(Mabel Matiz - Boyalı Da Saçların)
O günden geçtiğinden sonra gün kınalı saçlı güne mutlu ve enerjik bir halde başladı. Sanki güneş, evren ve tabiat ona çalışıyordu. Onun için çabalıyorlardı, özlemleri için.
Tabii geçen o bir günün ardından Jimin'in burnunda tüten o doğa kokusu, özlemini kat be kat arttırmaya devam etmişti. Bu da içinde kabaran duygunun alevlenmesine, hatta fazlasıyla heyecanlanmasına yol açmıştı.
Annesinin yanına giderken elinde tuttuğu kovaya baktı ve sağdığı sarı kızının sütüne gülümsedi. Sarı kızını çok severdi. Gerçekten bir evlatmış gibiydi onun için. Ne kadar ineğin hasılatları işine yarasa da, o hep sarı kızdan aldığı menfaatleri değil, kendisini çok severdi.
"Anne, sarı kızı sağdım, geldim." diyerek kapının önünde annesine doğru bağırdığında, kırklı yaşlarında olan kadın hızlıca oğlunun yanına geldi. Sağdığı süte doğru baktığında temiz olduğunu gördü. Jimin'den bir küçük kızının böyle sağmadığını biliyordu. Jimin'in temiz ve saflığını seven kadın, kınalı oğlunun elinden sütü aldı. "Sağol oğlum. Şimdi istediğini yapabilirsin." diyerek ona izin verdiğinde,Jimin gülümseyerek annesinin yanağından öptü ve ev bölgesinden uzaklaştı.
Zıplayarak küçük bir çocuk gibi dolanırken mutluydu. Yâri bugün bedenine tekrar güzel bir his yaratacaktı. Onu mutlu edecekti. Bundan gocunmayan tavrı ile beraber, hızlıca aile evlerinin bölgesinden uzaklaşırken, köy meydanına giderek yoluna devam etti.
Geçerken herkesi selamlaması, köylülerden tam not almasını sağlıyordu. Bunu destekleyici biçimde sürekli gülümsüyordu. Şüphe uyandırmıyordu. Bu konuda biraz da olsa uyanık tavrı, köylülerin yine bir yere çalışmaya gittiğine yormuştu. Kahvede oturan insanlar Jimin'i izlerken, aralarında dönen konuşmalar bundan ibaretti.
"Çok çalışıyor gariban. 80'lerde bu kadar çalıştığından ötürü acı çekecek."
"Bak yine birine yardım etmeye gidiyor."
"Min ailesi var ya onlara yardıma gidiyordur. Anne babaları gitmiş tekrar şehre. Bu yüzden iş yaparken zorlanıyorlar haliyle."
"Jimin çok iyi bir çocuk. Seviyorum keratayı. Hep bana da yardım eder."
Jimin duymadığı konuşmalar ötürü yürümeye devam ederken dalmıştı nedense. Yoongi'yi özlemekten olsa gerek, kafası sürekli ona odaklıydı ve dalmasına sebep oluyordu. Bu yüzden olsa gerek, önüne bakmadan ilerlemesi küçük bir kazaya yol açmıştı.
Köyün genç kızlarından Sunhee, farkettirmeden evine giderken, Jimin'le çarpışmıştı. Jimin refleks dolayısıyla kızı belinden tutsa da, köylülere kendilerini bir kere malzeme etmişlerdi. Bu yüzden konuşmaya devam eden köylüler arada onlara bakarak, dedikodularını yapmaya devam ediyorlardı.
Sunhee ise çarpıştığı kişiye mahçup bir halde bakarken, Jimin'in ondan pek bir farkı yoktu nihayetinde. Sunhee kime çarptığına baktığı zaman duraksadı. İçinden kim olduğunu analiz ederken, dünkü görüntüler gözünün önüne geldi ve o anda kim olduğunu hatırladı.
Köyün iyi çocuğu Jimin, Yoongi ile birlikte öpüştüğü zaman, Sunhee ve onun sevdiği adama yakalanmışlardı. Ancak Sunhee de sevdiği yâri de onları anlıyordu. Bu yüzden sessiz kalıp beklemişlerdi. Yapmaları gereken de buydu.
"Özür dilerim dalmışım. Önüme bakmıyordum da." diyerek Sunhee'nin nelinden ellerini çektiğinde biraz uzaklaştı ve mahçup tavrını sergiledi. Fazlasıyla tatlıydı Jimin. Utandığında, üzüldüğünde, güldüğünde... Bu yüzden Yoongi'nin ona böyle bağımlı şekilde aşık olması fazlasıyla normaldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
boyalı da saçların
FanfictionYıl 1973. Yoongi ve Jimin var, iki âşık. Delicesine âşık, birbirlerine tutkulu, ama onlara gelen zorluklar var. Bir evlilik var, askerlik var. Ayrılık var... Sonunda ise, kavuşma var... [mini fic, yoonmin]