi, olmalıydı da, hemen son gaz bastım arabamla, sanki tüm evren birlik olmuştu oradan ayrılmam için, önümdeki trafik bir bir azalıyordu bir an durup arabamdan dışarıya çıkmak ama yapamadım son gaz ilerliyordum İzmir'e, bir daha dönmeyeceğim şehre bakamadım ve memleketimi, geldiğim yeri unutmak istedim, sevgili kızımı, çok sevdiğim grubumu.. ve aklımdan şunu geçirdim 'bu sefer yapamadık İstanbul'...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umudum Denizdir
Ficción GeneralDeniz fısıltıları, kalp yorgunlukları ve bir maceracı