(Mabel Matiz - Boyalı Da Saçların)
Yaz günlerinin yine bir sıcak seması... Dongsan fazlasıyla sıcak. Bolluk bereketi eksik olmayan köyde, heyecan var. İtiş kakış, bir hazırlık, güzel bir güne varış var. Daha doğrusu, belirli olmayan bir süre sonucunda o heyecanın yerini alacak hayal kırıklığı var.
Karnında bir bebek, artık fazlasıyla belirgin olan bir karın... Üzerinde, istemediği bir düğüne ait gelinlik. Beyazlar içerisinde, peri gibi parlıyor. Cennete ait olduğu o kadar belli ki, parlayışı bir elmas misali. Müphem fırtınada adeta uçuşan saçları, güzelce örülmüş. Saçlarına, hazırlık olduğundan bir kırmızı tül örtülmüş. Duvağı başında, ellerinde avuçlarında belli olan kına. Parmağında, abisi olarak işlediği adama ait yüzük. İstemediği yüzük. Istemediği tüzükten ilerleyen bir evlilik. Alelacele, 5 ayda gerçekleşecek kadar hızlı evlilik.
Diğer yandan... Umutla planı kafasında tekrar tekrar döndüren genç adam. Üzerinde jilet gibi bir siyah takım. Takılı kravatı ile tam bir damat adayı. Kınalı saçları, düzenli bir şekilde taranmış. Alnı açık, yakışıklı bir görünümde. Tam yârine yakışacak kadar güzel. Yüzünde pürüzsüzlük, cennete ait olan o koku. Yanı başında, üzerini düzelten anne. Gözlerinden düşen yaşı gizlice silen bir anne. Abisinin evlenmesini hiç istemeyen bir kardeş, küçük bir kız kardeş. Umutla dolu, aşkının dostlarına olan güvenciyle yanan kalbi. Elinde kardeşi gibi gördüğü kızın yüzüğü. Boynunda aşkından kalan tek imzası olan yüzük. Tek gaye ise, o planın gerçekleşmesi...
Hasta yatağından kalkmış, dikişlerinden yeni kurtulmuş bir asker... Özlemiyle deli gibi ciğeri yanan delikanlı. Aşık yüreği, kor gibi yanan ateşi, vatanı koruma mücadelesi. Elinde kalan tek yelekteki koku. Cennete ait olan koku... Nefes alma sebebi... Elinde ise aşklarının destanını damgalayan bir yüzük. Elinde bir silah, saçları gitmiş. Sevgilisinin okşayarak öptüğü, kömür gibi olan o saçlar gitmiş. Üzerinde kamuflaj kıyafetler, her sabah erken uyanış. Dersler, silah kullanma, komandoluk eğitimi, savaş, mücadele... Tek gaye cennete ulaşmak...
At hazır, yerinde bekliyor. Köyün adetine göre gelin at ile gider yerine. Planı gerçekleştirmek için dört dönen genç adamın yancıları, gelini kendileri almaya gitmiş. Önceden götürmek amaçlı plan, sonra dostlarının ailesinin arabaları ile firari olmak. Bütün plan bu, ancak yakalanırlarsa biterler.
"Çok stresliyim. Umarım her şey güzel olur. Dostlarımız mesut olsun da sonunda, bana yeter o." stresten elleri titreyen Taehyung, gelinin ailesinin kapısındaki tokmağı kapıya vururken, titrek titrek nefeslerini kesmiyordu ciğerlerinde. Elleri titremeden olsa gerek, bedeninin terlemesine sebep oluyordu.
"Stres yapma kuzen. Başaracağız. Onları âşıklarına, canımız pahasına ulaştıracağız. Seul'de onları koruyacağız." elini omzuna koydu kuzeninin Hoseok. Ona güven verirken, tebessüm etti ve kuzeninin dağlanan içinde bir umut fidesi yetiştirdi. Kapı açıldığında ise hemen toparladılar ve oyunlarına başladılar. Bundan sonrasında onları Tanrı koruyacaktı.
"Efendim, biz damadın akrabasıyız. Gelini at ile düğün alanına götüreceğiz izninizle. Damat da böyle yapmamızı istiyor, ailesi de." diyerek ortamda büyük ancak beyaza çalan bir yalan uyduran Hoseok'a karşın, gelinin babası gülümsemiş ve dudaklarını aralamıştı.
"Ne güzel? Ne güzel? Geçin çocuklar içeriye. Bizim kız gelinliğini taşıyamayacak kadar yüklü de. Ona yardım ederseniz güzel olur. Bir de torunuma dikkat ederseniz." torununu düşünüyordu. Dede olmak onun için fazlasıyla önemliydi. Özellikle onun için önemli olan Jimin gibi temiz bir çocuktan torunu olmasıydı. Jimin'i seviyordu adam. Temizdi, cömertti, cüretkârdı, alçak gönüllüydü, sevecendi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
boyalı da saçların
Fiksi PenggemarYıl 1973. Yoongi ve Jimin var, iki âşık. Delicesine âşık, birbirlerine tutkulu, ama onlara gelen zorluklar var. Bir evlilik var, askerlik var. Ayrılık var... Sonunda ise, kavuşma var... [mini fic, yoonmin]