18.

126 14 4
                                    


[Jin]

İlk düşüncem bunu takmamaktı. Namjoon beni sinirlendirmeye çalışıyordu, bunun farkındaydım. Haliyle ben de teslim olmak istemiyordum.

Fakat 3 saat geçmişti ve müzik sesi hala devam ediyordu. Ses gittikçe yükseliyor ve apartmanda nasıl şikayet eden olmazdı inanamıyorum.

Kulaklarımı, yüksek olan müziği bastırmasını umarak kapattım.

Bir süre aynı müzik tekrar etti ve ben şarkıyı kağıda geçirecek kadar ezberlemiştim.

Şarkı yükselmeye devam etti. O sırada ben, hoparlörün bozulması için dua ediyordum. Odamın köşesine oturdum, kulak tıkaçlarımı taktım ve kendini üç kalın battaniyenin altına gömdüm.

İşe yaramamıştı.

En azından sağır olmamıştım. Fakat gittikçe sıcaktan eriyordum. Müzik aynı hızıyla yükselmeye devam etmişti.

Kapıma vurulduğunu -şükür bunu duyabilmiştim- farkettim. Ayağa kalktım ve kapıyı açtığımda diğer dairedeki kızgın ev sahipleriyle karşılaşmıştım.

"ŞU GÖTBEYİNLİYE MÜZİĞİ KAPATMASINI SÖYLE!" Yaşlı öyle bir cırlamıştı ki diğerlerinin düştüğünden şüphe etmiştim.

Anlamamışcasına kendimi işaret ettim ve bütün kalabalık onayladı. "EĞER SEN JİN'SEN SADECE SEN SÖYLERSEN MÜZİĞİ KAPATACAĞINI SÖYLEDİ. O YÜZDEN YAP ŞUNU ARTIK!"

Adamın sert ses tonu beni ürpertmişti. Onları onaylarcasına başımı salladım ve kalabalığın arasından geçerek Namjoon'un kapısının önüne geldim.

Kapıyı duymasını umarak sertçe tıklattım. Açtığında yorgun ve acı çeken bir yüz ifadesi vardı. Müzikten dolayı olsa gerek diye düşündüm.

"Evet?" söylediği şeyleri ağzını okuyarak anlamaya çalışıyordum. "MÜZİĞİ KAPAT!" diye çığırdım. Hayrettir ki duymuştu ve onaylamıştı.

Beni işaret etti. Ben de benim müziği kapatmamı istiyormuş gibi anladım ve içeri girip hoparlörünü kapattım.

Sessizlikten sonra dışarıdaki kalabalık sinirle söylendi. Namjoon, onların yüzüne kapıyı kapatmıştı ve kapıya yaslanıyordu.

"Evden atılmaya ya da tam olarak ne yapmaya çalışıyorsun?" dedim azarlarcasına. Kafasını salladı yorgunca. "Sadece özür dilemek istemiştim." Sesi çok güçsüz çıkmıştı ve duyduğum en kısık sesti ondaki.

"Özür dilemenin en kötü yoluydu. Neden kargaşaya sebep olmadan anlatmadın derdini bana?"

Kafasını sallayarak kafamın karışmasını sağlamıştı. Sonra aniden banyoya koştu, ben de kusma sesini duyunca ilerledikçe banyoya. "Iyy..." dedim banyoya yürürken.

Midesindeki her şeyi çıkartmışcasına klozetin kenarına çökmüştü.

Yanaklarından gözyaşları süzülüyordu ve vücudu bu etkiyle sallanıyordu. Onu hiç bu kadar güçsüz görmemiştim ve göreceğimi de düşünmemiştim.

Yavaşça yanına yanaştım ve onla birlikte oraya çömeldim. Kusması bitmişti ve boş gözlerle yeri seyrediyordu.

İç çektim ve sifonu çekmek için yanaştım. Hıçkırdığını ve burnunu çektiğini duydum. Ayağa kalktım ve onun da ayağa kalkmasına yardım ettim.

Bana hayat kaynağımmış gibi yapıştı.
"Üzgünüm." Sesi kusmanın etkisiyle cızırtılı, derin ve duyguluydu. 'önemli değil' dercesine kafamı salladım ve onu koltuğuna yatırdım.

Ben de koltuğun kenarına oturduktan sonra yerdeki yığın çikolata paketlerini farkettim. Neden olduğunu anlamışcasına "hee" dedim sessizce.

Diğer yanıma baktım ve Namjoon'un utanmış bir şekilde parmaklarıyla oynadığını gördüm.




-

Selamlar!

Nasılsınız? İyi misiniz? Okulunuz/İşiniz nasıl gidiyor? Benim çok yoğun gidiyor ama buraya yetişebiliyorum.

Her neyse umarım sevmişsinizdir. Hatalarım varsa belirtin lütfen. 🙏🏻    

[tr] noise; namjinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin